HDP Grup Başkanvekilleri Çağlar Demirel ile İdris Baluken, basına yönelik baskıların ve basın çalışanlarının sorunlarının araştırılması amacıyla TBMM'de bir komisyon kurulmasını istedi. Meclis Başkanlığına verilen araştırma önergesinde, "AKP döneminde muhalif televizyon kanalları ve gazetelere yönelik karartma, el koyma, kayyum atama ve kapatmalar ile mesleklerini icra ettikleri için özgürlüklerinden alıkonulan basın emekçileri sorunları had safhaya ulaşmıştır." denildi.
Anayasa Mahkemesi'nin kararı doğrultusunda Can Dündar ve Erdem Gül'ün cezaevinden çıkmasının tutuklu tüm gazeteciler için emsal niteliğinde olması ve tutuklu gazetecilerin derhal serbest bırakılmasının istendiği önergede, "Bu konuda TBMM, araştırma komisyonu kurarak sürece olumlu katkı sunmalıdır. Gerçekleri haberleştirdi diye cezalandırılma, tutuklanma bazen de öldürülme biçimi ancak üçüncü dünya ülkelerinin karanlık faaliyetlerinden bir olabilir. Bu durumdan daha acı olanı ise ülkenin tepe yöneticilerinin bunu teşvik etmesi bazen de emretmesidir.
Basın özgürlüğü ülkemizde bir türlü işlemeyen kâğıt üzerindeki özgürlük alanlarından biri olarak kalmıştır. Hele hele savaş dönemlerinde Hükümetler ve askerlerce dizayn edilen gerçeklerden uzak medya ortamında doğru habercilik yapan kuruluşların faaliyetlerini sürdürebilmesi neredeyse imkânsız hale getirilmektedir. Türkiye Dünyada Basın Özgürlüğü sıralamasında 142. sırada yer almaktadır. Gelinen noktada 32 gazetecinin cezaevlerine konulması yetmiyormuş gibi hukuk dışı yollarla İMC TV de karartılmıştır. Muhalif düşüncede yayın yapan televizyon kanalları ve gazetelere AKP döneminde el konulmuş, kayyum atanmış ve bu kurumlar kapatılarak basın özgürlüğünü tuzla buz eden bir konsept uygulamaya geçmiştir. Net olarak belirtmek gerekirse Türkiye gazetecileri cezaevlerine koyarak, ekranları karartarak kendi geleceğini karanlık bir mecraya yönlendirmiş olmaktadır. Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesi Kararlarını tanımadığını bir ülkede savcılardan toplum yararına faaliyet göstermesi çok az rastlanan bir durumdur. TÜRKSAT yönetim kurulu üyelerinin bir kısmının aynı zamanda Cumhurbaşkanlığında danışman ve birim başkanı olarak çalıştığı, bir diğer yöneticisinin örtülü ödenekten sorumlu başbakan danışmanı olduğu diğerlerinin de aynı şekilde AKP ile ilişkili kişilerden oluştuğu bilinmektedir. Anayasa Mahkemesi kararını tanımayan bir Cumhurbaşkanının danışmanının İMC TV'yi savcı yazısıyla karartması kabul edilebilir bir durum değildir. Ve bu uygulamalar hukuk devletlerinde görülen uygulamalar değildir. Dolayısıyla TBMM Genel Kurulu bir araştırma komisyonu kurarak bu hukuksuzlukları ortaya çıkarmalı ve toplum faydasına olacak uygulamaların hayata geçmesi için üzerine düşeni yapmalıdır." değerlendirmesine yer verildi. CİHAN