Darbecilerin yargılanacağı günleri senelerdir hasretle beklediklerini belirten mağdurlar ve aileleri,
davaya müdahil olmak için de harekete geçti. İhtilalin ardından 11 yıl
hapis yatan ve 19 yıl
sürgün yaşayan Recep Küçükizsiz, "Referandumda
darbecilerin yargıl
anması için '
evet' oyu vermiştik. Çok
şükür bugünleri gördük." diyor. Dönemin
Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı
Kadir Mahir Damatlar, yıllardır darbecilere 'Bunları niye yaptınız?' diye
hesap sorulmasını beklediklerini söylüyor. Mamak ve
Ulucanlar'da ağır işkenceler gören Remzi Çayır, yargılamanın darbe geleneğini bitireceğine vurgu yaparken; 2000 yılında
iddianame hazırladığı için meslekten
ihraç edilen eski
Savcı Sacit Kayasu, Kenan
Evren ile Tahsin Şahinkaya'nın rütbelerinin sökülmesini istiyor.
Türkiye'de solun simge isimlerinden '
Terzi Fikri' olarak bilinen Fikri Sönmez'in oğlu Naci Sönmez de müdahillik başvurusuna hazırlanıyor. Sönmez, darbecilerle karşı karşıya gelmek için ilk
duruşmayı sabırsızlıkla beklediğini anlatıyor.
Ankara 12. Ağır
Ceza Mahke-mesi'nin, 12
Eylül darbesine ilişkin hazırlanan iddianameyi kabul etmesinin ardından o dönemde işkence gören
ülkücüler harekete geçti. 11 yıl hapis yatıp 19 yıl sürgün yaşayan ülkücü Recep Küçükizsiz, darbecilerin yargılanacağı günleri senelerdir hasretle beklediklerini kaydetti. İddianamenin kabulünün ardından derhal mahkemeye müdahillik dilekçelerini verdiklerini belirten Küçükizsiz, "Biz
12 Eylül 2010
referandumunda darbecilerin yargılanması için 'evet' oyu verdik. Ve herkesi de 'evet' demesi için
teşvik ettik. Çok şükür bu günleri gördük. Şimdi referandumda darbecilerin 'evet' çıksa dahi yargılanamayacağını söyleyen kişiler ne yapacak acaba?" dedi.
Darbecilerin hayatından 30 yıl çaldıklarını belirten Küçükizsiz, "Artık
adalet istiyoruz. Bizlere yapılan işkenceler, haksız yere asılan insanlar,
faili meçhul cinayetler ve benzeri birçok suç artık cezasız kalmayacak. Bizleri 12 Eylül darbe hukuku ile yargılayanlar
sivil ve bağımsız yargının karşısına çıkacak. Ne mutlu onlara." şeklinde konuştu. Darbeden sonra 11 yıl hapis yatan
avukat Hasan İlter de 12 Eylül askeri müdahalesini gerçekleştirenlerin hakim karşısına çıkmalarından çok mutlu olduklarını dile getirdi. İlter, "Geç dahi olsa yargılamanın başlamasından büyük sevinç duyduk. Darbecilere hesabı mutlaka sorulmalıydı çok şükür ki soruluyor." değerlendirmesinde bulundu.
Mamak ve Ulucanlar cezaevlerinde işkence görenlerden
Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selahattin Şenliler, "Bizim neslimiz, hapishanelerde işkence çığlıkları arasında büyüdü.
Allah kimsenin yaptığını yanına bırakmıyor. Referanduma bunların yargılanması için
destek vermiştik, oldu." diye konuştu. Bir başka darbe mağduru Ülkücü Remzi Çayır da, "Bu kararla birlikte Türkiye'de darbe geleneğinin sona erdirilmesinin kapısı açılmıştır. Bu davanın, darbecilerin ömür boyu ceza alarak sonuçlanması için taraf olacağız ve sürekli takip edeceğiz." açıklamasını yaptı.
YILLARCA HESAP SORULMASINI BEKLEDİK
İki buçuk ay boyunca cezaevinde işkence gören dönemin Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Kadir Mahir Damatlar ise
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'yla birlikte, Milli
Güvenlik Konseyi'nde yer alan fakat hayatını kaybeden Necat Tümer,
Nurettin Ersin ve Sedat Celasun'un da gıyaplarında yargılanması gerektiğini belirtiyor. "Bu beşli çete vatana
ihanet suçu işlemiştir." ifadelerini kullanan Damatlar, "Yıllarca bugünün gelmesini bekledik.
