TÜRKMEN TERZİ | Johannesburg- Güney Afrika’nın özgürlük mücadelesine önemli katkıları olan Cachalia ailesinin genç bir ferdi olan Zaakirah Cachalia, ülkesindeki Nizamiye Camii’ni Medine’deki Mescid-i Nebevi’ye benzeterek, külliyeyi inşâ eden ve işleten Hizmet Hareketi mensuplarına bir teşekkür yazısı makalesi aldı.
Zaakirah Cachalia Fountain Dergisi’nin YouTube kanalına mülakat veren Cachalia, Nizamiye’nin çarşısı, kliniği ve okulu, birçok caminin aksine kadın ve çocuklara da imkânlar sunmasıyla günümüzdeki mescitler için numune hâline geldiğini söyledi.
Zaakirah Cachalia'nıh İngilizce Fountain Dergisi’nin Temmuz-Ağustos sayısında yayımlanan makalesinin Türkçe tercümesi şöyle:
Güney Afrika'nın en işlek otobanı olan Pretoria ve Johannesburg arasında N1 üzerinden kuzeye yol alırken, ülkenin başşehri ile finans merkezi arasında stratejik bir konuma sahip Midrand'e yaklaşınca tanıdık “yeşil ve mor parıltı” (cami) doğu yönünde görülür.
Şimdi bir şehir simgesi hâline gelen (Nizamiye), belki de Midrand silüetindeki en çarpıcı ve ikonik bir mekân. Bir tepenin üzerine yerleşen bu görkemli manzara, birçokları için sakin ve istikrarlı bir mevcudiyet haline geldi.
2012 yılında eski Devlet Başkanı Jacob Zuma tarafından açılışı yapılan Nizamiye Camii Külliyesi, bir mimari harika olarak duruyor; giriftliği ve zarifliği, aşkın emeğini yansıtıyor.
Planlamasına, inşâsına ve hatta yer seçimine gösterilen incelik ve özen, o kadar yüce bir ortamla sonuçlandı ki, bir ziyaretçi bu yapıyı hemen Yaradan ile yaratılmış arasında bir birliktelik kurmaya en elverişli olan bir atmosfere girdiğini hissediyor.
(Nizamiye) Külliyesi’ne yaptığım son ziyarette oldukça ferahlatıcı ve keyifli bir deneyim yaşadım. Derin bir dinginlik ve manevi neşe duygusuyla kuşatılmanın yanı sıra, içten bir sıcaklık, kısıtlayıcı olmayan ve ziyaretçiyi tam kalbine çeken bir ortam karşısında kendimden geçtim.
Mescitte bulunduğum öğleden sonra beni, mescidin toplumdaki gerçek rolü hakkında, Peygamber'in camii olan Medine'deki Mescid-i Nebevi ile ilgili olarak bir düşünme yoluna götürdü.
Nizamiye'nin anatomisi ve işlevi, Güney Afrika bağlamında özellikle ilginç ve kendine hastır. Külliye, bir yatılı okul, klinik, çarşı, restoran, helal kasap ve bir çok farklı mağaza gibi çeşitli tesis ve hizmetleri barındırıyor.
Toplu olarak, bu tesisler yerli halk için yaşlıların namaz arasında Türk çayını yudumlayabileceği, daha genç yetişkinlerin (çarşısında) takılabileceği ve çocukların ebeveynleri alışveriş yaparken veya sohbet ederken güvenli bir ortamda koşup oyun oynayabileceği merkezi bir buluşma yeri olanağı sağladı.
(Külliye içindeki) Kliniğin özellikle ilginç ve önemli bir hikâyesi var. Mescidin inşâsı ve finansmanından sorumlu Türkiyeli işadamı ve hayırsever Ali Katırcıoğlu'na, eski Cumhurbaşkanı Nelson Mandela tarafından, yerel topluma daha iyi hizmet edebilmesi için komplekse bir klinik dahil etmesi tavsiye edildi.
Ali Amca (Güney Afrika'da sevgiyle tanınır) hemen kabul etti.
Kompleksin tasarımı ve işleyişi, ortamı boğucu veya kısıtlayıcı yapmadan saygı, nezaket ve görgü kurallarının gözetilmesini ve sürdürülmesini sağlıyor.
Bir anne olarak, mescit avlusunda ve kompleksin diğer açık alanlarında özgürce oynayan çocuklara saf bir mutluluk içinde şahit olmak özellikle rahatlatıcı ve iç açıcıydı.
