Çin'den başlayıp dünyanın neredeyse tamamını etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını sağlık krizinin yanı sıra ekonomiler üzerinde çok ciddi mali zorlukları da beraberinde getirdi. Önce merkez bankaları parasal genişleme yönünde tedbirler almaya başlarken, hükümetler de art arda teşvik paketleri açıkladı.
Ancak, tüm bunların ne kadar süreceği belirsiz olan koronavirüs salgınının olumsuz etkileriyle mücadele için yeterli olup olmayacağı belirsiz. Çeşitli finansal kuruluşlardan ve uluslararası örgütlerden ekonomide gelecekte yaşanacak olası kötü durumlara dair her geçen gün yeni bir uyarı geliyor.
Son bir haftada IMF, Dünya Bankası ve OECD'den gelen ekonomideki duruma işaret eden açıklamalar, küresel ekonominin şimdiden bir resesyona girdiğine, özellikle gelişmekte olan ülkelerin ciddi bir daralma yaşayacağına işaret ediyor.
Dünyanın her yerindeki üretim tesisleri, koronavirüsten kaynaklı kapanmalar ve tedarik zincirlerinin bozulması nedeniyle martta gelmiş geçmiş en kötü aylarından birini geçirdi. Şirket kapanmalarının etkisiyle ücretsiz işten çıkarmalar giderek artmaya başladı.
Asya'dan Avrupa'ya kadar rakamlar, alınan önlemlerle birlikte imalat faaliyetlerinin 10 yıl önceki finansal krizden bu yana en düşük seviyelere gerilediğini gösteriyor. İtalya'da açıklanan bir üretim göstergesi Haziran 1997'de başlayan seriden bu yana en düşük seviyeye indiğini işaret etti.
İmalat güvenine ilişkin raporlar giderek kötüleşen virüs salgınını yansıtıyor. İtalya, İspanya ve ABD'deki vaka artışları ekonomilerinin mart ayında durmasına neden oldu. Bu da aylardır virüsle mücadele eden Asya ülkelerine ek bir darbe indirdi.
Euro Bölgesi'nin en büyük üç ekonomisi olan Almanya, Fransa ve İtalya'da imalat daraldı. Bloktaki ortalama imalat ve yeni siparişler neredeyse 11 yılın en sert düşüşünü gerçekleştirdi. Ayrıca İngiltere verileri de imalat ve istihdamda sert düşüşü işaret ediyor.
IMF'DEN '2009'DAN DAHA KÖTÜ BİR RESESYONA GİRDİĞİMİZ NETLEŞTİ' UYARISI
Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, Covid-19 salgını nedeniyle küresel ekonominin bu yıl resesyona girdiğini, 2021'de ekonomik toparlanmanın beklendiğini belirtti. Georgieva, "2009'da olduğu gibi belki de ondan daha kötü bir resesyona girdiğimiz belirginleşti. 2021'de bir toparlanma bekliyoruz. Aslında, virüsün her yerde kontrol altına alınmasında ve likidite sorunlarının ödeme gücü sorunu olmasını önlemede başarılı olursak, büyük ölçüde bir toparlanma olabilir" değerlendirmesinde bulundu.
Georgieva, ekonomik faaliyetlerde, Covid-19 kaynaklı ani durmaya ilişkin en önemli endişenin iflas ve işten çıkarma dalgaları olduğunu ve bu riskin hem toparlanmayı zayıflatacağını hem de toplumlara zarar vereceğini söyledi.
GELİŞMEKTE OLAN PİYASALAR KÜÇÜLECEK
Gelişmekte olan ülkelerde çok çeşitli sorunların görüldüğünü vurgulayan Georgieva, şunları kaydetti:
"Gelişmekte olan piyasaların çoğu, salgının kontrol alınmasına yönelik önlemler nedeniyle küçülecek. Turizm, emtialar ve imalat ürünleri gibi önemli döviz akışı sağlayan ihracatlarına olan küresel talebin düşmesiyle şok yaşayacaklar. Gelişmekte olan piyasaların finansman ihtiyaçlarının 2,5 trilyon dolar olduğunu tahmin ediyoruz. Bu ülkelerin kendi rezervlerinin ve kaynaklarının yeterli olmayacağını biliyoruz."