İntikam peşinde değiliz ancak zulmün, yapanın yanına kâr kalmadığını görmek adına hakim karşısına çıkmaları gerekiyordu." şeklinde konuştu. GÖKSEL GENÇ, AYŞE TOSUN, AHMET DİNÇ; İSTANBUL, ANKARA
'Terzi Fikri'nin ailesi de davada müdahil olacak
Türkiye'de solun simge isimlerinden birisi olan ve 'Terzi Fikri' olarak bilinen Fikri Sönmez'in ailesi de 12 Eylül darbecilerinin yargılanması için açılan davanın kabul edilmesini sevinçle karşıladı. Darbeden önce Ordu'nun Fatsa ilçesine yapılan askerî operasyonla tutuklanan eski Belediye Başkanı Fikri Sönmez'in oğlu Naci Sönmez, darbecilerin yargılandığı davaya müdahil olarak katılmak istediklerini belirtti. Darbecilerin yargılanması için açılan davanın demokratikleşen Türkiye adına önemli bir adım olduğunu dile getiren Sönmez, "Ben de müdahil olmak için başvuruda bulunacağım. Darbecilerle karşı karşıya geldiğimde 'Siz kimdiniz de Türkiye'yi sizden daha çok sevenlerin olabileceğini düşünmeden elinizdeki silahlı güce dayanarak demokrasiye müdahale ettiniz. Hiç mi aklınıza bir gün elim bastonlu dahi olsa yargı karşısına çıkabilirim diye düşünmediniz?' şeklinde soru sormak istiyorum." dedi. MÜKREMİN ALBAYRAK, SAMSUN
Rütbeleri ve maaşları ellerinden alınsın
Kenan Evren hakkında iddianame hazırladığı için 2000 yılında meslekten ihraç edilen eski Savcı Sacit Kayasu,
12 Eylül 1980 darbesine ilişkin iddianamenin kabul edilmesiyle haklılığının ortaya çıktığını belirtti. Duygularını Zaman'la paylaşan Kayasu, "Savcılığım elimden alındı. Ama Evren'in yargılanacak olması beni çok mutlu etti. Hiç olmazsa sağlıklarında iken yaptıklarının acısını tatsınlar." dedi.
Yargılamanın uzun sürebileceğini, buna sanıkların ömürlerinin de yetmeyebileceğini düşünen Kayasu şöyle devam etti: "Hiç olmazsa gerek Kenan Evren gerekse Tahsin Şahinkaya'nın sahip olduğu rütbeleri ve maaşları ellerinden alınarak korumaları da
tedbir yoluyla kaldırılsın. Yaptıklarını kısmen de olsa çeksinler, tatsınlar. Dolayısıyla davada sanıklar öldüğü için lehte ve aleyhte karar verilmeden düşürülür." İddianamenin kabulüyle kendi adına değil, millet adına sevinç duyduğunu aktaran Kayasu, "Mesleğe tekrar iade edilmedikten sonra benim açımdan mutlu olacak bir şey yok. Haksız bir muameleye maruz kaldım. Bunun haksız olduğu
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından kabul edildi. Buna rağmen mesleğe iade edilmedim. Haklılığım ortaya çıktı. Bugünkü iktidarın da beni tekrar savcılığa iade etmesini bekliyorum." diye konuştu. Referandum döneminde Evren ve arkadaşlarının zamanaşımından dolayı yargılanamayacağını öne süren hukukçulara da gönderme yapan Kayasu, "
Zamanaşımı yok. Hukuk evrenseldir. Siz bir şahsı veya kurumu yargı önüne çıkartamıyorsanız, bir engel varsa zamanaşımı işlemez. Bu genel bir hukuk kuralıdır. Geçici 15. madde bunların yargılamasına engel. Bu engel varken dava açılamayacağına göre zamanaşımı nasıl işleyebilir? Buna katılmak mümkün değildi. Türkiye'de hukuk siyasi görüşe göre farklı yorumlanıyor. Bunu hukuka yansıttığınız anda hukuk, hukuk olmaktan çıkar." açıklamasını yaptı.
DERVİŞ GENÇ İSTANBUL
'Darbe dönemlerinde hâkim ve savcılara hukuk unutturuldu'
12 Eylül 1980 darbesine tepki olarak 1982 yılında hâkimlik görevinden
istifa eden Mehmet Tural, darbecilerin bugün olduğu gibi geçmişte de yasal kılıf olarak yargıyı kullandıklarını düşünüyor. Darbe dönemlerinde hâkim ve savcılara hukukun unutturulduğunu söyleyen Tural, "Elbette bu ülkede çok değerli namuslu ve dürüst hâkimler ve savcılar oldu, hâlâ da var. Ama 'adalet'in olmadığı yerde dürüst savcı ve hâkim olsanız ne olur?" dedi.
Zaman'a konuşan
emekli
Hakim Tural, 12 Eylül'ü soruşturan araştırmacıların Yüksek Hakimler Kurulu'nun arşivlerine de girmesi gerektiğini aktardı. Tural'a göre arşivlerin açılması halinde birçok usulsüz yargılama ortaya çıkacak. Yaşadıklarını '12 Eylül'de Hem
Kürt Hem
Alevi Hem Solcu Bir
Hâkim Olmak' adlı kitabında toplayan Tural,
sıkıyönetim komutanlarına verilen bir yetkiyle komutanın gerekçe göstermeden istediği kamu görevlisinin işine son verebildiğini ve bu yetkiyle binlerc
e devlet memurunun işlerinden uzaklaştırıldığını kaydetti.
