Kürt siyasetçi ve yazar
İbrahim Güçlü,
terör örgütü
PKK'nın elebaşlarından Duran
Kalkan'ın sözlerini hatırlatarak özellikle
Oslo dönemindeki müzakerelerin kendilerini gevşettiğini söylediğini aktardı.
Duran Kalkan'ın bundan sonraki sorunun müzakere değil belirlenen hedeflere ulaşmak, müzakere değil savaşmak olduğunu söylediğini dile getiren Güçlü, müzakerenin faydacı olmadığını belirterek sıkışan PKK'nın yeniden nefes almak için taktik yolu olabileceğini düşündüğünü ifade etti.
PKK'nın müzakere tutumunu ateşkes gibi olduğunu anlatan Güçlü, yeniden toparlanmak için zaman kazanmaya çalıştığını vurguladı. Müzakere yararlı olsa, PKK böyle düşünce bile müzakerelerin başlamasının örgütün elinde olmadığına dikkat çeken Güçlü,
"Tıpkı devam eden savaşta olduğu gibi. Savaş İran ve Suriye'nin elindedir. Suriye, İran istediği zaman müzakere olacaktır. Şuan istemediğine göre, Türkiye'de krizin derinleşmesini istediğine göre oyalama taktiğidir. Kendileri özgür, bağımsız karar verecek durumda değiller." diye konuştu.
Hükümetin kafayı müzakerelere takmak yerine Kürtleri, Kürt halkını nasıl kazanabileceğini düşünmesi gerektiğinin altını çizen Güçlü,
"Bu devlet nasıl Kürtlerin devleti olabilir, nasıl Türklerle eşit hale gelebilirler. Hükümet buna kafa yormalı." şeklinde konuştu.
"ÖCALAN DEVRE DIŞI KALDI"
Yazar Ümit
Fırat ise bunun top çevirmek dışında bir anlam taşımadığını belirterek müzakerelerin böyle çağrılarla olmayacağını söyledi. Bunların, 'müzakere yapalım' çağrısının olmamasına yol açacağına dikkat çeken Fırat, "'Zübeyir Aydar çağırdı, hadi gidip görüşelim' böyl
e devlet politikası olur mu? O çağrıyı ben tersinden okuyorum. Zübeyir Aydar, o çağrıyı yaparak haddini aşmıştır. PKK'da ve savaşan örgütte on kuruşluk on paralık bir ağırlığı da yoktur. Eğer 'hala biz müzakereye açığız diyalogdan yanayız' gibi ifadeler dikkate alınacaksa bunu
Cemil Bayık ya da Duran Kalkan açıklarsa bir anlam taşır.
Karayılan da değil hatta Abdullah
Öcalan da değil." şeklinde konuştu.
Hükümetin bu konuda kesinlikle yurttaşlarına karşı, sadece Kürtlere karşı değil genel olarak
demokratikleşme gibi vaadi olduğunu hatırlatan Fırat, "Başbakan'ın 'durmak yok hizmete devam' gibi bir
seçim sloganı vardı. Bunu sık sıkta kullanır. O zaman biz buraya bakmak zorundayız. Yurttaşlarına karşı ne gibi hizmetler ne gibi
özgürlük alanları gerçekleştirecek? PKK ile müzakere falan değil PKK ile
silah nasıl bırakılır üzerinde durulmalı.
Reform sürecini siz inandırıcı bir şekilde günlük hayata sokarsanız. İnsanlar bu
reformu yaşarken diğer taraftan PKK'nın da burada silah bırakması mümkün." dedi.
1999 yılında silahlı mücadelenin bırakıldığını ancak 2004 yılında tekrar başladığını dile getiren Fırat,
"Ağırlıklı olarak 2004 yılında savaşı başlatanların insiyatifinden çıktı. Abdullah Öcalan da devre dışı kaldı. O savaşı başlatan adam bugün savaşı durduracak insiyatiften uzak." diye konuştu.