Raporda, 36 vatandaşın bombalandığı olayın yaşandığı sırada çekilen Heron görüntülerinde bir anlık kayma ve belirsizlik olduğu belirtilerek, bu durumun sebebinin araştırılması istendi. Heron görüntülerini inceleyen birimin '
ihmal içinde olduğu' değerlendirmesinde bulunuldu. İlk bombalamada 'kaçağa giden' vatandaşların vurulduğunun anlaşılmasına rağmen, üst makamların bilgilendirilmediğine dikkat çekilen raporda, "Bölgedeki yetkililerin, son bombalamalardaki 15 kişinin ölümünden sorumlu olduğu anlaşılmıştır." denildi.
Meclis İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde kurulan
Uludere Alt Komisyonu, geçen hafta İçişleri Bakanlığı'nın hazırladığı
Uludere Olayı Araştırma Raporu'nu inceledi. Alınan bilgilere göre olaya ilişkin detaylı bilgilerin bulunduğu raporda çarpıcı tespitlere yer veriliyor.
Batman askerî üssünden kaydedilen 9 saatlik Heron görüntülerinde 15 kişinin hayatını kaybettiği son bombalamadan hemen önce, olayın gerçekleşme şekli kesintisiz devam ederken bir anda görüntülerde bir belirsizlik ve kayma yaşanıyor. Bu kaymanın neden kaynaklandığının araştırılması istenilen raporda, ihtimaller şöyle sıralanıyor: "Ya bölgede ikinci bir Heron vardı. Ya bombalamayı gerçekleştiren F-16 uçakları başka bir grubun varlığını görerek Batman'daki Heronları yöneten üsse koordinat verdiler ve o koordinatlar girildiği için görüntü aniden değişti. Ya da başka bir ülkeden
destek alınarak koordinat değişikliği yapıldı." Bu konunun ilgili birimlere sorularak açıklığa kavuşturulması gerektiği belirtilirken, 'Heron görüntülerini değerlendiren birimin bu konuda bir ihmal içinde olduğu' belirtildi.
Raporda, ilk bombalamadan sonra
hedef alınan kişilerin
kaçakçı olduğunun anlaşılmasına rağmen üst birimlerin bilgilendirilmediği ve böylece 15 kişinin öldüğü sonraki bombalamaların engellenemediğinin altı çizildi. Bu durum, "İlk bombalamadan sonra bölgedeki yetkililerin kendi aralarında yaptığı konuşmalarda bombalananların kaçağa gidenler olduğu anlaşılmasına rağmen üst makamlar bilgilendirilmeyerek son bombalamalarda 15 kişinin ölümünden sorumlu olduğu anlaşılmıştır." ifadeleriyle kayda geçti.
Raporda, vali, Jandarma genel komutanı ve İçişleri bakanının olay öncesinde ve olay sırasındaki gelişmelerden haberdar olmamaları da sorgulandı.
Şırnak ve
Hakkari bölgesine özel 'iç güvenlik yapılanması' olduğu belirtilen raporda, karar mekanizmaları şemalarla anlatıldı. Bir
asayiş sorunu oluştuğunda valinin TSK'dan
yardım talep ettiği ve 'harekat kontrolünün' gelen birliklere verilmesi halinde
sivil otoritenin devre dışı kaldığı bilgisinin yer aldığı raporda, Uludere olayında da İl Jandarma komutanı, vali, Jandarma genel komutanı ve İçişleri Bakanlığı'nın devre dışı kaldığı, operasyonun
Kara Kuvvetleri tarafından yürütüldüğü ifade edildi.
Raporda, Uludere Kaymakamı Naif Yavuz'un Gülyazı köyünde kurulan taziye çadırında saldırıya uğramasının bir provokasyon olduğu da vurgulandı.
Taziye yeri olan
halı sahanın BDP tarafından kiralandığı, alanın partinin bilgisi dahilinde
terör örgütünün sözde bayraklarıyla donatıldığı ifade edildi. Raporda, köye, yerel halkın dışında çevre yerleşim yerleri ve bölgelerden çok sayıda gencin getirildiği belirtilirken, bu gençlerin taziye alanına ceplerinde taşlarla geldikleri tespitine yer verildi. Raporda geçici
koruculuk sisteminin sorun haline geldiği ve
ıslah edilmesi gerektiği vurgusu da yapıldı. Korucu ailelerinden birinci neslin devlet yanlısı olmasına rağmen onlardan sonra gelen kuşakların
PKK terör örgütüne sempati duyduğu ve örgütten yana tutum sergiledikleri belirtilirken, bazı korucu ailelerinin örgüte
vergi verdikleri ifade edildi.