Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesine bağlı Dergili Köyü’nde 18 Mayıs 2019 tarihinde 1’i polis 3 kişi çıkan çatışmada yaşamını yitirmişti. Çatışma sonrası Halfeti ve Bozova ilçelerine bağlı köylerde olayla bağlantıları oldukları gerekçesiyle aralarında kadın, çocuk, yaşlı ve engellilerin olduğu 55 kişi terör suçlamasıyla gözaltına alınmıştı.
Şanlıurfa Barosu İnsan Hakları Merkezi’nin sosyal medya hesabına gözaltına alınanlara işkence ve kötü muamele yapıldığına dair ihbarlar yapılmıştır. Yine gözaltına alınanlar Yaylak Jandarma Karakolu bahçesinde ters kelepçeli ve yüz üstü yatırılmış şekilde, üzerlerinde ayak izleri görünür halde bir fotoğraf karesinin sosyal medya üzerinde 20 Mayıs 2019 tarihinde paylaşıldığı tarafımızca tespit edilmiştir. Bunların üzerine baromuz insan hakları merkezi yine sosyal medya hesabı üzerinden olaya dair işkence iddialarının olduğunu, işkencenin ulusal ve uluslararası mevzuatlara göre mutlak yasak olduğunu, insanlığa karşı suç olan İşkenceyi bu coğrafyadan söküp atana dek hukuk mücadelesinin sürdürüleceği ve olayın takipçisi olunacağı mesajı verilmiştir.
İnsan hakları merkezi tarafından 21 Mayıs 2019 tarihinde kapsamlı bir basın açıklaması yapılarak ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Resen soruşturma başlatması gereken Cumhuriyet başsavcılığı suç duyurumuz neticesinde soruşturma başlatma mecburiyetinde kalmıştır.
Şanlıurfa Barosu İnsan Hakları Merkezi tarafımdan 34 sayfadan oluşan kapsamlı bir rapor hazırlanarak 3 Haziran 2019 tarihinde kamuoyuna açıklanmıştır. Bu raporda işkence tespiti ile Urfa’da 2015 yılından bu yana sistematik işkencenin varlığına işaret edilmiştir.
İşkence mağdurları aklandı
Önemle belirtmek gerekir ki, insanlar her ne suç işlemiş olursa olsun hiçbir koşulda işkenceye tabi tutulamazlar. İşkence mutlak yasaktır. Diğer taraftan isnat edilen suç şüphesiyle gözaltına alınanların (işkence ve kötü muameleye uğrayanların) 50’si hakkında takipsizlik veya beraat kararı verilmiş olup bu kişilerin olayla hiçbir alakasının olmadığı ve gözaltına alma işlemlerinin tamamen keyfi olduğu karar altına alınmıştır. Gözaltına alınan diğer sanıkların yargılanmaları halen devam etmektedir.
İşkence soruşturması 4 yıldır devam ediyor
İşkence soruşturma dosyası 2019/17550 sayısıyla kayıtlı olup açıktır. Bir kısım şüphelilerin ifadesi henüz alınmamış ve adli tıp kurumunun raporu dosyaya girmemiştir. Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından henüz eksiklikler tamamlanmamış ve iddianame hazırlanmamıştır.
İnsan haklarını savunmak ve korumak baroların yasadan kaynaklanan görevi biz aktivistlerin de vicdani görevidir. İşkenceye karşı Israrlı duruşumuz ve çabamız insanlık onurunu korumak ve yaşanabilir bir dünya inşasına katkı sunmak içindir. Bu ısrar ve çabanın bizlere en büyük mükafatı cezasızlık politikasına rağmen adaletin yerini bulmasıdır.
Hem baromuz hem biz hem de Şanlıurfa’da yaşayan tüm insan hakları aktivistleri, işkence dosyanın, sonuna kadar takipçisidir.
Cezasızlık uygulamaları
Aşağıda bazı anekdotları sıralayarak yaşanan sürecin atmosferi hakkında bilgi sahibi olmanıza yardımcı olmaya çalışacağım.
Kolluk soruşturmanın en başından başlayarak usul ve yasaya aykırı davranılarak işkence ve cezasızlık politikasının gerekleri ilmek ilmek işleniyordu. Şöyle ki; avukatların müvekkilleriyle görüşmesi ilk gün kısıtlanmıştır. Ve birden fazla müvekkili olsa da her avukatın yalnızca bir şüpheli ile ve polis nezaretinde gerçekleşebileceğine dair dayatmalar yapılmıştır. Ve yine özel müdafi olarak dosyayı takip eden bir kısım avukatın, müvekkilleri ile ifade işlemine katılmasını engelleyici biçimde, özel müdafiye bilgi verilmeksizin, OCAS’tan müdafi talep edilerek kişinin müdafi seçme hakkına engel olunmuştur.
İşkence iddialarını araştırarak etkin bir soruşturma yürütülmesi için Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcısı ile yapılan görüşmede başsavcı laf arasında işkence için ”bir haftaya unutulur” demiştir. Bu söylem dahi tek başına cezasızlık politikasının ısrarla sürdürüleceği ve dosyanın sonuçsuz bırakılmaya çalışılacağının itirafıydı.
