FİDAN’I FİDYE İSTEMEK İÇİN Mİ KAÇIRACAKLARDI? [AHMET DÖNMEZ]
15 Temmuz’u ihbar eden Binbaşı O.K’nin ifadesinin alınamaması haberinin üzerinden kopan fırtınanın toz bulutu kalkmış değil. Bu hengâmede bir çok gerçek maniple edilirken bir çok yeni bilgi de açığa çıkıyor. Tarafları üç aşağı beş yukarı netleşmekte olan bu algı savaşları içerisinde, Yeni Şafak’ın haberinden ihbarcı binbaşının saat 14.20’de MİT’e giderek darbeyi haber verdiğini öğrendik. Bunun ardından yükselen “Madem öyle darbeye neden engel olunmadı? 250 vatandaşımız ölmeyebilirdi, bu ölümleri kim istedi?” soruları birilerini rahatsız etmiş olacak ki Genelkurmay’dan ismini açıklamak istemeyen zat-ı muhteremler ve MİT raporları zuhur etmeye başladı. Ancak azıcık bir üflemeyle bile karahindiba çiçeği gibi toz olan bu çürük senaryolara inanmamızı bekliyorlar.
MİT’in TBMM 15 Temmuz Komisyonu’na gönderdiği son raporda, ihbarcı binbaşının saat 14.20’de teşkilata geldiği teyit ediliyor. Ancak darbeyi değil sadece Müsteşar Hakan Fidan’ın kaçırılacağını haber verdiği belirtiliyor.
DÜNYANIN HER YERİNDE BUNUN ANLAMI BELLİDİR: DARBE!
15 Temmuz’u en fazla sorgulayan isimlerden Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz’a konuşan ‘bir Genelkurmay yetkilisi’ de, Binbaşı O.K.’nın MİT’te verdiği ifadede darbe girişiminden söz etmediğini özellikle vurgulamış. Aynı yetkili, “Binbaşı O.K., üç helikopterin katılacağı bir operasyon yapılacağından, MİT Müsteşarı’nın kaçırılacağından ya da Müsteşar’a yönelik bir suikast girişimi ihtimalinden söz etti. MİT’teki ifadesinde ‘darbe girişimi’ ile ilgili bir ihbar ya da imada bulunmadı” demiş.
Peki, soru şu; Kara Havacılık Okul Komutanlığı’ndan 3 helikopter MİT’e operasyon yapıp Müsteşar Hakan Fidan’ı niye kaçırır? Fidye koparmak için mi? Tek bir kişi böyle bir eyleme kalkışsa ‘münrefit bir cinnet hadisesi’ deyip çıkabilirsiniz ama askeri bir birlikten üç helikopter dolusu subay havalanacak, bir tanesi Fidan’ı alacak ve siz bunun ne manaya geldiğini bilmeyeceksiniz? Dünyanın her yerinde bu hareketin tek bir anlamı vardır: askeri darbe!
AVANAKLAR TOPLULUĞU MU YÖNETİYOR?
Velev ki ihbar sadece Fidan’ın kaçırılmasını içeriyorsa bile ne Fidan ne yardımcıları ne Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ne 2. Başkan Yaşar Güler ne de Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak bunun ne manaya geldiğini anlayamadı, öyle mi? Yani Türkiye’nin istihbaratı ve silahlı kuvvetleri bir avanaklar topluluğuna mı emanetmiş, bunu mu anlamalıyız? Hayır, elbette ki öyle değil. Bu hem bizim zekâmıza hem bu muhterem zatların kalibrelerine hem de bulundukları makama birer hakarettir. Gelen ihbarın bir darbe ihbarı olduğunu bildiklerine ya da anladıklarına suret-i katiyyede şüphe yoktur.
Burada asıl tartışılması gereken neden gereğini yapmadıklarıdır. 7 Şubat krizinde ifadeye çağrılmasına karşılık anında Erdoğan’a ulaşıp bilgi veren Fidan, ‘hayatının tehlikede olduğu’ böyle bir olayda ancak akşam 21.00 sularında koruması üzerinden Cumhurbaşkanı’na ulaşmaya çalışıyor. Erdoğan da zaten “Darbeyi eniştemden öğrendim” diyerek Fidan’ın o günkü tavrını sorgulamıştı. Başbakan Binali Yıldırım’a da haber veren yoktu. Ne Fidan ne Akar aramıştı. Dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala da ancak 23.00 sularında MİT Müsteşarı’nın kendisini arayıp bilgi verdiğini anlattı.
İSTENSE BU ÖLÜMLER ENGELLENEBİLİRDİ
Yani darbe girişimi önlenebilir ve bu kadar insan ölmeyebilirdi. Biz daha neyi tartışıyor, konuşuyoruz ki? Gerisi tamamen teferruat. Aslolan, o gece demokrasiye kastedilmesi ve bu kadar insanımızın şehit edilmiş olmasıdır. Hepsinin de çıkış noktası, Fidan ile Akar’ın 1 gün öncesinden başlayıp o akşam 20.30’a kadar süren bu şüpheli hareketlerinde gizlidir
Ve her ikisi de hala görevde.
