Açıklamada, "Demokrasilerde sorunlar müzakere ve mutabakat gözetilerek ortak akıl diyebileceğimiz toplumsal uzlaşma ile çözülür. Zamanında ortak akıl aranmadığı için bugünlere gelinmiştir. Sessiz kalarak, akademisyenlerin linç edilmesine ortak olmayacağımızı kamuoyuna saygı ile ilan ederiz." denildi.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın 'Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi'nin bildirisi ile ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Demokrasi, şiddeti teşvik etmeyen her türlü fikrin özgürce ifade edilebildiği rejimdir. Düşüncenin özgür olmadığı bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Düşünce ve ifade hürriyeti insanlığın gelişmesine katkı sağlayan en temel unsur olmuştur.
İktidarın, devlet ve medya gücüyle, sadece fikirlerini ifade ettikleri için bilim insanlarını şeytanlaştırması, gözlerini korkutması, hedef göstermesi ve teröre destek verdikleri iddiasıyla linç etmeye çalışması asla kabul edilemez.
En aykırı, ters ve sarsıcı fikrin bile şiddeti doğrudan övmedikçe, kamuoyunda dillendirilmesi en tabi insan haklarından birisidir. Fikir ve ifade hürriyeti kutsaldır ve hiç bir gücün onu yok etme hakkı yoktur. Fikirlerinden dolayı insanları susturmaya çalışmak, onları ikiyüzlülüğe zorlamaktır.
Bilim insanları, toplumlarının dinamosudur. Onların dile getirdikleri fikirler, bazen toplumlarının değerlerine ters bile olsa, hür bir kamuoyu ortamında, birbiri ile çarpışınca, ortaya hakikat çıkar. Buna sabrı ve tahammülü olan milletler, insanlığa orijinal ve değerli katkılarda bulunabilirken; düşünürlerini susturanlar, kâğıt üzerinde bağımsız görünseler de, daima başka milletlerin takipçisi, taklitçisi ve uydusu olarak kalırlar. Üniversite camiasının kutuplaştırıldığı, özgürce yazdırılmadığı, konuşturulmadığı ve ifadelerinden ötürü linç edildiği bir ülkede sorunlar katlanarak artar.
Üniversiteler, toplumların bin bir fedakârlıkla kurdukları, kendilerini ve nesillerini geleceğe hazır edecekleri mekânlardır. Burada asıl olan, özgür ve bağımsız düşüncedir; şu ya da bu güce ve hatta topluma da itaat değildir. Bilim insanları, üniversitelerindeki yöneticilere bile fikirlerinden dolayı hesap vermezler. Devletler ve muktedirler, çoğu zaman hür ve bağımsız düşünen insanlardan rahatsız olurlar. Ancak demokrasiler, rahatsız olunmasına rağmen, özgür düşünce ve ifade hürriyetini güvence altına almışlardır.
Kürt sorunu, bu ülkenin şiddetle kanayan yarasıdır. Ancak, bu sorunun, ülke bütünlüğünü tehdit eden, terör esaslı hamle ve hareketlerle çözülemeyeceği aşikârdır. Şiddet ve teröre başvuran bir örgütle devletin bazı birimlerinin kapalı kapılar ardındaki müzakerelerine indirgenen bir süreçle de bu sorunda kapsamlı bir çözüme ulaşılamaz. Ülkenin elitlerine düşen, bu sorunu, hiç bir fikri şeytanlaştırmadan, kamuoyunda özgürce müzakere etmek ve ettirmek ve parlamento yolu ile Kürtlerin kendilerini eşit hissedecekleri bir çözümü, ülkeyi ve toplumları bölmeden, aramaktır.
Demokrasilerde sorunlar müzakere ve mutabakat gözetilerek ortak akıl diyebileceğimiz toplumsal uzlaşma ile çözülür. Zamanında ortak akıl aranmadığı için bugünlere gelinmiştir.
Sessiz kalarak, akademisyenlerin linç edilmesine ortak olmayacağımızı kamuoyuna saygı ile ilan ederiz…
(CİHAN)