Güney Afrika'daki cami kültürü, diğer İslami merkezlerde birçok kısıtlamanın geçerli olduğu ve bu kısıtlamaların bazen İslam hukukunun bir parçası olarak yanlış anlaşılacağı şekilde gelişmiştir.
Bu durum, mescidin her zaman kısır ve sessiz tutulacak bir yer olarak algılanmasına ve rolünün yalnızca fiziksel ibadete indirgenmesine neden olmuş ve bu da zamanla cami cemaatlerinin azalmasına neden olmuştur. Buna karşın, Nizamiye'nin sunduğu güçlü toplum merkezi yönü hem çekici hem de rahatlatıcı.
(Nizamiye) ziyaretim bana Hz. Muhammed'in (sav), Medine'deki mescidi üzerine düşünmeme ve kendime şöyle bir takım sorular sormamı sağladı:
O ilk mescidin maksadı neydi?
Mescidin İslâm ve toplumdaki daha geniş rolü nedir?
Güney Afrika'daki mescitler bu hedefleri ve rolleri hakiki manada gerçekleştiriyor mu?
MEDİNE'YE HİCRETTE İLK VAZİFE
Mescidin cemaat inşasındaki büyük önemini ve değerini anlayabilmek için, Peygamber Efendimiz'in (sav) kutsal şehir Medine'ye ulaştıktan sonraki ilk görevi üzerinde düşünmemiz gerekir: Mescidin kurulması, bir merkezin kurulması, ve buradan bir Müslüman toplum inşâ edilmesi.
Bu mescit ortamı, bu mescit çevresinde şekillenen ve gelişen cemaatin yaşamı ile cemaatin faaliyetlerini destekleyen aktif bir ortamdı.
Çocuklar, Güney Afrika'da ve diğer ülkelerde camilerdeki kutsal ritüelleri bozmakla suçlanıyor ve bu durum birçok Müslüman topluluğun aktif olarak mescide gitme cesaretlerini kırmasına sebep oluyor.
Bu kısıtlamalar, Resul-i Ekrem'in çocuklarla meşgul olduğu, onları eğlendirdiği ve hatta torunlarının namaz kılarken sırt üstü atlamalarına veya bir hutbe (vaaz) verirken minberde yanına oturmalarına izin verdiği tarihsel gerçeğe rağmen gerçekleşiyor. Orijinal mescidi.
<iframe width="560" height="315" src="https://www.youtube.com/embed/8HhnxtJUnow" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen></iframe>
Yaralıların tıbbi ihtiyaçlarını karşılayan ilk mescit, aynı zamanda diplomatların ve ileri gelenlerin kabul edildiği bir yer, kutlama ve haz mekanıydı. Bir bayram kutlaması sırasında bir zamanlar Etiyopyalı bazı ziyaretçiler camide oyun oynayarak mescidin içinde mızraklarla hünerlerini sergiliyorlardı.
"BİR GÜNEY AFRİKALI OLARAK BU MESCİTTEN ONUR DUYUYORUM"
Peygamber (sav) onları karısı Ayşe ile birlikte oynarken izledi ve hatta Hazreti Ömer'den (ra) onları durdurmak istediğinde (Buhari) onları rahat bırakmasını istedi.
Güney Afrikalı Müslüman topluluklar mescidi, orijinal modelinden saptıran dar bir mercekle tanımlamaya karşı dikkatli olmalıdır.
Bazı topluluklarda, bu tür kısıtlamaların getirilmesinin bazı mescitlerin değerini kaybetmesine ve bu toplulukların üyelerine (olumsuz) etki etmesine sebep olduğuna zaten şahit olduk.
Bu (dar görüş), özellikle Müslümanların azınlık olduğu ve mescidin topluma kan pompalayan bir kalp gibi bir besin kaynağı olarak işlev görmesi gereken bir ülkedeki vaziyettir.
Nizamiye’nin kurucuları mescidin bu hayati rolünün farkını anladılar ve Midrand’deki bu külliye mescitlerin cemaat ruhu ve farkındalık inşâ etme potansiyelini ortaya koydu.
Bir Güney Afrikalı olarak bu kadar kapsayıcı, açık ve davetkâr bir mekânın bu ülkeye yaptığı katkılardan onur duyuyorum.