DÜNYA BANKASI'NDAN EKONOMİK ŞOK UYARISI
Son bir hafta içinde açıklama yapan kuruluşlardan biri olan Dünya Bankası, koronavirüs salgınının ekonomi üzerinde "eşi benzeri görülmemiş bir şok" yarattığına dikkat çekti.
Dünya Bankası Doğu Asya ve Pasifik Başekonomisti Aaditya Mattoo, salgının “eşi benzeri görülmemiş küresel şoka yol açtığını, bu sürecin bölge genelinde büyümeyi durma noktasına getirebileceğini ve yoksulluğu artırabileceğini söyledi.
Salgının bölgeye etkisine dair hazırlanan son raporda, "en iyimser senaryoya" göre büyümede sert bir düşüş yaşanacağı ve Çin'in 2019’da yüzde 6,1 olan büyüme oranının bu yıl 2,3’e düşebileceği belirtiliyor.
Dünya nüfusunun beşte ikisi virüs salgınını kontrol altına almak için bir çeşit tecrit altında tutulmasıyla birlikte bu durum birçok işletmenin kapanmasına ve ulaşım ağının yavaşlanmasına neden olurken salgının çıkış yeri olan Çin’in resesyondan kaçabileceği ancak keskin bir yavaşlamaya maruz kalacağı öngörülüyor.
Dünya Bankası’ndan ekonomistler yalnızca iki ay kadar önce yaptıkları tahminlerde, Çin’in bu yıl 5,9 oranında büyüme kaydedeceğini ve bunun da 1990’dan bu yana en kötü performans olabileceğini ifade etmişti. Çin dışındaki Doğu Asya ve Pasifik ülkeleri içinse büyüme tahminleri, geçen yıl yüzde 5,8 olan oranın altına düşerek yüzde 1,3’e kadar iniyor. En iyimser tahmine göreyse bunun yüzde 2,8 olacağı düşünülüyor.
Bölgedeki durumun Çin’le ABD arasında henüz çözüme kavuşmamış ticaret anlaşmazlığı karşısında da belirsiz olduğunun vurgulandığı raporda, “Salgın bölge ekonomilerini derinden etkiliyor ancak şokun derinliği ve süresi alışılmadık derecede belli değil” ifadeleri yer alıyor.
Raporda ayrıca, bölgede keskin bir yavaşlamanın ardından güçlü bir toparlanmanın öngörüldüğü en iyi ihtimale göre 24 milyon kişinin yoksulluktan kurtulabileceği ancak 11 milyonluk bir kesimin bu duruma düşebileceği belirtiliyor.
OECD: KORONAVİRÜSÜN ETKİSİ 2008 FİNANSAL KRİZİNDEN DAHA BÜYÜK
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) dünyanın koronavirüs salgınını ekonomik olarak atlatmasının yıllar süreceği uyarısında bulundu. OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, koronavirüs salgınının yarattığı ekonomik şokun şimdiden 2008’de yaşanan finansal krizden daha büyük bir hale geldiğini belirterek dünyanın en büyük ekonomilerinin önümüzdeki aylarda resesyona girebileceğini söyledi.
Gurria, ülkelerin hızla toparlanacağına inanmanın bir hayal olduğunu, koronavirüs salgınının küresel büyüme hızını yarı yarıya azaltıp yüzde 1,5'e düşürebileceğini, hatta bu tahminlerin bile "fazla iyimser" göründüğünü belirtti.
ORTAYA ÇIKACAK İŞSİZLİĞİ BİLEMİYORUZ
Salgının neden olacağı işsizlik oranı ve iflasların boyutunun hâlâ bilinmediğine dikkat çeken Gurria, ülkelerin salgının ekonomik sonuçlarıyla önümüzdeki yıllar boyunca uğraşmak zorunda kalabileceklerini aktardı.
Gurria’ya göre koronavirüsün yarattığı ekonomik belirsizlik, ekonomilerin 11 Eylül saldırıları ya da 2008 finansal krizinden daha büyük bir şok yaşamalarına yol açtı. Gurria, bunun en büyük sebeplerinden birinin bu süreç sonunda kaç kişinin işsiz kalacağının ve ortaya çıkacak işsizlik ile nasıl başa çıkılacağının bilinmemesi olduğunu aktardı.