HDP Parti Sözcüsü ve Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, 30 Aralık'ta Başbakan Ahmet Davutoğlu ve HDP yöneticileri arasında yapılması kararlaştırılan yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili görüşmenin 'iptal' edilmesini değerlendirdi.
Anayasa hazırlığının Türkiye'de barışa vesile olması umudu ile olumlu karşıladıkları bu girişimin şimdi iptal edilmiş olmasının açıkça bir dışlama, yok sayma tavrı olduğunu savunan Ayhan, bu tutumu siyasetin sorumluluktan kaçma ve sorunların çözüm odağı olmaktan çıkarılması yönünde bir eğilim olarak gördüklerini ifade etti.
Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirinin sorularını cevaplayan HDP Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, Anayasa yapımının iktidar partisi de olsa tek bir gücün, insiyatifi içerisinde ele alınabilecek bir konu olmadığına dikkat çekti. "Anayasadan beklenti, toplumsal barışı sağlamak, birlikte yaşamanın hukukunu inşa etmek ise tamda ifade özgürlüğü kapsamında ele alınabilecek, rahatsız edici, şok edici düşünce açıklamalarına tahammül gösterildiği ölçüde demokratik bir Anayasa yapım süreci işletilebilir." diyen Bilgen, şunları kaydetti: "Özellikle Anayasa hazırlığının Türkiye'de barışa vesile olması umudu ile olumlu karşıladığımız bu girişimi, şimdi iptal edilmiş olması açıkçası bir dışlama, yok sayma tavrıdır. Bizim açımızdan elbetteki şiddet ve çatışmalı ortamda Anayasa yapmak zaten bir tutarsızlık içeriyor. Ama bir konuşmaya başlamanın, silahların susmasına vesile olacağının umuduyla buna olumlu yaklaşıyorduk. Görünen o ki iktidar partisini eleştiren, uyaran her açıklama fiilen hegomanyayı, gücü gösterme ve dışlama eğiliminin sergilenmesine neden oluyor. Dolayısıyla da bu tutumu, açıkçası siyasetin sorumluluktan kaçma ve sorunların çözüm odağı olmaktan çıkarılması yönünde bir eğilim olarak görüyoruz."
'BUNUN SADECE BİR BAHANE OLDUĞU KANAATİNDEYİZ'
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Moskova ziyareti sonrası yaşanılan tartışmaların hatırlatılması üzerine ise Bilgen, şöyle konuştu: "Üslup ve nezaket kaygısı ise gerçekten; bir partinin temsilcisinin Dışişleri Bakanlığı'nın bilgisi dahilinde görüşülerek yapılan yurt dışı programını 'ihanet' ile tarif etmenin kendisi ciddi bir uslup sorunudur, ciddi bir siyasi nezaket sorunudur. Bunu doğrudan doğruya adeta bir düşmanla işbirliği gibi tarif etmek, ne dış politika mantığıyla bağdaşır ne de iç politikadaki yaklaşımla, demokratik siyaset kültürü ile bağdaşır bir tutum. Biz bunun sadece bir bahane olduğu kanaatindeyiz. Ya sayın Davutoğlu'na birisi, bir yeni tepki ortaya koydu; tahmin edebileceğimiz bir uyarı üzerine Davutoğlu geri adım atmak zorunda kaldı ya da savaş konseptini bir süre daha devam ettirme, sürdürme konusundaki ısrar, Anayasa yapımına baskın geldi."
'SORUNUN ESASI GÜVENLİK DEĞİL; TÜRKİYE'DE HAKLARLA İLGİLİ ÖZGÜRLÜKÇÜ, DEMOKRATİK HUKUK DÜZENİN OLMAMASIYLA İLGİLİ'
Randevunun iptal edilmesinin bölgeye yansımasına yönelik bir soruya ise Bilgen, şu cevabı verdi: "Oradaki insanların yaşadıkları koşullarının değişmesinin demokratik bir anayasa yapımının olmazsa olmazı olduğunu düşünüyoruz. Bu Anayasa yapmaktan vazgeçmek için bir bahane değil; aksine anayasa yapımının bir vesile olup, oradaki ortamı yaşanabilir kılınmasına dönük bir adıma dönüştürülmesi mümkündü. Beklentinin de bu yönde olduğunu biliyoruz. Çünkü sorunun esası güvenlikle ilgili değil. Güvenlikle ilgili yaşanan kriz, bunun bir sonucu. Esası Türkiye'de haklarla ilgili, özgürlükçü, demokratik hukuk düzeninin olmamasıyla ilgili. Dolayısıyla da sonuçla uğraşmak yerine, sonucu gerekçe haline getirmek ve çatışmayı daimi kılmak yerine sebepleri ortadan kaldırmak; buradan da bir biçimde barışa evrilen yolu takip etmek, izlemek; oradaki insanların da en büyük beklentilerinden birisi. Dolayısıyla bu beklentiyi bir hayal kırıklığına uğratmaya da hiçbir siyasi iktidarın hakkı olamaz. En çok anayasa talebi olan toplumsal kesimlerin beklentisini yok sayarak yapılacak bir anayasanın da meşruiyeti olamaz." CİHAN