Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nun söyleri şu şekildeydi:
"Hulusi Ağabey çok sağlamdı.
Buca'daki kamplarımızda geldi kaldı. O zaman hususi ders yapıyordu, özel. Biz de dinliyorduk onun derslerini. Tabii doğrudan doğruya Hazreti Üstad'tan almış gibiydi. Çok farklıydı yani onu orada o dinlediğim şeyler çok farklıydı.
Evet, hiç nefsini karıştırmıyordu. Hiç enaniyetini işin içine sokmuyordu. Öyle mütevazı emekli olmuş ve Albay. Ama Üstad'a bağlılığı, samimiyeti, vefası, sadakati denecek gibi değil.
Vefatından evvel ben işte hacca gittim, uğradım kendisine. Bu basit evin o zemin katında basit onu da şey yaptı. Tabii Üstad'ımızdan tevarus eden baldan bir kaşık getirdi bana verdi. Düşünün ta o zamandan ona saygısı. Bana en büyük ikramı da o. Üstad'ın balından bir kaşık. Ben de hemen onu yedim yuttum. O bal yani yememiş onu korumuş. Böyle işte, aziz bildiği insanlara ikram etmiş. Evet bütün bunlar çok anlamlı şeyler Mehmet Bey. Çok anlamlı bir şey, ta o dönemde düşünün yani 60 yıllarda vefat ederken ballarını da alıyor saklıyor, onu da o güne kadar düşünün 80 küsür yılında tanıdığı günden itibaren hiç vefasızlık yapmamış. Bütün bunları söylüyorum. Kendi adıma olsa bence iddia olur ama Hulusi...
Son ziyaretimde uğradım. Niye gelmiyorsun dedi, bizim abi aranıyorum ben size zara vereceğim. Ne zararı dedi. Burada yani umursamaz bir hali vardı. Evet Abdulvahid abi de o şeyde Eskişehir orada misafir kaldım. Bir tane altın çıkardı şey yaptı. Bana dedi Üstad Hazretleri bu evde kaldı. Ayrılırken bu altını verdi bana kira gibi dedi. Ben de onu aldım ve cüzdanımda sakladım. Bu bir altını üstadımızın altını diye sakladım. Burada böyle hep bu bir resmi kapıyı açarken Üstad Hazretlerinin resmi var. Her defasında onu öyle orada görünce her defasında öyle bir kurban olayım diyorum. Evet böyle... "