Saraydaki şahıs, gerçek faili olduğu 15 Temmuz'un yıldönümünde, dünyanın her tarafındaki Türkiye'nin büyükelçilerini kullanarak, gazetelere paralı tam sayfa propaganda ilanları vermeye kalkıştı.
Bu ülkelerden biri de Romanya'ydı. Romanya'da “Libera” gazetesinin yayın yönetmeni Sabin Orcan, editör arkadaşları ile ortak karar alıp, bu ilanı yayınlamaya reddetti. Bunu şöyle anlatıyor:
“Ankara'daki diktatörü göklere çıkaran bir ilan vermek istedi bize Türkiye Büyükelçiliği... Erdoğan diktatörlüğünü boykot için reddettik. 15 Temmuz, demokrasinin ölüm yıldönümüdür.”
Sabin Orcan ve editör arkadaşlarını saygıyla selamlıyorum. Romanya, yıllardan beri Hizmet'in ve Hizmet okullarının olduğu bir ülke... Romanya Adalet Bakanı, geçtiğimiz ay Hizmet okullarının iftar programına katılıp şöyle diyor:
“İyi yetişen bu öğrenciler sizin için onur, Romanya adına kazançtır...”
Romanya'da 23 yıldır faaliyet gösteren Hizmet okullarında 3 bin 800 öğrenci var. Mesela bu yıl Romanya'da yapılan bilim Olimpiyatı'nda, bu okulların öğrencileri 70 madalya kazanmış. Her dört madalyadan birini alarak... 19 öğrenci Romanya Olimpiyat Milli Takımı'na girmiş. Haberlere baktım, buradaki Hizmet vakfının organize ettiği festivallere Romen belediye başkanları katılıp yemek dağıtıyor.
Bunlar, nüfusunun yüzde 93'ü Hristiyan olan, 20 milyon nüfuslu Romanya'ya, hayatını insanlığa hizmete adamış Hizmetmensuplarının sunduğu hizmetler...
Romen “Adevarul” gazetesi, nisan ayında yayınladığı bir haberde, Türkiye'nin Çavuşesku döneminin Romanyası'na döndüğünü belirtiyor. Romenler, geçmişte bir diktatörün ülkelerine yaptığı büyük kötülükleri biliyorlar. O yüzden Türkiye'deki despotun kim olduğunu ve neler yaptığını görmekte gecikmediler.
Romanya'daki Olimpiyatlara katılmak üzere Bükreş'e giden Enes Kanter'in yaşadıklarını hatırlayın. Türkiye'nin büyükelçisi, pasaportunu iptal ettirdi, gözaltına alınmasını istedi. Ama Romen polisler havaalanında Enes Kanter ile resim çektiler. Kanter tutuklanmadı, Londra'ya uçması sağlandı. Daha birkaç gün önce Romanya'daki bir Hizmet okulunun yöneticisini tehdit eden bir Saray fanatiği gözaltına alındı.
Bu satırları yazdığım sırada Saraydaki şahıs, Suudi Arabistan'daydı.Katar meselesinde, Amerika tarafından devre dışı bırakıldığı için, Suudi Kralı ile görüşmeye gitti.
Daha bir kaç gün önce Suudi bir diplomat, Saraydaki şahsı, Arapların içine sızmakla suçladı.
Geçtiğimiz mayıs ayında, İstihbarat teşkilatı üzerinden kara propaganda ile Suudileri yanlış yönlendirip, Hizmet'e mensup 16 ailenin Türkiye'ye iadesini sağladı Saraydaki şahıs.
Umarım Suudiler, Katar olayından sonra Saraydaki şahsın gerçek yüzünü görmüşlerdir. Ve umarım, Suudi alimlerin ve entelektüellerin de yakından tanıdığı, İslam'ın emin beldelerinde misafir olan bu Hizmet mensuplarını Saraydaki şahsa teslim etmenin üzüntüsünü yaşıyorlardır. Çünkü onlar, Saraydaki şahsın iade teşebbüslerini öğrendikleri halde, Suudi Arabistan'dan ayrılmadılar. Misafir oldukları ülkeye, İslam'ın emin beldelerine ve yaptıkları hizmete saygının bir gereği olarak...
Onları da buradan saygıyla selamlıyorum, yaşadıkları mağduriyetin çok fazla sürmemesini, “İslam'ın emin beldelerinin Rabbi”nden niyaz ederek...
Suudi diplomatın tesbiti doğru... Saraydaki şahıs, halife olma sevdasıyla Arap alemine sızdı.
Mısır'a sızdı. İhvan'ı ve Mursi'yi manüpüle etti. Başarılı olamadı. Suriye'ye sızdı. Esad'ı devirebilse Şam'da Emevi Camii'nde namaz kılıp halifeliğini ilan edecekti. Başaramadı. Musul veya Rakka'ya asker gönderebilse halifeliği IŞİD lideri Ebubekir Bağdadi'den alacaktı, yine başaramadı. Katar'a sızdı. Paralarını saklamak için... O da bir gün patlayacak.
