Rusya’nın önde gelen Ortadoğu uzmanlarından Aleksander Şumilin, kaleme aldığı “Ateşin sardığı İran’ın Rusya’ya etkisi” başlıklı yazısında 28 Aralık’ta İran’ın Meşhed şehrinde başlayan halk isyanını, 1979 yılında Şah Rıza Pehlevi’nin devrilmesine benzeterek şunları yazdı:
“Aldığım duyumlara göre İran’da birçok şehirde halk silahlanarak İran Devrim Muhafızları karakollarını ele geçirmeye başlamış. İsyancılar mollalara çok kızgın. Hatta kulağıma gelen bilgiye göre İran dini lideri Ali Hamaney bile olup bitenlerden tedirgin olarak ailesini güvenlik gerekçeleriyle Türkiye’ye göndermiş.
İran yönetimi başta ABD ve S.Arabistan olmak üzere dış güçleri suçlaya dursun, ancak ülkede tıpkı 2011 yılında Suriye’de fitili ateşlenen iç savaş gibi bir durumun oluştuğu artık şüphe götürmüyor. Bizim, Moskova’daki resmi ağızlar ise uzun yeni yıl tatili gerekçesiyle susmaya tercih ediyor. Halbuki Rusya’nın müttefik olarak seçtiği İran’daki gelişmeler yakında Moskova’nın başına Suriye’den çok daha büyük baş ağrısı yaratabilir.
Gidişata bakılırsa İran’da fitili ateşlenen olayların Rusya’ya iki yansıması olabilir.
Birinci senaryo: İsyanlar tüm ülkeye yayılarak İslam Devrimi Muhafızlarını etkisiz hale getirdikten sonra İslam rejimini deviriyor. Geride kalan İslam ülkeleriyle şimdiki etki savaşına son verilerek, Suriye’ye gönderilen devrim muhafızları geri çekiliyor. Karada desteksiz kalan Şam yönetimiyle Rusya, kısa sürede şimdiki etkisini kaybediyor. Beşar Esad ise Tahran’daki rejimin ardından sayılı gün içerisinde devriliyor.
İkinci Senaryo: İran rejimi ayaklanmaları kuvvet kullanarak bastırıyor. Ancak isyan iç savaşı andıran süresiz hal alıyor. Tıpkı 2011 yılında Suriye’de olduğu gibi. İran rejimi içte gücünü arttırmak için Suriye, Irak ve Lubnan’a gönderdiği İslam Muhafız ordularını geri çekiyor. Neticede Rusya açısından sonuç aynı. Sadece zaman içerisinde yayılmış oluyor. İran’ın silahlı desteği kalmayan Beşar Esad devriliyor. Rusya’nın etkisi de onunla birlikte yok oluyor.”