Galatasaray Lisesi öğrencisiyken 1914 yılında
gönüllü olarak
Çanakkale Savaşı'na katılan Asteğmen Mehmet
Muzaffer'in hikayesi komutanlarının onu İstanbul'a göndermesiyle başladı. Cephede asker ve
silah taşıyan kamyonların eskiyen
lastiklerinin yerine yenilerinin alınması için görevlendirilen Asteğmen Mehmet, Harbiye Nazırlığı'ndan para alamayınca çözümü sanatkarlığını konuşturmakta buldu. Cepheye eli boş dönmemek için bir gecede çini mürekkebiyle zamanın 100 lirasına benzer bir
banknot yapan Mehmet Asteğmen, bunlarla lastikleri alıp cepheye döndü.
Yahudi tüccarın gerçek sanarak aldığı banknotta ilk bakışta farkedilmeyecek boyutta “Bedeli Çanakkale'de kanla ödenecektir” yazıyordu.
Boğazından vuruldu
Tarihe mal olan bu davranışıyla milli mücadelenin önemli isimlerinden biri haline gelen
Mehmet Muzaffer, 2 yıl sonra yüzbaşı rütbesinde savaştığı
Irak Cephesi'nde şehit oldu. 9
Nisan 1916'da Kut'ül Ammare'de boğazından vurulan Mehmet Muzaffer, ağır yaralı halde cebinden çıkardığı bir zarfa kendi kanıyla ‘Kıble ne tarafta' ve ‘Bölük intikamımı alsın' yazdıktan sonra
şehitlik mertebesine erişti.
Yüzbaşı Mehmet'in kanıyla yazdığı zarfı cephede savaşan askerlere gösteren 6.
Ordu Komutanı Halil Paşa, bir ere teslim ettiği zarfın müzeye götürülmesi emrini verdi.
Fotoğrafı var kendisi yok
Çekilen fotoğrafı
Genelkurmay Başkanlığı'nın
Harp Menkibeleri Kitabı'nda da yayınlanan zarfın peşine düşen araştırmacı yazar Metin Soylu hiç beklemediği bir sonla karşılaştı. Başvurduğu
Genelkurmay Başkanlığı Soylu'ya tarihi mirasın kaybolduğu yanıtını verdi. Genelkurmay
Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Daire Başkanlığı, Çanakkale Savaşı'na ait 55 bin görsel ve yazılı
belgeyi 2 ay boyunca tek tek inceledi ancak kanlı zarfın sadece Askeri Müze'ye teslim edildiğine dair belgeye ulaşılabildi.
‘Bulmaya çalışıyoruz'
Başkanlıktan yapılan 13 eylül 2011 tarihli açıklamada: “96 yıl önce Irak'tan İstanbul'a gönderilen Yüzbaşı Mehmet Muzaffer'in kanlı zarfının askeri müzemize teslim edildiğine dair bir belge bulundu. Temelleri 1846'da atılan müzemizdeki envanterler 1940 yılına kadar Aya İrini Kilisesi'nde kaldı. II. Dünya Savaşı sırasında güvende olması için Anadolu'ya nakledilen eserler 1949'da İstanbul'a getirilerek Maçka silahhanesinde depolandı. 1959'da harbiye jimnastikhanesinde kalan eserler 1966'da askeri müzeye getirildi. 2 aydır tüm arşivlerimizi tarayarak yaptığımız incele sonunda kanlı zarfın kayıtlarımızda olmadığını gördük. Uzmanlarımız tarihi belgeyi bulmak için büyük çaba harcıyor. Kanlı zarf dönemin savaş koşullarında teslim edilemeden kaybolmuş olabilir. Sadece teslim tutanağı elimize ulaşmış. Yada askeri müzeye teslim edildikten sonra taşınmalar sırasında da kaybolmuş olabilir. Ne olursa olsun kopyalarının bulunduğu kanlı zarfı ortaya çıkartmak için çalışmalarımızı sürüyor” denildi.
‘İpuçlarına ulaştım'
Mehmet Muzaffer adlı kitabıyla kanlı zarfı gündeme getiren Metin Soylu, “Tarihi bir
roman yazarak bu gerçek kahramanlığı kamuoyuna hatırlatmak istedim. Romanı yazarken esas konu olan kanlı zarfın kaybolduğunu öğrenince üzüldüm. Askeri arşivlerin taranarak bulunacağını umuyorum. Resmi kurumlarla yaptığım yazışmalarda kanlı zarfla ilgili ipuçlarına ulaşmıştım. Kanlı zarfın bulunarak sergilenmesi Mehmet Muzaffer'in kamuoyuna anlatılması açısından çok önemli” dedi.
Milliyet