Darbenin hemen ardından 18 Eylül 1980'de Kavak'ta bir yargılama sırasında duruşma salonunda sigara içerek kendisine
hakaret eden bir
astsubay hakkında
tutuklama kararı çıkartan Tural'ın başına gelmeyen kalmamış. Karardan 1 saat sonra İl Jandarma Komutanı
Albay Fadıl Ahmet Varol'un, beraberinde valiyle odasının kapısını tekmelerle açtığını anlatan Tural, Albay Varol'un 'Ulan hâkim sen kim oluyorsun da benim astsubayımı tutukluyorsun?' diyerek kendisini tehdit ettiğini anlattı. Dönemin Yüksek Hâkimler Kurulu Başkanı Mahzar Budak'ın da kendisini Ankara'ya çağırarak, 'Bu ortamda bu sistemde bir astsubay tutuklanır mı?' dediğini ifade etti. Mehmet Tural, 12 Eylül darbesinin yaşandığı günlerde, Hatay'da bir üsteğmenin, duruşma sırasında hâkim ve savcıları kovarak yargılamayı kendisinin yaptığını dile getirdi. SERKAN SAĞLAM İSTANBUL
Suçsuzluğumuz kanıtlanmış oldu
12 Eylül darbesini gerçekleştirenlerden hayatta olan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın yargılanacak olması, darbe dönemi mağdurlarının ailelerini sevindirdi. Bu sevinci yaşayanlardan biri de darbecilerin idam ettirdiği Mustafa Pehlivanoğlu'nun babası Necmi Pehlivanoğlu. Pehlivanoğlu, bu iddianamenin oğlunun suçsuzluğunu kanıtladığını söyledi.
İdam edilen oğullarından dolayı toplumda suçlu duruma düştüklerine dikkat çeken Pehlivanoğlu, "30 yıldır suçsuz olduğumuzu kanıtlamaya çalışıyorduk, ama kimse bize inanmıyordu. Allah,
Başbakan Erdoğan'dan razı olsun. Oğlumun yazdığı mektubu okuduktan sonra, suçsuz olduğumuz anlaşıldı. Bu iddianame de bizim tekrar suçsuz olduğumuzu gösterdi." dedi.
İddianamenin kabul edilmesine bile tereddütle yaklaştıklarını belirten Pehlivanoğlu, daha önce darbe ile ilgili iddianame hazırlayan Sacit Kayasu'nun görevden alınması sürecini hatırlattı. Pehlivanoğlu, bu açıdan iddianamenin kabul edilmesinin çok önemli olduğunu vurguladı. Türkiye'nin önemli bir aşama kaydettiğine dikkat çeken Pehlivanoğlu, "Allah kimseye acı çektirmesin, 30 yıldır ağlıyoruz. İnşallah, bizim bu acıyı çekmemize sebep olan kişiler de üzerinden 30 yıl değil, 100 yıl dahi geçmiş olsa yargılanır ve cezalarını çekerler." değerlendirmesini yaptı.
'Yargılama, barışın temini için gerekliydi'
12 Eylül öncesi Kahramanmaraş'ta çıkan olaylarda öldürülen sol görüşlü öğretmen Mustafa Yüzbaşıoğlu'nun ağabeyi Mehmet Yüzbaşıoğlu, iddianameye o dönem yaşanan olayların girmiş olmasının barışın tesisi adına önemli bir adım olduğunu söyledi. "Alevi kardeşlerimiz olayların aydınlatılmasından yana." diyen Yüzbaşıoğlu, ifadeye çağrılması durumunda koşa koşa gidip söylediklerini tekrarlayacağını belirtti. Yüzbaşıoğlu, bu yılki olayları anma toplantıları için valinin izin vermemesini de doğru bulduğunu kaydetti.SELÇUK KAPUCİ, SALİH SARIKAYA ANKARA ,İSTANBUL
Adaletin tecelli edeceğine inanıyorduk
12 Eylül 1980 darbesiyle ilgili yürütülen
soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede, evine gönderilen bombalı paketle öldürülen 'Hamido' lakaplı
Hamit Fendoğlu olayına da yer veriliyor. Dönemin
Malatya Belediye Başkanı Fendoğlu'nun 17
Nisan 1978'de öldürülmesinin darbeye giden süreçte gerçekleştirilen 10
terör olayından biri olduğu belirtiliyor. Cihan Haber Ajansı'na konuşan Fendoğlu'nun yeğeni Mehmet Fendoğlu, yargı sürecinin geç de olsa tecelli edeceğine inandığını söyledi.
12 Eylül'e giden süreçte Adalet Partili Hamit Fendoğlu'nun öldürülmesinin milat olduğuna dikkat çeken Fendoğlu, "Türkiye'nin karanlık ortama sürülmesi, rahmetli Hamit Fendoğlu davasıyla başladı. Geriye dönüp oradan başlarlarsa sonuca ulaşırlar. Zaten Malatya,
Maraş,
Çorum olayları ve sağsol çatışmaları belirli bir merkezden kaynaklıydı." diye konuştu. 6 Nisan 1978'de Ankara Emek Postanesi'nden gönderilen bombanın 17 Nisan günü evinde patlaması sonucu Hamit Fendoğlu, gelini ve iki torunu ölmüştü. Daha sonra şehirde Alevi-
Sünni çatışması yaşanmıştı.
CİHAN