Üstün, "Bir olay düşünün, valiliğe 150 metre mesafede, Jandarma
Alay Komutanlığı'na 100 metre mesafede, ancak kimse kılını kıpırdatmamış. Yani provokasyon olduğu açık, zemin hazırlanmış müdahale de ettirilmemiştir." dedi.
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı
Ayhan Sefer Üstün,
Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in konuğu olarak Bursa'nın
İnegöl ilçesine geldi. Üstün, burada yaptığı açıklamada, '
Sivas davası
zaman aşımına uğradı' gibi bir söylemin son derece yanlış olduğu değerlendirmesinde bulundu. İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, "Sivas olaylarından sonra bir
soruşturma yapıldı. Bir ana dava yürüdü. Bu dava içerisinde 33'den fazla Sivaslı vatandaşımız idama mahkum oldu.
İdam kaldırıldıktan sonra müebbete mahkum oldu. Bunun yanı sıra başka ağır cezalar alanlar da oldu. Yine 40'tan fazla vatandaşımız da
beraat etti. Beş tane
sanık yurt dışına kaçtıklarından, oradaki devletler iade etmediklerinden dolayı böyle bir sonuçla karşı karşıya kaldık. Bunu, davanın tamamının zaman aşımına uğramışcasına vermek, olayı saptırmakla bizi karşı karşıya bırakır." diye konuştu.
"Sivas davasında zaman aşımını bu dönemdeki hükümet yapmış gibi, olayı böyle lanse etmek yanlıştır. Bu bir yargı kararıdır." diyen Komisyon Başkanı Üstün, "Kaldı ki
AK Parti iktidarı döneminde zaman aşımı 45 yıla çıkarılmıştır. Ancak ceza kanunları ve ceza usul kanunları geriye yürümez. Eski bir olay olduğu için eski kanunlar uygulandı. Dolayısıyla bunun sorumluluğu da bizde değildir. Ancak orada başka, orada yargılamayla ilgili adil yargılama ilkesini zedeleyen bir
takım olayların da olduğunu biliyoruz." diye ifade etti.
"HÜKÜMET TELAŞLA SUÇLU ARAMA TELAŞINA DÜŞTÜ"
"Sivas olaylarında bir çok insanımız orada dumandan veya ateşli silahlarla ölmüş. Bu kabul edilemez. Bu olayı nefretle şiddetle kınıyoruz." şeklinde açıklamada bulunan Üstün, şöyle devam etti: "Ancak o zamanki hükümet telaşla bir suçlu
arama telaşına düştü. Ve rastgele kapılar çalınmaya başladı. Bir örnek vereyim. Bakın bir ihbar oluyor.
Kapı çalınıyor. Bir kadın çıkıyor.
Kadına polisler diyor ki oğlunuzu almaya geldik. Hangi oğlumu diyor. Senin kaç tane oğlun var deniyor. Üç tane oğlum var diyor. O zaman üçünü de getirin diyorlar. Üçü de götürülüyor ve üçü de çok ağır cezalara çarptırılıyor. Bugün aslında o üç kişi de aslında o gün orada olmadıklarını ispatlamalarına rağmen maalesef o gün adil olmayan kararlar çıktı."
"BAŞBAĞLAR KATLİAMI, SİVAS OLAYLARININ RÖVANŞI GİBİ"
Terör örgütü
PKK'nın, Sivas ve
Başbağlar olaylarında aktör olarak rol aldığına değinen TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, "İşin arka planında derin güçlerin oyunu olduğu belli. O gün orada PKK'lı bir takım insanların olduğu görülüyor, kameralarda da kayıtlı.
Erdal Yıldırım gibi bir takım. Şimdi bu provokasyonlar ortaya çıkartılmadı. Ama
cinayetler olduktan sonra, işlendikten sonra
tahrik edilen insanlardan toplandı ve bunlar cezalandırıldı. Hemen olayın akabinde 2 gün sonra Başbağlar'da bir provokasyon daha yapıldı. PKK orda da vardı. Bakın PKK orda da vardı. Ve 33 vatandaşımız orda da sanki tesadüfen aynı sayıda insanımız katledildi. Şimdi orada Sivas Davası'ndaki kadar dahi
mahkeme kurulamadı. Üç tane
köylü getirdiler. Üç köylü de üç gün sonra serbest bırakıldı. Yani provokasyonun büyüğünü göstermek açısından anlatıyorum."
"NE VALİLİK NE DE JANDARMA SİVAS OLAYLARINDA KILINI KIPIRDATMADI"
Üstün, Sivas Davası'nı hem hükümet aleyhine hem de muhafazakarların aleyhine döndürmenin son derece yanlış olduğunu ifade ederek, "Çünkü o zaman hükümette SHP-DYP koalisyonu vardı.
Adalet Bakanı SHP'dendi. İçişleri Bakanı DYP'dendi.
Vali, SHP'nin kontenjanından atanmış bir valiydi. Ben her Sivas'a gidişimde
Madımak Oteli'ne giderim. Oradan adımla valiliğe kadar yürürüm. 150 adımı geçmez. Jandarma Alay Komutanlığı'na yürürüm 100 adımı geçmez. Yani bir olay düşünün; valiliğe 150 metre mesafede, Jandarma Alay Komutanlığı'na 100 metre mesafede, ancak kimse kılını kıpırdatmamış. Yani provokasyon olduğu açık, zemin hazırlanmış müdahale de ettirilmemiş. Dolayısıyla bu provokasyonun arkasının ortaya çıkartılması lazım. Ben bunu bahane ederek, gerçekten bir başka insan hakkı ihlali yapanları da hayretle karşılıyorum. Kimse bu davanın zaman aşımına düştüğünü istemiyor, arzu etmiyor. Ne şu andaki hükümet, ne bizler, ne de kamuoyu. Ama önceki kanunun uygulamasından dolayı ortaya çıkan sonucu bizim üzerimize yıkarak, ortalığı yakıp yıkmanın anlamı yok. Bunu da iyi niyetle bağdaştırmayız doğrusu." şeklinde konuştu.