Hizmet Hareketi'ne kurulan tuzaklar
ALİ EMİR PEKKAN | Samanyoluhaber
Dini hareketler öteden beri rejim için tehlike sayıldı. Önceleri verilen adla “irtica” ile mücadele cumhuriyet tarihi boyunca kesintisiz sürdü.
Turgut Özal’ın cumhurbaşkanlığına aday olmasından sonra Türkiye’de yeni bir süreç başladı. Devlet içinde bazı birimler, irticanın, bölücü tehdidin önüne geçtiğine dair değerlendirmeler yaptı.
1993’te Özal, Cumhurbaşkanı iken şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti.
“İrtica ile mücadele” sürüyordu. Bazı kanunların çıkarılması için çalışmalar yapıldı. Çeşitli “fason örgütler” kuruldu.
28 Şubat’ın en büyük hedefi Hizmet Hareketi'ydi.
2002 seçiminde AKP’nin iktidara gelmesi ile planlar yeniden güncellendi. Bu sefer ki hedef Cemaati, “terör örgütü” kapsamına sokarak bitirmekti!
Hrant Dink, Rahip Santario ve Zirve Yayınevi katliamında bazı sanıkların izleri BBP’ye çıkmıştı. Muhsin Yazıcıoğlu, tam da bu sırada “Bizim tarlayı bizden habersiz sürmüşler.” dedi.
Hizmet Hareketi'ne de silahlı eylem, ajitasyon eğitimi verilmiş kişiler sızdırılacaktı. Yurtlara girilecek, hatta “ışık evleri” kurdurulacaktı.
Cinayetlerde, faillerin izi sürüldüğünde cemaat yurtlarında kaldıkları ortaya çıkacaktı! Hizmet, terör örgütü kapsamına alınacaktı. Fişleme listelerine göre herkes toplanıp içeri tıkılacaktı. Kurumların kapısına daha o yıllarda kilit vurulacaktı.
Dış dünyaya da şöyle denecekti; “Türkiye’deki dinî gelişmeler yabancı düşmanlığını artırıyor. Hıristiyan ve Ermeni cemaatinin önde gelenleri suikasta kurban gidiyor. Siz hoşgörü gösteriyorsunuz ama Fethullah Hoca’nın yandaşları birer yabancı düşmanı olmuş, misyonerleri kıtır kıtır kesiyorlar.”
Hizmet Hareketi, bütün bu tuzakları boşa çıkararak bugünlere geldi.
Tarih, sahte darbe girişimi 15 Temmuz’u (2016) da, hizmete kurulan son büyük tuzaklardan biri diye yazacaktır.