Esra Büyükcombak
Akademisyen (Genetik ve Biyoloji Mühendisliği)
Dünya yüzünde, gelecekte anılarını hatırlayarak yeniden mutlu olmak isteyen insanlar günde bir milyardan fazla resim çekiyor. Yapılan çalışmalar, beklentimizin tam aksine fotoğraflarımızın hatırlamayı engelleyebileceğini gösteriyor. Anın gerçekte nasıl yaşandığı ve anı yakalamaya çalışmak, aslında daha sonra o enstantaneyi hatırlamamızı zorlaştırıyor.
Fotoğraf çekmenin en önemli nedenlerinden biri, uzun zaman sonra bile bir bebeğin dünyaya gelişi, bir kavuşma anı, harika bir manzara gibi anları hatırlamaktır. Gerçi fotoğraf çekmek zamanla başka amaçlara da hizmet etmeğe başladı. Connecticut'taki Fairfield Üniversitesi'nde psikoloji profesörü olan Linda Henkel, fotoğraf çekmenin hafızayı nasıl etkilediğini inceledi. Yapılan çalışmada uygulanan bir ankette, katılımcıların birçoğu fotoğrafları araçlarını bıraktıkları park yerini hatırlama tarzında “hafıza yardımı” olarak kullandıklarını ifade etti. Bu araştırmanın neticesinde, bir şeyin anlık olarak (hatırlama amaçlı) fotoğrafı çekildiğinde, hafızaya zarar verebildiği anlaşıldı. Hatırlamak için kameraya güvenilmesi beyindeki hafıza merkezini devre dışı bırakmaya sebep oluyor şeklinde açıklandı. “Tamam, çektim ve bunu daha fazla düşünmeme gerek yok” etkisiyle hareket ediliyor olması, aynı zamanda hafızayı olumsuz yönde etkiliyor.
Fotoğraf çekmenin hafızadaki bozulma etkisi
Bu deneyimleri hatırlamaya gerçekten yardımcı olacak ayrıntılı veya duygusal işleme türlerinden hiçbiri devreye girmez ve kamera kayıt yapıcı dış kaynak olarak kullanılır. Başka bir deyişle, kameranız anı yakalarsa, beyniniz çekmez. Prof. Henkel, bu durumu "fotoğraf çekmenin hafızada bozulma etkisi" ifadesinin karşıladığını belirtti. Sürekli olarak bir şeyden diğerine koşuşturulan dünyada, dikkatin önemli görevlere odaklanamadığı veya hadiseleri benimseyecek kadar vakit olmadığı için sürekli fotoğraf çekme ihtiyacı hissediliyor. Aslında o kadar meşguliyet arasında dönüp tekrar o fotoğraflara bakılamıyor olması da başka bir gerçek.
Bir başka araştırmaya göre Henkel; “Görüntünün içindeyseniz, orijinal andan daha fazla uzaklaşırsınız- sanki kendinizin dışında bir şey yaparken kendinizi izleyen bir gözlemcisiniz” der. Çalışma ilginç bir şekilde, eğer görüntüde değilseniz, deneyimi gözlerinizle yeniden yaşayarak kendinize ve anınıza dönersiniz böylece görüntünün içinde olmanızdan daha fazlasını hatırlarsınız. Buradan elde edilen çıkarım, kişinin kendinin içinde bulunmadığı kareler geçmişi hatırlamayı kolaylaştırdığıdır.
Eskiler diye tabir ettiğimiz büyüklerimizin geçmişte yaşadıkları her ayrıntıyı hatırlıyor olabilmelerini açıklayan bu çalışmalar anı yaşamanın ve anda kalmanın hafızada daha fazla hatıra biriktirmeyle ilişkili olduğunu gösterir. Fotoğraf çekmenin insan karakterini ve fotoğraflanan şeyleri anlamayı nasıl etkilediği ise hala büyük bir soru işareti. Ancak deneylerinin sonucunda Henkel'in emin olduğu bir şey var: Fotoğraflar aslında, insan bilgi ve hafıza işleme sisteminin çok daha küçük bir versiyonudur. Kameralar, ne kadar harika olsalar da duyu organlarından gelen sinyaller neticesinde beynin yapabilecekleriyle karşılaştırılamaz.