O dönem yaşadığı adli
psikolojik ve fiziki işkence sürecini Zaman'a anlatan Kaya,
başörtüsü yasağına muhalefet ettiği bir yazısından dolayı 312'den yargılanarak 20 ay
hapis cezası aldığını söyledi. 1999'da
İnönü Üniversitesi'nde başörtüsü yasağı sebebiyle derslere alınmayan üniversiteli öğrencilerin yürüyüşlerine
destek veren imam hatip liseli 3 kızının da okullarından atılarak
Malatya Terörle Mücadele Şubesi'nde sorgulandığını söyledi. Kaya, kızlarını cezaevine götüren skandal süreci şöyle özetledi: "
Başörtüsü eylemlerine katılan kızlarım,
terörist gibi muamele gördü. Üstelik ortanca kızım İntisar, Terörle Mücadele Şubesi'ndeki sorgusunda başörtüsünün çıkartılması istenerek şube komiseri tarafından
darbedildi. Yanıma geldiğinde pardösüsü kan içindeydi ve arkadaşlarıyla beraber elleri ve gözleri bağlı olarak hücrelerde tutulmuşlardı. Daha sonra benimle birlikte kızlarım Nurulhak (18), İntisar (17), Nurcihan (16) tutuklandı. Malatya
Cezaevi'nde kaldığımız 7 ay boyunca idamla yargılandık. Ben ve kızlarımın dahil olduğu 75 kişi hakkında Devlet
Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) idam
davası açıldığını koğuşa getirilen günlük gazetelerden öğrendik. Ama ümitsizliğe kapılmadık. Rabb'imize sığındık. Üç kızımı ayrı cezaevine gönderdiler. Biri
Bakırköy Kadın ve
Çocuk Tutukevi'nde, diğerleri de
Bandırma ve
Konya Akşehir'deydi. Daha sonra kızlarım Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten ceza aldılar. Kararın
Yargıtay tarafından onanıp yürürlüğe girmesi 2003 yılına sarkınca, 1999 yılında başlayan tutuklama 2004 yılında son buldu."
Yazar Hüda Kaya, 28
Şubat'ta başörtüsüne verdikleri destekten dolayı her defasında kendilerine dava açan dönemin Malatya
Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Kelebek'in ismini yıllar sonra
Balyoz darbe planında gördüğünü de açıkladı. "Balyoz darbe planında ele geçirilen belgelere göre, eğer darbe gerçekleşseydi bizi yıllar önce sürekli hapislere gönderen savcı
Sayıştay üyeliğine atanmış olacaktı." diyen Kaya, bütün darbecilerle olduğu gibi 28 Şubat cuntasıyla hesaplaşmadan Türkiye'nin adalete öncülük edemeyeceğini dile getirdi: "Cuntanın önemli aktörlerinden
Çevik Bir'in tutuklanması, halka zulüm yapanların kaçınılmaz sonuçlarıdır. İnşallah bu dava sembolik olarak bırakılmaz. Çünkü insanları inançlarından, kimliklerinden, ırklarından, düşüncelerinden dolayı özgürlüklerini engelleyenler, zulmedenler, mahrum bırakanlar elbet yargılanmalıdır.''
ZAMAN