İşkenceyi belgeleyen avukatlara yönelik taciz
Çatışmanın yaşandığı yerde incelemelerde bulunmak için Şanlıurfa Barosu, İnsan Hakları Derneği, Hak İnsiyatifi ve Çağdaş Hukukçular Derneği’nin de içerisinde bulunduğu bir heyet oluşturup gittik. Köyün girişinde arama ve kontrol noktasına dönüştürülen bir barikat ile karşılaştık. İtirazlarımıza rağmen girişe kimlik bilgilerimiz alınarak geçişimize öyle izin verilmiştir. İnceleme ve görüşmelerimizi tamamladıktan sonra dönüş için yola çıktık ancak sivil gri araçla şehir merkezine kadar yaklaşık 100 km boyunca taciz boyutuna varan takip eşliğinde dönülmüştür.
Şanlıurfa Terörle Mücadele Şubesi’nin nezarethaneleri bodrum katında bulunmaktadır. İşkence iddialarını araştırmak için şubeye gidip bir şüpheliyle görüşmüş ve akabinde çıkışa yönelmiştim. Çıkışa kadar bana refakat edeceğini söyleyen polis memuru ben merdivenlerden çıkarken arkadan ayaklarını sert ve hızlı hızlı şekilde merdivenlere vura vura beni tedirgin etmeye ve üzerimde baskı kurmaya çalışmıştır.
Hasbelkader olayla ilgili gözaltına alınan 2 çocuğun ifadesi için OCAS’tan görevlendirilmiştim. İfade işlemi için savcının odasına girdim ifadeye başlamadan önce savcı bana dönerek kayıt alıp almadığımı sordu, hayır deyince, emin olmak için telefonumu göstermemi istedi. Telefonumu göstererek savcıya kayıt alıp almadığımla ilgilenmeniz beni şaşırttı şayet hukuka uygun davranacaksanız çekineceğiniz bir durum olmaması gerekir diye karşılık verdim. İfade işlemine geçtik. İfade sırasında çocuğa yüksek sesle ve saldırgan bir tavırla yönlendirici soruları sormaya başladığında, ben, müvekkile bağırma hakkınız yok ayrıca yönlendirici sorular soramazsınız diyerek itiraz ettim. Savcı bana işleri zora soktuğumu ifadeye gireceksem girmemi girmeyeceksem başka avukat görevlendirileceğini söylendi. Bunun üzerine bende usule uygun ifade işlemini alacaksanız ifadeye devam edeceğimi bildirdim. Savcı ifade alma işlemine devam ederek ifadeyi tamamladı. İkinci çocuğun ifadesine girmem noktasında keyfi bir şekilde menfaat çatışması var denerek yeni avukat görevlendirileceği tarafıma bildirilince oradan ayrıldım.
Soruşturma dosyasının bir örneğini almak için savcılık kalem personeline gittiğimde personel ‘kolluğun görüntüleri dosyadan çıkarmaya çalıştığına ve başının belaya gireceğine dair itirafını’ ağzından kaçırmıştır. Ağzından kaçırmış diyoruz çünkü akabinde görüntülerin kolluk tarafından dosyadan çıkarılıp çıkarılmadığı sorulduğunda personel telaş ve panikle bunu inkar etmiştir.
Savcılık işkence kanıtlarını toplamadı
Keza aynı zamanda şüpheli olan kolluk tarafından kamera görüntü çözümü yapılarak bir rapor hazırlanmıştır. Bu raporda işkence emaresine rastlanılmamıştır denilmiştir. Kamera görüntülerinin tarafsız bilirkişilerce incelenerek rapor hazırlanması talebimize istinaden uzun bir süre sonra dosya İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilmiştir. İstanbul Adli Tıp Kurumu görüntülerin açılamamasından/ tahrip olduğundan kaynaklı çözümün yapılamadığına dair rapor tanzim etmiştir. Bu durum kolluğun görüntülere müdahale ederek tahrip ettiği şüphesini desteklemektedir. Adliye personelinin ağzında kaçırdığı şey delillerin karartılmasının itirafıydı..
Suç duyurusunda bulunduğumuz ilk gün yer ve tarih belirterek tüm kamera görüntülerinin toplatılarak dosya içerisine alınmasını talep etmiştik. Ne tesadüf ki belirttiğimiz tarihler arasında Yaylak Jandarma Karakolu’nun kameraları bozukmuş. Urfa Terörle Mücadele Şubesi’nden görüntüler dosyaya girmişti ancak onlar da ne yazık ki tahrip edilmiştir. Keza İstanbul Adli Tıp Kurumu görüntülerin hata verdiğini ve açılmadığını bu nedenle inceleme yapılamadığını söylemesi üzerine dosyada yedek görüntüler olduğu bunların yeniden İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesine karar verilmiştir. Bu vesileyle dosyada yedek görüntülerin olduğunu öğrenmiş olduk keza Flaş bellek ile defalarca görüntüleri almak için savcılığa gittiğimizde sürekli savcı bey yerinde yok sonrasında görüntüler İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndadır gibi bahanelerle görüntüler tarafımıza verilmemişti.