Ayten
Öztürk, 27 Temmuz 1992’de,
Tunceli Kepektaşı’ndaki evinin önünden 4 kişi tarafından beyaz
Renault bir arabayla kaçırılmış, cesedi 9
Ağustos 1992’de
Elazığ Asri Mezarlığı’na yakın bir arazide, yarı gömülü halde bulunmuştu. Öztürk’ün
otopsi raporu, gördüğü işkence sonucu yaşamını yitirdiğini ortaya koymuştu. Elazığ
Cumhuriyet Savcılığı’nı harekete geçiren süreç, Ayten Öztürk’ün
babası Hıdır Öztürk’ün
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Terör Alt Komisyonu’na verdiği ifadeyle başladı. Baba Öztürk komisyonda, “Cesedi parçalanmış, gözleri çıkarılmış, kulakları kesilmiş bir evladın babası olarak buradayım” diyerek başladığı konuşmasında, kızı Ayten Öztürk’ün, dönemin Tunceli Jandarma
Alay Komutanı ile görüşmesinin ardından ortadan kaybolduğunu ve görüşmede “
Yeşil” kod adlı
Mahmut Yıldırım’ın da bulunduğunu savundu. Baba Öztürk, cinayetin üzerinden 19 yıl geçmesine rağmen devlet kurumlarını sessiz kalmakla suçladı.
Baba Öztürk’ün verdiği bilgilerin ardından
İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Üstün,
Aralık ayında Elazığ ve Tunceli Cumhuriyet
savcılıklarına cinayetle ilgili suç duyurusunda bulundu. Elazığ Cumhuriyet Savcılığı ise suç duyurusuyla harekete geçerken, komisyona gönderdiği yazıda Ayten Öztürk cinayetiyle ilgili dosyanın kendilerinde olduğunu, komisyonca gönderilen bilgiler ışığında da dosyanın yeniden açıldığını bildirdi. Savcılık, o dönemde görev yapan kamu görevlilerinin isimlerinin de ilgili kurumlardan istendiğini dile getirdi. Savcılığın başlattığı
soruşturma, özellikle bölgede, 1990’lı yıllarla anılan ve Yeşil cinayetleri’ olarak adlandırılan
faili meçhulleri yeniden gündeme getirecek. Üstün, savcılığın dosyayı raftan indirmesinin “sevindirici” bir gelişme olduğunu belirterek, “Faili meçhulleri araştırmak yargının görevi. Bizimse bu süreçleri tetikleyen unsur olmamız lazım. Savcılar görevini yaparsa karanlıkta kalan sayfalar da açığa çıkacaktır” dedi.
Milliyet