Akla ziyan zararlar
Avuk, bu sorunun zararlarını şöyle anlatıyor: “İlaçların tıbbi gereklilik dışında kullanımı insan fizyolojik mekanizmasına kalıcı hasarlar verebiliyor. Örneğin, bir dönem çokça kullanılan bir iğne kadınlarda adet (menstrüasyon) düzensizliklerine ve hatta yumurtalık rezervlerinin azalmasına neden olarak kısırlık tehdidine yol açtı. Yine sık kullanılan kan şekerini kontrol eden bazı iğnelerin yan etkileri arasında mide bulantısı, ishal, kusma, kabızlık, karın (mide) ağrısı, baş ağrısı, yorgunluk, dispepsi (hazımsızlık), baş dönmesi, karın şişliği, geğirme, hipoglisemi (düşük kan şekeri) yer alıyor. Bununla birlikte, tiroid kanseri gibi bazı kanserlere yol açtığı da gözlenmiş. Zayıflama amaçlı ilaçlar, çok ciddi bir konu olup mutlaka metabolizma ve endokrinoloji uzmanlığına sahip hekimlerin bireyleri değerlendirerek, tıbbi gözetim altında kullanılmalı.”
TikTok-Instagram etkisi
Bazı araştırmalara göre Tik Tok ve Instagram gibi sosyal medya platformları kullanıcılarının yarısından fazlasını 13-34 yaş aralığında bireyler oluşturuyor. Adölesan (ergenlik çağı) ve genç yetişkin dönemdeki kullanıcılar sağlıklarını korumada, bu mecralarda karşılaştığı görseller, mesajlar ve mesajların veriliş biçimlerinden ziyadesiyle etkileniyor.
Ergenlerin yarısı yanlış yöntem seçiyor
Diken’in sorularını yanıtlayan Avuk, özellikle, büyüme ve gelişmenin arttığı ergenlik döneminde, besin seçimlerinde ailenin etkisinin azaldığını, bireyselleşmeye başladığını söylüyor.
Araştırmalara göre ergenlik dönemindeki kızların yüzde 35-57’si şok diyetler, açlık, kendi kendine kusma, diyet hapları veya müshil ilaçlar gibi yöntemlerle zayıflamak istiyor.
Diyet ve beden algısıyla ilişkili yanlış yönlendirmeler sonucunda, büyümeye bağlı enerji ihtiyaçlarının arttığı bu dönemde uygulanan şok, katı ve yanlış diyetler vücudun hormon dengesini bozuyor, yağ ve kas dokusunda anormal azalma, beden algısında bozukluk, metabolik hızın azalması gibi pek çok zararlı fizyolojik etkiye yol açıyor.
Avuk, “Dahası yeme bozukluklarının kalıcı bir şekilde yaşamın diğer dönemlerinde de devam etmesine sebep oluyor. Anoreksiya, bulimiya gibi yeme bozuklukları tüm dünyada bireylerin yüzde 9’unu etkiliyor. Her 52 dakikada bir kişi yeme bozukluklarından hayatını kaybediyor” diyor.
Salata ve kahveyle gün geçer mi?
Avuk, çocukluk ve gençlik çağında büyüme hızının en yüksek düzeyde olduğunu ve dolayısıyla artan enerji ihtiyacının karşılanması gerektiğini söylüyor: “Kilo almamak için gün boyu aç kalmaları, salata, sebze gibi tek tip besinler tüketerek düşük kalorili beslenmeleri, yemek yerine kahve, smoothie, soğuk içeceklerle günü geçirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Bu enerji ihtiyaçlarının en üst düzeyde olduğu yaşamlarının bu döneminde pek fazla sürdürebildikleri diyetlere dönüşmüyor. Aşırı enerji kısıtlaması genellikle kısa sürüyor. Vücudun azalan kan şekeri ve besin depolarını karşılayabilmeleri için artan yeme istekleri sonucu aşırı besin alımlarıyla sonuçlanan yeme atakları oluşabiliyor. Kısa süren bu diyetler, sıklıkla tekrarlandığı zaman kas kayıpları, boy kısalığı, kızlarda adet düzensizlikleri, kemik kayıpları, bağışıklığın azalmasına bağlı sık sık hastalanma gibi sağlık sorunlarına yol açıyor.”
Ebeveyn ilişkisi önemli
Şok diyetlerdeki tehlike
Çok kas yapmaya çalışmak ‘bigoreksiya’yı işaret edebilir
Her birey farklı
Avuk şunları söylüyor: “Sosyal medyada iyi fiziksel görüntüye sahip olduğu düşünülen kişinin genetik ve hormonal özellikleri nedeniyle, metabolik hızı fazla ya da düzenli fiziksel aktivite yapıyor ya da yediği yüksek kalorili besinleri farklı öğünlerde dengeleyerek mevcut görünümünü koruyor olabileceğini unutmamak lazım. İyi bir fiziksel görüntü her zaman aç kalmakla eşdeğer değil. Tam aksine, uzun vadeli vücudun ihtiyaçlarını sağlıklı besinler ve düzenli fiziksel aktivite yaparak karşılamaktan geçtiğini unutmamak gerekir.”
Zayıflatan bir ‘mucize’ yok!
Avuk uyarıyor: “Ne tek bir besin ne de tek bir besin öğesinin zayıflamada klinik yararı bilimsel araştırmalar tarafından gösterilemedi. Dolayısıyla, yıllar içerisinde değişik besin, besin takviyesi, diyet trendlerinin obezitenin tedavisinde tek çözüm olmayacağını unutmamak gerekir.”
Mucize bir besin de yok!
Avuk bunlarla ilgili de şunları söylüyor: “Bu besinlerin, geleneksel muadillerinde olduğu gibi bazı protein, lif, yağ, vitamin, mineral gibi besin öğelerinden zengin bazı yönleri olduğu gibi aslında her besinin kendine has farklı özellikleri olduğu unutulmamalı. Mucize bir besin yok. Diyette besinler arasında miktar açısından yeterlilik ve denge vardır. Örneğin; bir çölyak hastası için pirinç, patates önemli bir enerji kaynağı iken; bir diyabet (şeker) hastası için tehlikeli bir besin haline de gelebilir. Tek tek besinlere zayıflatma uğrunda büyük beklentiler atfetmek doğru değil. Benzer şekilde, aralıklı oruç (İF diyeti), ketojenik, paleo vb. popüler diyetler de sağlıklı bireyler için değil ancak bazı özel tıbbi gereksinimler doğrultusunda diyetisyen tarafından kişiye bütün besin öğesi gereksinimlerini sağlayacak şekilde planlanmalı, takip edilmelidir.”