HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar tarafından açıklanan belgede, "Savaş politikaları, silah ve çatışma yöntemleri yerine, diyalog ve müzakere seçeneklerinin kendini tarihsel olarak dayattığı ve güncel olduğu aşikârdır" ifadeleri dikkat çekti.
Açıklama öncesinde, HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Twitter hesabından yayınladığı mesaj okundu. Demirtaş mesajında, "HDP Genel Merkezinin tutum belgesi bugün 11.00'de sevgili Eş Genel Başkanlarımız tarafından açıklanıyor. Türkiye siyaseti için yeni bir başlangıca fırsat sunacağına inandığım bu deklarasyona, tüm siyasi çevrelerin anlam vereceğini umuyorum" dedi.
Deklarasyonda şu ifadeler dikkat çekti:
"Savaş politikaları, silah ve çatışma yöntemleri yerine, diyalog ve müzakere seçeneklerinin kendini tarihsel olarak dayattığı ve güncel olduğu aşikârdır. Bunun için Türkiye halklarının tümünün yararını ve geleceğini düşünerek herkes özveride ve fedakârlıkta bulunarak adım atmalıdır. Sorunlarımızı şiddet aracılığıyla değil; konuşarak, müzakere ederek, diyalog yoluyla çözmek temel düsturumuzdur" ifadeleri yer aldı. Buldan ittifak tartışmalarıyla ilgili, "Herhangi bir ittifak içinde yer alma arayışımızın olmadığını açıklıkla vurguluyoruz.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) olarak siyasi, ekonomik ve sosyal sorunları konuşmak ve çözümler üretmek, demokratik bir ülkeyi var etmek için aylardır ülkenin dört bir yanında, il-ilçe-köy ziyaretleri, halk toplantıları, sivil toplum örgütlerinden kanaat önderlerine, demokratik kitle örgütlerinden emekçilere ve esnafa, kadınlardan gençlere her kesimden yurttaşla buluşmalar gerçekleştirdik.
Koronavirüs salgını, seller, yangınlar, kuraklık, işsizlik, pahalılık, yoksulluk, yolsuzluk, yurtsuzluk, ırkçılık, ayrımcılık, cinsiyetçilik, zorbalık ve şiddetin iç içe geçtiği çoklu kriz koşullarıyla boğuşan halklarımızın iktidar güçlerince bastırılan haykırışını ve çözüm önerilerini dinledik.
Halklarımızın umutlu olduklarını, zulme boyun eğmemeye, krizi geleceği kazanmak için bir imkâna dönüştürmeye; siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlara çözümler üretmeye ve demokrasiye giden yolu açmaya kararlı olduklarını gördük.
Toplumun adeta nefessiz bırakıldığı, ekonomiden siyasete birçok alanda enkaz yaratıldığı bu günlerde, halkta oluşan genel beklentinin, acil bir demokratik değişim ve dönüşüm ihtiyacı ve talebi çerçevesinde geliştiğini tespit ettik.
Önümüzdeki dönemin ve seçimlerin demokratik cumhuriyetin oluşması açısından, tarihimizin en önemli dönemeçlerinden biri olarak nitelendirildiğini gördük. Bu anlamda seçimlerin yeni bir başlangıç, sorunların çözümü için demokratik yolların açılması imkânı olarak da değerlendirildiğini tespit ettik.
HDP’nin müzakereci bir anlayışla yeni demokratik başlangıcın anahtarı işlevine sahip olduğunun, kurucu bir siyasi aktör ve çözüm gücü rolünü üstlenmesi gerektiğinin geniş halk kesimleri tarafından vurgulanması, sorumluluğumuzu büyütmektedir.
Bizler, parlamento seçimleri için ‘Demokrasi İttifakı’ şiarıyla; halklar ve barış ittifakı, kadın dayanışması ve ittifakı, ekoloji ittifakı anlayışı temelinde, toplumsal ve siyasal muhalefet, emek, kadın ve gençlik hareketleri ile en geniş birlikteliği ve ortak mücadele zeminini büyütme ve bu yoldaki güçlü yürüyüşümüzü sürdürme kararlılığındayız. Bunun dışında herhangi bir ittifak içinde yer alma arayışımızın olmadığını açıklıkla vurguluyoruz.
Keyfiliği ve zorbalığı kurumsallaştırıp kalıcılaştırmayı hedefleyen ve yaşadığımız çoklu krizin ve çözümsüzlüğün başlıca kaynağı olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni ve bu sistemi besleyen yapıları değiştirmek istiyoruz. Amacımız, bütün kuvvetleri ve nihai karar yetkisini tek adamda birleştiren bu otoriter ve tekçi sistemin yerine güçlü demokrasinin, çoğulcu demokratik sistemin tesis edilmesini sağlamaktır.
Bu bağlamda Cumhurbaşkanlığı seçiminde ilkesel buluşmaların gerçekleşmesi, HDP seçmenlerinin ülkenin geleceğinde anahtar bir role sahip olmaları nedeniyle günceldir. İster HDP’li isterse başka bir aday olsun, isimler yerine ilkelerin ve yöntemlerin tartışılmasının gerekli olduğu inancındayız. Çünkü demokratik dönüşüm şahıslar aracılığıyla değil, ilkeler ve yöntemler üzerinde müzakere ve mutabakat yoluyla gerçekleşebilir. Seçilecek Cumhurbaşkanı da rolünü ve işlevini ancak bu zeminde doğru bir şekilde yerine getirebilir.
Tüm bu tespitleri kapsayan geçiş süreci ilkelerini siyasi sorumluluğumuzun gereği olarak tüm siyasi aktörler ve kamuoyu ile paylaşıyoruz:
1. GÜÇLÜ DEMOKRASİ: Türkiye’nin temel ihtiyacının katılım, müzakere ve demokratik uzlaşı esasına dayalı, evrensel temel hak ve özgürlüklerin en geniş şekilde sağlandığı güçlü demokrasi olduğuna inanıyoruz. Bu çerçevede geniş yetkilere sahip çoğulcu bir parlamentonun bulunduğu, kuvvetler ayrılığının tam anlamıyla işlediği, denge ve denetleme mekanizmalarının gerçekten etkili olduğu bir demokratik parlamenter sistem öngörüyoruz.
Güçlü demokrasi, aynı zamanda yerinden ve yerelden yönetim anlayışını gerektirir. Bu nedenle kuvvetler ayrılığının yerele doğru genişletildiği, yerel yönetimlere yetki ve kaynak devrinin güvence altına alındığı, yerel katılım mekanizmalarının işlediği güçlü bir yerel demokrasi olmadan güçlü demokrasiyi inşa etmek mümkün değildir.
2. TARAFSIZ VE BAĞIMSIZ YARGI: Yargı kurumu Yürütme’nin vesayeti altındadır. Yargı eliyle siyaseti ve toplumu dizayn eden, yargıyı muhalefeti tasfiye etme aracı olarak kullanan anlayış, adaleti her anlamda yerle bir etmiştir. Bu nedenle tüm siyasi davaların ve mahkumiyetlerin sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasını, adaletin ve toplumsal barışın tesisi açısından bir gereklilik olarak görüyoruz. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Avrupa İşkenceyi Önleme ve İzleme Komitesi (CPT) olmak üzere tüm uluslararası kurumların hak ihlalleri, hukuk dışı cezaevleri koşulları, tecrit vb. ile ilgili kararlarına ve tavsiyelerine uyulmasını adaletsizliklerin tamiri açısından önemli bir ihtiyaç olarak değerlendiriyoruz.
3. KAYYIM REJİMİ DEĞİL HALK İRADESİ: Belediyelerden üniversitelere ve sivil toplum kuruluşlarına kadar uzanan, seçme-seçilme hakkını yok sayan, halk iradesine ve seçim adaletine ipotek koyan ve bir yönetim biçimi haline gelen kayyımlar rejimi anlayışına son verecek yasal düzenlemeler, bu rejimin yarattığı tahribatların giderilmesi ve kayyım mağdurlarının tüm haklarının iadesi için acildir.