Hırsızdan, yolsuzdan, yalancıdan Halife olur mu?
Doğuda da batıda da zerre kadar itibarı kalmadı.
Kaybetti. Hizmet'i bitireyim derken kendisini bitirdi.
Bir hırsız, bir yolsuz, bir yalancı Hizmet'i bitirebilir mi?
Bitiremez. Tam tersine kendisi bitti.
Oturduğu Saray'ın ihtişamına bakmayın. Daha yeni Saraya giren New York Times gazetesi muhabiri, “Burası dedektörler, yer altı tünelleriyle dünyanın en büyük yer üstü sığınağı gibi... Eski bir Osmanlı Sarayı ile bir Las Vegas kumarhanesi karışımı bir yer...” diyor.
Müthiş bir tanımlama.... Korkularının esiri bir adamın sığınağı ve bir devletin, bir milletin geleceğini sıfırlayan masaların kurulduğu bir kumarhane...
Saraydaki şahıs, Ankara'daki büyük sığınağında, artık korkularının esiri... Kaybettiği her şeyin sorumlusu olarak Hizmet'i gördüğü için, kin ve nefretinin bir sınırı yok.
Doğuda, Batıda, Asya'da, Avrupa'da Hizmet yoluna devam ettikçe paranoyası artıyor.
Dün baktım. Karanlık Oda, “Cemaat'in yeni merkezi Almanya” diye bir haber yapmış. Sanırsınız ki Hizmet, Almanya'da 15 Temmuz'dan sonra başladı!..
Oysa, Hizmet 1980'li yıllardan beri Almanya'da... Almanlar da Romenler gibi, bir diktatörün yol açtığı yıkımları yaşamış bir millet...
Ve yıllardan beri yüzlerce Hizmet kurumunu ve binlerce Hizmet mensubunu çok yakından tanıyorlar.
O yüzden Saraydaki şahsın kirli propagandalarına alet olmadılar. Alman tarihçi Michael Wollfsohn, Berlin'deki Hizmet vakfının yayınladığı “15/16 Temmuz Kontrollü Darbesi Sonrasında Erdoğan Türkiyesi” kitapçığında yer alan yazısında, Saraydaki şahsın Hitler'in yolunda olduğunu ifade ediyor.
Hizmet'in 30 yıldan fazladır var olduğu Hollanda'dan aynı haberler... Hollanda devletinin, ülkedeki vakıf ve sivil toplum kurumları hakkında yayınladığı 2016 raporunda Hizmet için, “en iyi entegre olmuş hareket” deniliyor. Hollanda'da bir Hizmet mensubunu tehdit eden Saray elemanı tutuklandı.
Bir tarafta dünyanın her tarafından bu devasa hizmet havzalarını inşa etmiş Hizmet, diğer tarafta Ankara'daki korku sığınağında korkularının esiri şahsın paranoyaları ve kirli propagandaları...
Bir hırsızın, bir yolsuzun, bir yalancının insanları uzun süre kandırdığı nerede görülmüştür?..
Bugün hala Türkiye'de bir kitleyi peşinden sürüklüyor olabilir. Siyasi tarihe bakın hep böyle olmuş... Diktatörler kitleleri kandırmayı ve bir süre uyutmayı çok iyi bilirler.
Ama bir yere kadar...
Dün, elleri arkadan kelepçelenmiş bir kadın avukat, bindirildiği polis aracında, “Beni arkadan kelepçelediniz, sizden korkmuyorum. Hiç birşey umurumda değil, işkencenizden de korkmuyorum” diye bağırıyordu.
Hileli başkanlık seçimindeki sonuçlar bunun ilk işaretini verdi. Gitmişti aslında Saraydaki şahıs, hileyle kaldı.
Bir şey daha var. Artık, sadece Türkiye'nin değil, dünyanın problemi...
Her tarafa sızmaya çalışan, her yeri karıştırmaya çalışan bir kişi artık...
Telaşla bir daha Suudi Arabistan ve Katar'a gitmesinin sebebi de bu.
Ne yaparsa yapsın, işlediği bunca cürmün altında kalacak ve gidecek...
Türkiye tıpkı Almanya gibi, tıpkı Romanya gibi, bir diktatörün sebep olduğu büyük acıları, büyük yıkımları yaşamış bir ülke olarak siyasi tarihteki yerini alacak.
Ve geleceğin adil Türkiyesi, bugün hapishanelerde, sokaklarda bütün bu acıları yaşayan insanların omuzlarında yükselecek... Türkiye asla Saraydaki şahıs ve işbirlikçilerine kalmayacak...
Bundan hiç şüpheniz olmasın.
Faruk Mercan