İSTANBUL (CİHAN)- Medyayı hedef alan 14 Aralık operasyonu kapsamında cezaevinde tutuklu bulunan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, Silivri Cezaevi'nden yazdı.
Hidayet Karaca'nın 'Özgürlük Bedel İster' başlıklı yazısı şöyle:
"Türkiye'nin özgür geleceği adına kaygılanan herkes bedel ödüyor bugünlerde. Demokrasi ve şeffaflık talebinde bulunanlar baskına uğruyor, tutuklanıyor ya da en iyi ihtimalle Nazi Almanya'sını hatırlatan baskı yöntemleriyle linç ediliyor.
Franz Kafka'nın 1914'te yazdığı Dava adlı kitabında anlattığı hukuki kaos, yüz yıl sonra ülkemizde gerçeğe dönüştü. Karanlık adli bürolarda yukarıdan gelen talimatlarla oluşturulan dosyalar, neyle suçlandığını bilmeden yargılanan masum insanlar, sanıksız ve savunmasız duruşmalar, kısıtlanan özgürlükler ve özellikle de hukuktan uzak kararlara imza atan yargıçlar… Yüz yıl öncesinde bir yazarın hayal dünyasında şekillenen bu manzara günümüz Türkiye'si için hiç de yabancı değil. Hukuk bir yana akla ve mantığa aykırı kurgular üzerinden suçlama geliştirip bir tek delil gösterilmeden tutuklandım. Bu kararı da yukarıdan gelen talimatlarla 'proje' olarak kurulan Sulh Ceza Hakimliği sistemi verdi. Ve ben bu satırları kaleme aldığım sırada 73 gündür bu kaos planı kapsamında tutukluyum.
Özgürlüğümden mahrum bırakıldığım bu dört duvar arasında ülkemin gidişatını yakından takip ediyorum. İnsan haklarına kasteden taciz ve tecavüzlerin artık zulüm eşiğini de aştığını görüyor ve çok üzülüyorum. Birçoğu gazeteci meslektaşım olmak üzere bu sıkıntılara maruz kalanların acısını derinden yaşıyorum. Ama en çok da ülkemin geleceği adına endişeleniyorum. Özgür ve huzurlu bir hayat arzulayan her vatandaş gibi ben de demokrasi kültürünün tamamen bertaraf edilmesinden korkuyorum. Meclis'teki sandalye sayısına sığınıp Anayasa ve demokrasiye aykırı yasa maddelerinin birer birer hayata geçirildiğini gördükçe endişelerim artıyor. Molotof ve bonzai düzenlemesini kılıf yaparak iç güvenlik paketindeki yasakçı birçok maddeyi milletin gözünden kaçıran siyasi anlayış, bu korku iklimini daha da büyütüyor. Yine de ümidim tükenmiş değil. Baskılar karşısında pes etmeyen gazeteci meslektaşlarımı, akademisyenleri, aydınları ve siyasileri görüyorum. Demokratik bir ülkede yaşayacağımız günlere inancım artıyor.
Dünyadan gelen tepkileri gördükçe huzur ve özgürlüklere uzanan bu yolda yalnız olmadığımızı anlıyorum. Avrupa Parlamentosu, 14 Aralık 2014 tarihli özgür basına darbe operasyonunu duyar duymaz ayağa kalktı. Parlamento, oy birliğiyle kabul ettiği raporda ismimi de anarak özgürlüklere kasteden bu darbeyi diplomasideki en ağır tavırla kınadı. Amerikan Kongresi'nden 88 vekil özgür basına darbe operasyonuna tepki için ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'ye mektup gönderdi. Dünyanın saygın basın kuruluşlarından Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Başkanı Joel Simon, medyaya yönelik saldırıların durdurulması talebiyle Başbakan Davutoğlu'na mektup yazdı. Freedom House ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün de aralarında bulunduğu birçok uluslararası kurum ve örgüt, ben ve diğer gazeteci meslektaşlarımın gasp edilen hakları için seslerini yükseltti. Sadece bu birkaç örnek bile ülkemizdeki siyasi baskı ortamının dış dünyadan net bir şekilde görüldüğünü ve yakından takip edildiğini gösteriyor. "Umursamıyorum" ifadeleriyle sınırlarımıza otoriter bariyerler inşa edilse de henüz dünyadan kopmadık. Ümitliyim… Türkiye'nin geleceği için bedel ödemeyi göze alanlar, dar dairedeki menfaatlerini koruma pahasına ülkemizi özgür dünyadan koparmaya çalışanlara engel olacak. Bu direnç, özgürlüklerin önündeki tüm bariyerleri yıkacak.
Çünkü özgürlük bedel ister." CİHAN