4. KÜRT SORUNUNDA DEMOKRATİK ÇÖZÜM: Türkiye’nin çözmesi gereken en köklü sorunu Kürt sorunudur. HDP, demokratik çözüm ve barış konusunda üzerine düşen her şeyi yapmaya, Türkiye’deki bütün toplumsal kesimlerin sorunlarını ve kaygılarını dikkate alan yapıcı bir rol üstlenmeye hazırdır. Cumhuriyetin demokratikleşmesi ile doğrudan bağlantılı ve iç içe geçmiş olan bu sorunun çözümü için muhataplarla diyalog kurulması, inkâr ve bastırma siyaseti yerine demokratik ve barışçı bir çözüm için adım atılması gereklidir. Meclis, diyalog ve çözüm zeminini kurarak, demokratik müzakere yöntemleriyle tüm toplum için geleceğin kazanılmasına önayak ve odak olmalıdır. Bu çerçevede, başta anadili hakkı olmak üzere tüm evrensel kimlik haklarının tanınması için gerekli düzenlemelerin yapılması büyük önem taşımaktadır.
Savaş politikaları, silah ve çatışma yöntemleri yerine, diyalog ve müzakere seçeneklerinin kendini tarihsel olarak dayattığı ve güncel olduğu aşikârdır. Bunun için Türkiye halklarının tümünün yararını ve geleceğini düşünerek herkes özveride ve fedakârlıkta bulunarak adım atmalıdır. Sorunlarımızı şiddet aracılığıyla değil; konuşarak, müzakere ederek, diyalog yoluyla çözmek temel düsturumuzdur5. BARIŞÇI DIŞ POLİTİKA: Yurtta, bölgede ve dünyada barıştan yana, uzun vadeli işbirliğine yönelik stratejiler yeni dönemin dış politika anlayışının temelidir. Komşularımız başta olmak üzere diğer ülkelerle savaş ve çatışmaya, askeri güç gösterisine dayalı, maceracı politikalardan uzaklaşmak, güçlü ve ilkeli diplomasiye, diyaloga ve her alanda iyi ilişkilere dayalı barışçıl politikalar yürütmek, hepimizin yararınadır.
6. KADINA ÖZGÜRLÜK VE EŞİTLİK: Kadınların eşit ve özgür yaşam haklarının her tür güvenceye kavuşturulması ve temsilde eşitliği sağlamak için eşbaşkanlık uygulamasının yaygınlaşması ve yerleşmesi vazgeçilmez adımlardır. Aynı zamanda kadınlara yönelik sistematik erkek şiddetiyle ve kadın cinayetleriyle mücadele edilmesi zorunluluktur. İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden geçerli hale getirilmesi ve uygulanması, toplumsal cinsiyet eşitliği önündeki siyasal, idari, ekonomik ve kültürel tüm engellerin kaldırılması ilk acil adımlar arasındadır.
7. EKONOMİDE ADALET: Ekonomik krizin yarattığı güvencesizliğe ve geleceksizliğe son verecek politikalar esastır. İstihdamın artırılması ve adil gelir dağılımı hedefi ile, işsizlik ve yoksulluğu ortadan kaldıracak bir ‘Hakça Dağıtım Programı’ en büyük toplumsal ihtiyaçtır. Bütçe kaynaklarının; saraylar, savaşlar, yandaşlar için değil, halkın ekonomik güvencesi için seferber edilmesi ilk adımlardır. Halkın; elektrik, doğalgaz, su, internet gibi temel ihtiyaçları ‘Sosyal Haklar Programı’ kapsamında ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz sağlanması; Emeklilikte Yaşa Takılanların (EYT), Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) mağduru gençlerin, ataması yapılmayan öğretmenlerin sorunlarının çözülmesi acil ihtiyaçtır. Emeklilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi, çiftçilerin yanlış politikalar sonucu oluşan borçlarının silinmesi, pandemi döneminde mağduriyetleri olağanüstü artan esnafın desteklenmesi ilk yapılması gerekenler arasındadır. Kadın yoksulluğuna son verecek ve kadınların ekonomik yaşamda daha etkin olmasını sağlayacak politikalar şarttır. Emekçilerin sendikal örgütlenme, toplu sözleşme ve grev haklarının evrensel ölçütlerde güvence altına alınması vazgeçilmez olandır.
