Genel kurulda konuşma yapan Nadia, aldığı ödülü başta Ezidi halkı, kadın ve çocukları olmak üzere tüm insan hakları mağdurlarına adadı. Nadia Murad’a ayrıca 60.000 Euro ödül takdim edildi. 

   

2014 yılında 21 yaşındayken Işid tarafından kaçırılan Nadia Murad, 3 ay süreyle cinsel istismara maruz kaldı ve sonunda Almanya’ya kadar kaçmayı başardı. O günden beri bölgede Işid’in Ezidi halk üzerinde köleleştirme, öldürme, kadın ve çocuklara uygulanan istismarı anlatmak için bir aktivist haline geldi. Yezdilerin sesini uluslararası arenada duyurmak için çaba sarf ediyor. Eylül ayında 2016’da Nobel barış ödülüne aday gösterildi, Birleşmiş milletlerin  İnsan Ticareti Mağdurları adına İyi Niyet Elçisi olarak atandı. 

Ailesinden 18 kişiyi Işid’in katlettiğini söyleyen Nadia kendisini ile Havel’i “karanlıkta ışığın arayan” insanlar olarak betimlerken, hayatın adil olmadığını söyledi. Nadia “ Eğer hayat adil olsaydı Havel tiyatro oyunları yazmaya devam ederdi bende küçük köyümde kalır basit bir köylü kızı olarak yaşar, üniversiteye giderdim. Hayat Ezidilere hiç de adil olmadı. Işid 12bin kişiyi 2 hafta içinde köleleştirdi. Erkekleri öldürdü, kadınları köle yaptı. Işid biz kadınları cinsel köle haline dönüşürdü. Kadınlara tecavüz etti. 8-9 yasından itibaren tüm çocuklar tecavüze uğradı. Tecavüzün ne olduğunu bilemeyecek yaşta olan çocuklar bile tecavüze uğradı. Hiç bir fikir diğerine dayatılamaz. Tüm farklılıkları kabul etmeliyiz. Umarım hikâyemi kendi ulusal parlamentolarınızda anlatırsınız. Umuyorum ki sizler kadın ve çocukları çatışma alanlarından kurtarırsınız. Genç Müslümanlara anlatmaya çalışıyorum, Işid ne kadar din adına harekete ettiğini söyle de bu doğru değil. Uluslararası ceza mahkemesine çıkarılması lazım; 12 bin Ezidinin köleleştirmesine rağmen henüz kimse ceza yemedi. Kimse belge toplamayla ilgilenmiyor. Bu ödülü tüm kadınlara adamak istiyorum. Ezidi kadınlara ve tüm kadınlara adıyorum” ifadelerini kullanıldı.

AKPM başkanı Pedro Agramunt,  eğer “Vaclav Havel yaşamış olsaydı bu sene 80. Doğum yılı olacaktı” dedi. O aramızda değil ama onun mirası bizimle yaşıyor. O yazıları ve politik duruşu ile, birlikte yaşama, hoşgörü, barışın savunucusu oldu, nefret ve önyargının karşısında oldu” ifadelerini kullanıldı.

Kadife devrimin öncüsü Vaclav Havel 1936'da Prag'da doğdu. Prag Sanat Akademisi'nde drama üzerine eğitim gören Havel, 1968'deki Prag Baharı'ndan sonra gerçekleşen Varşova Paktı'nın Çekoslovakya'yı İşgalinden sonra kara listeye alınarak siyasi faaliyetlerde bulunması ve yazı yazması yasaklandı ve  yaklaşık 4 yıl cezaevinde yattı. Ancak çalışmalarını ve fikirlerini açıklamayı sürdüren Havel, hükümetin devrilmesiyle sonuçlanan 18 gün süren kitlesel gösterilerden sonra 1989'daki Kadife Devrim'in öncüsü oldu. 29 Aralık 1989'da devrimi gerçekleştiren Yurtaşlık Forumu tarafından Çekoslovakya Devlet Başkanlığı'na getirildi. 1990'da yapılan serbest seçimlerde Cumhurbaşkanı oldu. 1992'nin Aralık ayında ülkenin Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak barışçıl bir şekilde ikiye bölünmesinde de önemli rol oynayan Havel, yeni Çek Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı seçildi.  

Kasım 2005 ve Haziran 2008 tarihlerinde ABD'den Foreign Policy ve İngiltere'den Prospect dergilerinin ınternet üzerinden okuyucu anketleri ile oluşturduğu Dünyanın ilk 100 entelektüeli listelerinde, 2005 yılında 4., 2008 yılında 26. sırada yer aldı.