Gelelim zekâmızı aşağılayan bir diğer önemli ayrıntıya. Mehmet Y. Yılmaz bu kısmını pek irdeleme gereği hissetmemiş ama meselenin bam teli burası. Hulusi Akar, Fidan’la yaptığı değerlendirmenin ardından Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak’ı Güvercinlik’teki Kara Havacılık Okul Komutanlığı’na gönderiyor. Burası, ihbarcı binbaşının işaret ettiği helikopterlerin kalkacağı birliktir. Akar, “Yanına İhsan Uyar’ı (Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral), Metin Gürak’ı (Kara Kuvvetleri 4. Kolordu Komutanı ve Ankara Merkez Komutanı Korgeneral) ve bir askeri savcıyı alarak git, orayı teftiş et” emri veriyor. Maksat, gerçekten de ihbarda belirtildiği gibi helikopterlerin böyle bir operasyona katılıp katılmayacağını öğrenmek, doğruysa bu operasyona engel olmak ve askeri savcıyla da orada şüphelileri hemen derdest etmektir. Yani gidiş amacı bu.
Kara Havacılık Okulu iddianamesine göre Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın üsse giriş saati 18.36. Çıkış saati ise 21.08. İçeride 2,5 saat kalıyor. Komutanlarla görüşüyor, subaylardan brifingler alıyor ve etrafı kolaçan ediyor. Hiç bir anormallikle karşılaşmıyor. Kamelyada çay kahve içip meyve yiyor ve üsten ayrılıyor.
ÇOLAK AYRILIYOR, HELİKOPTERLER HAVALANIYOR
Oysa aynı iddianameye göre o sırada mühimmat yüklü taarruz helikopterleri uçuşa hazır bir şekilde bekliyormuş. Denetleme sırasında
Skorsky S-70 tipi helikopterler de uçuşa hazır olarak beklemedeymiş. Ve oraya bunu farketmesi için, bunu ortaya çıkarması için, bunu engellemesi ve gereğini yapması için gönderilen Kara Kuvvetleri Komutanı Çolak, hiç bu helikopterleri farkedememiş. Sadece o değil, beraberindeki Orgeneral Uyar da Korgeneral Gürak da farkedememiş. Sanki Havacılık Okulu değil Hababam Sınıfı mübarek. Okulun haylaz çocukları yılların Akil Hoca’sı ile Paşa Nuri’sini parmağında oynatıyor.
Ve sonra ne oluyor biliyor musunuz? Teftiş heyeti oradan ayrıldıktan sonra helikopterler havalanmaya başlıyor. Şaka gibi. Üsse gelip hiç bir olağanüstülükle karşılaşmadıklarını bildiren Çolak’ın ayrılmasından hemen sonra. İddianameye göre bu üsten havalanan helikopterlerle Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Sarayı civarı, Genelkurmay Başkanlığı civarı, Emniyet Müdürlüğü, MİT Müsteşarlığı yerleşkesi, Gölbaşı Özel Kuvvetler Komutanlığı, TRT binası civarı ve TÜRKSAT yerleşkesine saldırılar düzenlendi. Yine iddianameye göre bu helikopter saldırılarının sonucunda 28 kişi can verdi, 276 kişi yaralandı.
HEPSİ HALA AYNI GÖREVDE ALAKASIZ İNSANLAR DARBEDEN TUTUKLU
Ve o Salih Zeki Çolak halen Kara Kuvvetleri Komutanı. Metin Gürak da halen Kara Kuvvetleri 4. Kolordu Komutanı ve Ankara Garnizon Komutanı. Her ikisi de iddianamelerde mağdur müşteki pozisyonunda.
Hakan Fidan görevde. Hulusi Akar görevde. Salih Zeki Çolak görevde. Metin Gürak görevde. Ve Akar-Fidan ikilisi Meclis komisyonuna gelip ifade bile vermedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan buna müsaade etmedi. Neden?
O gece olayların kıyısından köşesinden geçen-geçmeyen yüzlerce asker ve askeri öğrenci tutuklu. Hatta hakimler, savcılar, gazeteciler, esnaflar, öğretmenler, öğrenciler, akademisyenler, teknisyenler, imamlar, papazlar, ev hanımları, hayırseverler, kadınlar, yaşlılar, bebekler, hastalar, sakatlar, yatalaklar bile darbeden dolayı tutuklandı.
Fakat hiç kimse Orgeneral Çolak ve Korgeneral Gürak’a, “Oradaki askeri hareketliliğe bilerek mi göz yumdunuz? Darbeye siz mi yol verdiniz? Hazırlığın üzerini mi örttünüz? Darbecilerle işbirliği içinde mi hareket ettiniz?” diye sormuyor. Sırf bu önemli soru işaretlerinden dolayı onların da şüpheli olması gerekmiyor mu? Yanınızda çalıştırdığınız adama, “Burnuma bizim evden gaz kokusu geliyor. Git bak bakalım tüp açık mı kalmış. Eğer açıksa kapat gel” diyorsunuz; adam gidip bakıp geliyor ve “Hiç bir sıkıntı yok patron, ocak kapalı” diyor; o dakika ev havaya uçuyor ve aslında o sırada tüpün açık olduğu, patlamanın sebebinin de bu olduğu ortaya çıkıyor… Ve siz o adamdan hesap sormadığınız gibi hala birlikte çalışmaya devam ediyorsunuz. Demek ki ya bu evi birlikte havaya uçurdunuz ya da sizin ev diye, evlat diye bir derdiniz yok.