8. KAMU YÖNETİMİNDE LİYAKAT: Kamu yönetimi, iktidar blokunun tekelinde kadrolaşmanın alanı olmamalıdır. Kanun Hükmünde Kararnameler’le yaratılan hak gasplarının giderilmesi, kamuda işe alımda ve atamalarda her tür ayırımcılığa son verilmesi ve sadece liyakatın esas alınması gereklidir.
9. DOĞAYA SAYGI: İklim krizine karşı acil durum ilanı, çılgınca doğa ve çevre tahribatına yol açan, rant uğruna ormanları, tarım alanlarını, akarsuları tahrip eden ve ekolojik dengeyi bozan tüm projelerin, başta Kanalİstanbul olmak üzere, durdurulması gereklidir. Başta enerji, ulaşım, kentleşme ve tarım olmak üzere tüm politikalarda doğa hakları odaklı yaklaşım acil zorunluluktur. Her canlının sağlıklı bir ekosistem içinde yaşam hakkının etkin yasalarla koruma altına alınması; orman yangınları, sel gibi ağır ekolojik tahribatın önüne geçmek için elzemdir.
10. GENÇLER İÇİN ÖZGÜR YAŞAM: Gençlerin yaşam tercihlerine saygı duyan bir yaklaşımla, kendilerini serbestçe ifade edebilmeleri ve özgürce yaşayabilmeleri için başta eğitim ve kültür olmak üzere ekonomik, toplumsal ve siyasal alanlarda bütün engellerin kaldırılması, eğitim sistemindeki çarpıklıkların giderilmesi özgür ve güvenceli yaşamın gereğidir. Gençlerin ekonomik olarak desteklenmeleri, her alanda daha fazla yönetime katılmaları, yaratıcı ve ilerletici fikirlerin toplumda daha belirleyici hale gelmesine yol açacaktır.
11. DEMOKRATİK ANAYASA: Sivil, özgürlükçü, yeni bir anayasa, gerçek anlamda bir toplumsal sözleşme Türkiye’de yeni bir başlangıcın ve demokratikleşmenin tacı olacaktır. Bu anayasa; farklı kültürlere, kimliklere, inançlara, anadillerine ve yaşam tarzlarına saygıya dayalı eşit yurttaşlığı esas almalıdır. Anayasanın hazırlanma süreci, her kesimi kapsayan, demokratik katılım ve toplumsal müzakereye dayalı bir yöntemle yürütülmelidir.
Bu ilkeler ışığında, yeni döneme nasıl baktığımızı, nasıl bir yönetim anlayışını görmek istediğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz.
HDP’nin bu geçiş dönemi ilkeleri ışığında öncelikli amacı ve vaadi, güçlü demokrasi, evrensel standartlarda bir adalet sistemi ve kalıcı toplumsal barıştır. Demokrasiyi ve barışı stratejik bir hedefe ve programa dönüştürerek demokratik ve sosyal bir cumhuriyete ulaşabiliriz.
HDP olarak yukarıda ifade ettiğimiz ilkelerin yaşama geçirilmesinden yana tüm toplumsal taraflarla ve siyasi aktörlerle görüşmeye ve müzakere etmeye, birlikte yürümeye, ortak mücadeleye ve ortak bir yönetime hazır olduğumuzu vurguluyoruz.
Türkiye’nin aydınlık geleceğini düşünen tüm kurum, kuruluş ve partilere, tek tek yurttaşlara çağrımızdır: Hep beraber sorumluluk alalım. Kişisel hesaplar, partizan faydacılık yerine ortak akıl ve birlikte inşa anlayışı esas olmalıdır. Türkiye halkları çözüm üretmeyen, ortak akıldan uzaklaşan politikalara ve yönetimlere; ayrımcılık, nefret söylemi ve toplumsal kutuplaşmaya mahkûm değildir."