Ortadoğu tarihçisi Eyüp Ensar Uğur yazdı:
HİKMET ve HİCRET
Risale'i Nur'un en bilinen bahislerinden olan Sekizinci Söz'deki hikayecikte geçtiği üzere, arkanızda sizi kovalayan bir yırtıcıdan kurtulmak için dibi zehirli yılanlarla dolu bir kuyuya atlamış, tamamen aşağıya düşmeden farelerin durmadan kemirmekte olduğu bir dala tutunmuş bir durumdasınız.
Geçmişte hayali dahi muhal gelen garip mi garip bu süreç, iki kardeşten bahtiyar olanın o korkunç halde iken vardığı düşünce gibi:
"Bu iş içinde bir iş var" denecek cinsten...
Belki böyle bir sorgulama ile hadiselerin arka planında saklı olan hakikatın ardına kadar açılacağı ve size kötülük yapma için fırsat kollayan düşmanların, Nurlardaki bu bahiste geçtiği üzere aslında sizleri güzel akıbete sürükleyen hizmetkarlar oldukları anlaşılacak.
Geçmişteki canavarların ve sonraki zehirli dillilerin seni yok etmeyi meşrulaştırmak adına bir ortaklık içinde, geçmişteki ve hali hazırdaki bütün kötülükleri sana yamamaya çalışmaları karşısında:
" Allah'ım!, gerçekte söylendiği gibi olmadığımız halde bu inanılmaz yalan ve iftiraların aşırılığı, ardı arkasının kesilmemesi ve bir de iyiliklerimizi evlatları üzerinde görenlerin bile tarifi zor bir vefasızlıkla bunlara inanmaları ve dolayısıyla yok edilmemize çanak tutmaları...( Yazarın da nefesi kesildi doğrusu. .)
Yaşadığımız bunca merhametsizlik gerçekten çok garip..
Rabbim!, bu iş senin iradenin dışında değil. Hatta hikmetine henüz râm olmadığımız bu hadiseler tamamen sana ait bir program üzerinde cereyan ettiğine inanıyoruz.
Yüce Terbiyecimiz!, Bizim gönlümüze, ruhumuza, iliklerimize kadar; hayrın ve şerrin senden olduğunu sindirt ve kendimize çeki düzen vermeyi, istediğin gibi hareket etmeyi bizlere nasip et!" demeli.
Ve o bahtiyar kardeş gibi hadiselerin dehşetinden felaha ulaşmanın ve sonrasında bütün kötülüklerin iyiliğe celb olmasını sağlayacak olan yolun en başta ilahi maksadı anlamaktan ve sizden istenilenleri yerine getirmekte saklı olduğunu görmeli.
HİCRET'E ÇAĞRI
Durmayın yerinizde, takılmayın artık sizleri anlamayanlara.
Hem iki piriniz olan asrın idrakine uygun metodlar sunan, Nurların ve Sonsuz Nur'un müellifleri, neş'et ettikleri topraklardan, din adına kendilerine karşı çıkmayan dinden mahrum ve muhtaç beldelere cebri/lütfî hicret etmemişler miydi?
Artık şu apaçık zahir oldu ki;
Dolu ama kipkirli bardağa temiz su koymaya çalışmaktansa bomboş bardağı dupduru suyla doldurmak daha kolay olacak.
Taşıdınız emaneti tüm ruhuyla bekleyen ve müjdesi de çoktan verilmiş bir coğrafya sizleri bekliyor. Daha ne vakit kaybediyorsunuz. Tutunduğunuz ömür dalını, siyah ve beyaz fare tamamen kemirmeden ömrü ahirinizi hicretle taçlandırmanız beklenmekte.
Bakın her şeyi eviren çeviren nasip eden Rabbimiz açık taahhütte bulunuyor:
"(Bulundukları yerde inançlarından dolayı) zulme maruz kaldıktan sonra Allah uğrunda hicret edenleri elbette dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. Âhiret’te verilecek mükâfat ise şüphesiz daha büyüktür. Ah, (insanlar) bunu bir bilselerdi!" (Nahl Suresi-41)
Artık tereddüt edeniniz var mı?!
Hicretinizde bir şekil sizlere sahip çıkılacak bundan emin olun. Bilmeniz gerekir ki çıkıp da açıkta kalan ne bir kişi ne bir aile var.
"Benim gibiler hicret etse ne olur?" da asla demeyin.
Sizlerin malumatı olan en basit hakikat mevzularını dahi öğrendiklerinde tüyleri diken diken olan bir dünya insan bekliyor sizleri.
Bakın geçmişte, yaşadığınız hadiselere benzer bir dönemin nasıl hayırlara kapı açtığını ve sonrasında anlaşılan hikmetlerini yine Bediüzzaman'dan öğrenelim:.
"Pek geniş olan âlem-i İslâmiyetin aktarına, o fırtına(fitne) ile tohumlar atıldı; yarı yeri gülistana çevirdi.
Fakat maatteessüf o güller ve gülistan içinde ehl-i bid'a fırkalarının dikenleri dahi çıktı.
Güya dest-i kudret, celal ile o asrı çalkaladı, şiddetle tahrik edip çevirdi, ehl-i himmeti gayrete getirip elektriklendirdi.
O hareketten gelen bir kuvve-i anil merkeziye ile (merkezden kaçıran) pek çok münevver müçtehidleri ve nuranî muhaddisleri, kudsî hâfızları, asfiyaları, aktabları âlem-i İslâmın aktarına uçurdu, hicret ettirdi.
Şarktan garba kadar ehl-i İslâmı heyecana getirip, Kur'anın hazinelerinden istifade için gözlerini açtırdı..."
Mektubat - 101