Türkiye gazetesinden Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci bugün kaleme aldığı yazısında yıllardır tartışılan konuyla ilgili çok önemli tarihi bilgiler verdi.
İstanbul'un en işlek meydanlarından olan
Taksim Meydanı'nda yıllar önce bir caminin varlığından bahseden Prof. Dr. Ekinci bu caminin, İsmet
İnönü tarafından 1940 yılında İstanbul vali ve belediye başkanı olan Lütfi Kırdar'a yıktırıldığını iddia etti. İnönü'nün camiyi yıktırma gerekçesi ise bir hayli ilginç...
İşte Ekinci'nin bugünkü yazısından ilgili bölümler:
Taksim'de bir cami vardı
Taksim'e cami yapılması her sağ
iktidar zamanında konuşulur. Malum bir çevre buna karşı çıkar. Polemikler sürer gider. Sonra mevzu küllenir.
Vaktiyle Taksim'de bir câmi vardı. Şimdi onu hatırlayan muhtemelen kalmamıştır.
Bazı binalar vardır, asırlarca yaşar. Bazısının ise ömrü kısadır. Ya bir âfete uğrar, ya da kazmaların hışmına… Taksim Kışlası da bu yapılardan biridir. Ömrü bir asrı bile bulmamıştır. Daha yakınlarda ortadan kaldırılmış olmasına rağmen, hakkında çok az malumat vardır.
Soğan kubbeli kışla
Sultan I.
Mahmud'un şehre su getirtirken yaptırdığı maksem sebebiyle suların taksim edildiği yer mânâsına Taksim adını alan semtte vaktiyle büyük bir kışla vardı. Sultan III. Selim topçu askerleri için yaptırmıştı. Meydanın Harbiye'ye
bakan tarafındaydı. Kabakçı isyanında harab olduğu için, Sultan II. Mahmud tarafından 1812'de yenilendi.
Kışla, dekorasyonu ile diğer kışlalardan ayrılır. Binanın bu eski hâli ancak Preault'nun 1817 tarihli bir gravüründen bilinebilmektedir. İki katlıydı. Hind ve Rus stilinde soğan kubbeleri vardı. Köşeler üç katlı ve dışarı taşkın olduğundan çok ihtişamlı görünürdü. Yüzü arabesk motiflerle bezeliydi. İçinde büyük bir avlusu, avlunun ortasında ise ampir üslubunda zarif bir câmisi vardı.
Prost günah keçisi
1940'ta İstanbul vâli ve belediye reisi Lütfi Kırdar, Taksim Meydanı'na dikilen heykelin daha ihtişamlı görünmesi için İnönü'nün emriyle kışlayı yıktırdı. O devirde İstanbul'un
Osmanlı havasından kurtarılması hedefleniyordu. Bunun için Fransa'dan Henri Prost adında bir de şehircilik mütehassısı getirtilmişti. Prost, hükümetin arzuları istikametinde şehir planı çizdi. Osmanlı'dan kalan perişan izlerden büyük bir kısmı da böylece ortadan kaldırıldı.
Bazı insaf ehli, kışlanın yıkılmayarak
tamir edilmesi için yalvardılarsa da, tamir için gereken paranın bulunmadığı gerekçesiyle
kulak asan olmadı. Tamir için bulunamayan para, sanat değeri olmayan heykeller için harcandı. Taksim Kışlası'nın yanı başındaki Taşkışla, belki de câmisi olmadığı için yıkımdan kurtuldu. Şimdi
teknik üniversitedir. Bazıları, “Bizim zâlimimiz iyidir” psikolojisi içinde, bu işin yegâne mesulü olarak Prost'u görür. Halbuki Prost, profesyonel olarak kendisinden istenileni yapmıştır.
Cami önünde maç
Kışlanın câmisi hakkındaki malumat kışlanınkinden de azdır. Ampir üslubundaki tuğla câmi fırtınadan
hasar gördüğü için 1847'de kârgir olarak yeniden yaptırılmış; Sultan Hamid tarafından 1893'te tamir ettirilmişti.
Mete Caddesi tarafında ve tek şerefeli zarif bir minaresi vardı. Kışla boşaltılınca, câmi suyu kesilmiş hamama döndü. Kışla yıkılırken, o da yıkıldı.