Kuzey Afrika ve
Körfez ülkelerine taşan
Arap Baharı dalgası
Suriye'de takıldı kaldı. Halkına karşı sistematik şiddet uygulayan Beşar Esed koltuğunu korumaya devam ediyor.
Batı bloğundan zaman zaman yükselen çatırdama Suriye'ye destek veren ülkelerde tam tersi bir şekle büründü. İran, Rusya, Çin ve Lübnan'ın Suriye'ye desteği her geçen gün artıyor. ABD'den gelen son açıklama ise, Suriye'de bir rejim değişikliğinin tahminlerinde ötesinde ileri bir tarihte gerçekleşebileceğini ortaya koydu. ABD
Dışişleri Bakanı
Hillary Clinton, bu karamsarlığı ‘Suriye'de başarılı olacağımızdan şüphe duyuyorum ve bunu söylemekten nefret ediyorum' sözleriyle dile getirdi.
Birleşmiş Milletlerin Suriye'de Geçici
Hükümet kurulmasıyla ilgili planı da Esed'siz bir rejim öngörmüyor. BM'nin bu planı Esed muhaliflerini de karamsarlığa itmişe benziyor.
Tablo bu.. Ve
Türkiye, birlikte hareket ettiği ABD,
İngiltere ve NATO üyelerinin aksine, potansiyel savaşı içinde barındıran
tehlike bölgesine yani Suriye'ye sınırı olan tek ülke.. Yani o ülkelerin tamamını işler bekledikleri gibi gitmediğinde sadece bir prestij sorunu beklerken, bizi ise, savaş çanlarını daha gür sesle duyma riski bekliyor.
Son günlerde Esed rejiminin
halkına yaptığı zulüm daha da arttı. Üstün bir çılgınlıkla silahsız bir jetimiz Suriye tarafından Rus
füzesiyle vuruldu. Bu bile coğrafyamızdaki pek çok ülke için bir savaş sebebi. Örneğin düşürülen bizim uçağımız değil
İsrail olsaydı İsrail'in tavrı ne olurdu? Daha birkaç yıl önce İsrail'in Suriye'yi nükleer çalışmalar gerekçesiyle bombaladığı ve füze tankını ülkemiz sınırlarına Hatay'a bıraktığını hatırlıyoruz.
İsrail, Suriye'yi hiçbir gerekçe olmadan anında bombalıyor, vurabiliyor. Oysa Esed, Türkiye'den kendisiyle röportaj yapmaya gelen Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi Utku Çakırözer'e verdiği demeçte; ‘vurduğumuz uçağın Türk uçağı olduğunu bilmiyorduk, çok üzgünüz, uçak İsrail uçaklarının izlediği rotayı izliyordu, çok isterdim İsrail uçağı olmasını' sözleri de üzerinde konuşulmaya değer. Çünkü Suriye bugüne dek belki de yüzlerce kez sınırını ihlal eden ve pek çok kere kendisini bombalayan İsrail'e bir kez bile karşılık vermiş değil.. Demek ki Suriye yönetimi, uçağın İsrail uçağı değil Türk uçağı olduğunu biliyordu. Tüm bunlara rağmen Türkiye'nin soğukkanlı davranması oldukça önemli.. Türkiye bir yandan her büyük Devletin yapacağı gibi bu yapılan hareketin karşılıksız kalmaması için NATO ve BM nezdinde girişimlerine başladı. Diğer yandan da sınıra askeri yığınağa hız verdi.
Ak Partinin en önemli özelliklerinden biri istişareye verdiği önemdir. Partinin her kademesinde kararlar istişare yani bir danışma ile alınıyor. ‘Ülkenin dış politikasında bu istişareye ne kadar başvuruluyor? İşte bu kritik soruyu
Meclis tatile girmeden hemen önce Meclis kulisinde sohbet ettiğimiz
AK Partinin önemli kurmaylarına sorduk. Partinin Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Ömer Çelik de
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da bu yöneteme yani istişareye başvuruyor' cevabı alıyoruz.
Peki, tüm sıkıntılara rağmen gerilen iplere rağmen Türk halkı Suriye ile savaşa nasıl bakıyor?
Daha önce hem AK Partinin bizzat istediği hem de bağımsız anket firmalarının yaptığı anketleri biliyorsunuz. Örneğin daha önce yine ANAR'ın AK Parti için yaptığı ankette
'Tüm Türkiye'de savaş ve şiddet yanlılarının oranı % 5 aralığındaydı''.. Gerginliğin yavaş yavaş tırmandığı haziran ortalarında yapılan bir diğer ankette Suriye'ye doğrudan silahlı müdahale isteyenlerin oranı % 5'lerden bu kez % 11,3'e yükseldi. Daha sonra hatırlayın Esed de verdiği demeçlerde ‘Türk halkı bizle savaş istemiyor, halkın bizimle kardeşlik hukuku iyi ' açıklamalarında bulunmuştu...
Gerçi bunların hepsi Suriye'nin silahsız uçağımızı vurmadan önce yapılan anketlerdi.
Peki, o acı günden sonra Türk halkının tavır nasıl değişti? AK Parti işte bu soruya
yanıt bulmak için hemen anket yaptırdı. Sonuçlar çarpıcı.. Her ne kadar son karar mercii olarak
Başbakan Erdoğan dursa da AK Partide istişareye ayrı bir önem veriliyor demiştik. İşte halkın nabzını iyi tutmak isteyen Hükümet hemen bir anket yaptırdı. Türkiye genelinde
genç-
yaşlı, kadın-erkek, kentli-kırsal her alanda binlerce kişiye ulaşacak bir anket yaptırdı. O anketin hemen sonucunu verelim..
Anketten çıkan ilk sonuç; Türk halkının tavrında uçak düşürme olayı öncesine göre ciddi bir değişim yok yani halk Suriye ile savaş istemiyor. Bu anketi destekler ilk açıklamalar AK Parti Genel Başkan Yardımcıları
Hüseyin Çelik ve
Salih Kapusuz'dan geldi. Çelik verdiği demeçlerde; ‘Bizim tabanımız ordu ‘Şam'a diyen bir taban değil' derken
Salih Kapusuz, ‘Tabanımız savaş istemiyor. Halkımız Suriye halkıyla karşı karşıya gelmek istemiyor' diyor. Salih Kapusuz'un ‘Halk Esed'in kötü olduğuna ve halkına zulüm yaptığına inanıyor ancak halk Suriye ile iplerin tamamen kopmasına sıcak bakmıyor.' sözleri dikkat
çekici.
Tam 18 ilde yapılan son ankette ‘savaşa yeşil ışık yakanların yani Suriye'ye silahlı mücadele olsun' diyenlerin oranında bir yükselme gözlerden kaçmıyor. Daha önce % 11,3'lerde olan bu oran; Türk uçağının düşürülmesinden sonra % 20'lere kadar yükselmiş. Ancak her şeye rağmen Türk halkının % 80'i hala diplomasiden yani savaş dışı çözümlerden yana…
İşte bu anket şimdi hem Hükümet yetkililerinin hem de AK Parti kurmaylarının önünde..
Anlaşılan karar ne olursa olsun o nihai karardan önce AK Parti ve Hükümet sık sık halk oylamasına yani anketlerle vatandaşın nabzını ölçme yöntemine başvuracağa benziyor..
Uğur TELLİ
SamanuoluHaber