Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği
şüpheli helikopter kazasının ardından pek çok iddia ortaya atıldı. "Bu bir suikasttır" diyenler, çok çeşitli gerekçeler ileri sürdüler. Ancak, hiç birisi şimdi yazacaklarım kadar korkunç ve ciddi değildi.
İddia sahipleri ile tek tek görüştüm. Uzun uzun değerlendirmeler yaptık. Verdikleri bilgiler, son derece sarsıcıydı.
Muhsin Yazıcıoğlu'nu, Barnabas
İncili'ne duyduğu ilginin ölüme götürmüş olabileceğini söylüyorlardı. Çünkü Yazıcıoğlu, başta
Vatikan olmak üzere, bütün Hıristiyan Dünyası'nı alt-üst edecek bir proje üzerinde çalışıyordu!
Şimdi baştan alalım...
Barnabas İncili, 1981 Yılı'nda köylüler tarafından Şırnak'ın
Uludere İlçesi'ndeki bir mağarada bulundu. Sonra, Babat Aşireti'nin eline geçti. İlk iki sayfası da filolog
Hamza Hocagil'e götürüldü. Kitabın ilk bölümünü tercüme eden Hamzagil dehşet içinde kaldı.
Sayfalar, Hazreti İsa'nın diliyle Aramice yazılmıştı: "Ben, Kıbrıslı Barnabius... Tespihe layık alemlerin Rabbinden bir bütün olarak, Ruhu'l Kudüs'le Meşaha'ya vahyolunanı tıpkı İsa'dan duyduğun gibi sadakatle, 48 gök yılları sonunda, dördüncü nüsha olarak aynen yazıyorum." Bu, Hazreti İsa'nın Vahiy Katibi olan Aziz Barnabas tarafından yazılan ve iki bin yıldır kayıp olan gerçek İncil'di. En önemlisi de içinde otantik İncil'in diğer üç nüshasının nerede olduğu belirtiliyor, Hz.
Muhammed ve İslâm'ın geleceği müjdeleniyordu: "Bir
peygamber gelecek ve O'na tabi olanlar, dolgun başaklar gibi olacak!"
Hıristiyan Dünyası'nın bütün öğretilerini alt-üst edecek bir gelişme ortaya çıkmıştı!
Sonra
Hollywood filmlerine taş çıkaracak olaylar yaşandı. İncil, tam, alınıp tercüme edilecekken, Jandarma'nın eline geçti.
Oradan da Genelkurmay'a gitti.
Peki bu İncil şimdi nerede? Rivayetler muhtelif, ancak bu sorunun cevabı tam olarak verilemiyor.
Türkiye'de Barnabas İncili'ne ilgi duyan isimlerden biri de Muhsin Yazıcıoğlu'ydu. Önce ciddi bir çalışma içine girdi. Amerika'da araştırmalar yapan, konuyu çok iyi bilen ve Barnabas İncili hakkında kitap yazan bir isimle irtibata geçti.
Kendisinden ayrıntılı bilgi aldı.
Sonra da kararını verdi: - Ne pahasına olursa olsun, bu konuyu deşeceğim! Hayatını kaybettiği helikopter kazasından 3 gün önce, 22
Mart 2009'da, önceden tespit ettiği bazı isimlerle
Ankara-Balgat'taki Seda Pastanesi'nde bir araya geldi. Bu isimlerden ilki Türkiye'nin yakından tanıdığı ünlü bir
oyuncuydu. Diğeri Mamak Cezaevi'nde birlikte yattığı arkadaşıydı. Üçüncü şahıs da partide görevliydi. Ayrıca, o gün pastanede bu görüşmeye
tanık olan bir de iş adamı vardı. Yazıcıoğlu, "Sizinle önemli bir konuyu konuşacağım" dedi: - Bir sinema filmi çekilmesini istiyorum. Masada oturanlar sordular: - Konusu ne olacak?
Yazıcıoğlu, "Çok önemli, Barnabas İncili'ni sinema filmi yapacağız" dedi. "O da ne?" sorusu üzerine uzun uzun anlattı. Barnabas İncili'nin Genelkurmay'da olduğunu söyledi. "Siz gördünüz mü?" sorusuna esprili bir üslupla "Sultanlar görür" cevabını verdi.
Gülerek devam etti: -Ama siz dikkatli olun. Bu İncili görenleri öldürüyorlarmış! Arkadaşlarının, "Başkanım böyle bir film kolay değil. İyi bir film bize 5-6 milyon dolara patlar" sözleri üzerine de "Benim o parayı bulamayacağımı mı sanıyorsunuz!" cevabını verdi. Belli ki bütün hazırlıklarını önceden yapmıştı.
Masadakiler ikna oldular. Senaryoyu kimin yazacağına kadar bütün ayrıntılar konuşuldu.
5 saat süren görüşmede Yazıcıoğlu, büyük ve etkili bir kampanyadan söz etti: - Sadece filmle kalmayacağız. Bu konuda toplantılar ve uluslar arası sempozyumlar düzenleyeceğiz. Dünyanın ilgisini bu noktaya çekmemiz lazım.
Ancak Yazıcıoğlu üç gün sonra hayatını kaybedince,
doğal olarak bu büyük proje rafa kaldırıldı.
Şimdi, o gün Seda Pastanesi'nde Yazıcıoğlu ile bu dev projeyi konuşanlar, son dönemde bazı yaşadıklarını da birleştirerek, önemli bir iddiada bulunuyorlar. 25 Mart 2009'daki helikopter kazasını, Barnabas İncili ile irtibatlandırıyorlar.
Kim mi onlar? İsimleri bizde saklı. Ancak, hepsi konuşmaya ve ellerindeki bilgileri paylaşmaya hazır. Kazayı soruşturan Özel Yetkili
Cumhuriyet Savcılığı isterse hemen verebiliriz.
TAKVİM