Hep inayetlerin himayesindeydik

Samanyoluhaber.com yazarlarından Safvet Senih yeni köşe yazısında 'Hep inayetlerin himayesindeydik' başlığıyla dikkat çeken bazı hatıraları kaleme aldı.

SHABER3.COM

         Muharrem Kalyoncu Ağabey’le Almanya’dan Fransa’ya giderken, yolda yine hatıralara daldık, o da anlatmaya başladı:

         “Biz pek çok İlahî inayetlere mazhar olduk. İşte bazıları:

         “Cevdet Bey’in evliliği sırasında art arda kafile şeklinde Adapazarı yolunda taksiyle giderken, Hocaefendi, Hacı Muammer’in arabasında bulunuyordu. Yola dağdan bir büyük kütle düşmüştü. Bu yüzden yol da bir müddet  kapanmıştı. Sonra Hacı Muammer dedi ki:  ‘Dağdan kopan büyük kütlenin düşmesiyle biz bir toz bulutuna girip çıkmıştık. Allah korudu… Arabamda – biliyorsunuz Hocaefendi vardı.’

         “Orta Asya’ya gruplar  halinde gitmiştik. Arabamız bir tünelde kaldı. Karşıdan da gelenler var. Mecburen itekleye itekleye tünel dışına çıkardık. Tünel çok uzundu. Bitik bir vaziyette idik. Araba bir türlü çalışmıyordu. Haydi bir dua edelim, dedik.  ‘Herkesin abdesti var mı?’ dedik.  ‘Tamam var’  dediler. Duayı sen et, ben et deyip duruyorduk. Hacı Muammer Türk, ellerini kaldırdı, ‘Yâ Rabbi… Bu dâvâ Senin değil mi? Biz Senin için gelmedik mi?  Bizi buralarda koyma, bizi perişan etme!’ diye dua etti. Biz de ‘Âmin’ dedik. ‘Bismillah’  deyip marşa bastı, araba  çalışmaya başladı. Başka bir grupta da böyle şeyler olmuş. Orada, Turgutlulu Ali Bey’e ve Fikri Seyhan, arabanın arkasında uyuyor. Fikri Bey, rüyasında Cebrail Aleyhisselamı görüyor. Arabanın koruyucu meleği olarak kanat gererek, takip ediyor. Bir ara birden kanadı ile ön camı kapatıyor. Fikri Seyhan bağırarak uyanıyor. Şoför de dalmışmış. Arabanın tekeri patlamış, lâstik kalmamış, cant üzerinden bir uçuruma yuvarlanmadan tehlikesiz bir hendeğe girip durmuşlar. Allah onları öylece korumuş.

         “Namaz kılacağız. Bir ezan okuyalım, dedik. Heyecandan üç kişi ezanın sonunu getiremedik. Sesimiz boğazımıza düğümleniyordu.

         “Biz daldırmış gidiyoruz. Arabanın benzini bitmek üzere, haberimiz yok. Biz namazımızı kılarken etrafımızı aldılar. Zâten lâ teşbih, Kızılderililerin birilerini çevirdiği gibi sarmışlardı. Ama büyük bir saygı ile. Namazdan sonra sarılanlar, öpenler. Gürbüz Paşa’nın halini göreceksiniz.

         “Bir delikanlı ile, çok aşık bir de gelin yanımıza sokuldular. Bizi kucaklamak istiyorlar, biz kaçıyoruz. Delikanlı dedi ki, ‘Çoktandır, ben sizi takip ediyorum. Sizin benzininiz bitmek üzere, nereden bulacaksınız.’  Burada insanlar, benzin için sıraya girerler. Uzun uzun kuyruklar oluştururlar. Sizin buna vaktiniz yok. Benim eşimin babasının benzinliği var, oradan doldurtayım. Biz hiçbir şeyin farkında değiliz. Kız Hıristiyan Gürcülerden. Babası da öyle. Delikanlı bizi götürdü. Sıra falan beklemeden, herkesin önüne geçirdi. Böylece benzinimizi aldık. Çok hayret verici bir durumdu…

“Muharrem Efendiyi, bana bağışlayın”

         “Ben çok muzip olduğum için arkadaşları güldürüp duruyordum. Necdet Başaran Hoca ile Hacı Muammer, Hocaefendinin kapısını tıklatıp beni şikayet ettiler. ‘Hocam, biz Kalyoncu’dan şikayetçiyiz, bizi çok güldürüyor ve kalbimizi öldürüyor.’ dediler. Çok zor durumda kalmıştım. Kapıdan, söylenenleri dinleyen Hocaefendi, ‘Ne yapalım, biz bir cemaatiz.’ dedi ve  tekrar odasına çekildi. Tabiî bunun mânası, bir cemaatin içinde her şey olur, demekti. Benim de yerim belli oluyordu. Tam bu sırada Hocaefendi kapıyı tekrar açtı ve onlara, ‘Muharrem Efendiyi, bana bağışlayın.’ dedi. Tekrar dünyalar benim olmuştu. Bu sefer de onlar elime ayağıma sarılıp öpmeye başladılar. Tabii ben yine eski muzipliğimle ‘Gördünüz mü?’ dercesine ellerimle onları itekliyor, ayaklarımla sevincimden tekmeler savuruyordum. Manzarayı seyredenler de gülmekten katılıyorlardı.”

         Muharrem Ağabey’le, Amerika’da da, Avrupa’da da çok beraberliğimiz olmuştur. Allah ona öyle bir kabiliyet vermiş ki, anlattığı şeylerle ve bilhassa hal ve hareketleriyle sizleri gülmekten kırıp geçirdiği anda birden duygusallaşır ve öyle  şeyler anlatır ki, hem kendisi içten gele gele çok derinden ağlar hem de sizleri gözyaşları içine götürür. Onun için sohbetler geceleri bittiği halde gençler onu bırakmaz, sabahlara kadar dinlemek isterlerdi…
<< Önceki Haber Hep inayetlerin himayesindeydik Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER