Afganistan'da geçtiğimiz günlerde AKP'nin dünyada hizmet okullarını gasp için kurdurduğu Maarif isimli vakfın okullara el koyma girişimi velilerin ve öğrencilerin girişimiyle yarım kalmıştı. Afgan güvenlik güçleriyle okula gelen Maarifçiler oluşan tepkinin ardından okula zarar vererek binayı terk etmişlerdi.
Devir kararının çıktığı günden bu yana Mezar-ı Şerif'teki okul bahçesinde ve binada nöbet tutan veliler kararlı direnişlerini sürdürüyor.
AKP'nin atadığı büyükelçiyle birlikte gasp için gelen maarifçilerin alınmadığı okulda eğitimcilerle birlikte kalan öğrenci velileri açıklama yapmaya devam ediyor.
'İŞGALCİLERE KARŞI TÜM GÜCÜMÜZLE DİRENECEĞİZ'
Sevgili Arkadaşlar, Siyer ve tarih kitaplarında şöyle bir olay geçiyor: Hz. Ömer Efendimiz hilafet döneminde sivil polis görevini de yerine getirirdi. Geceleri sokağa çıkar, halkının durumunu gözetler ve muhtemel suç ve cinayetleri de önlerdi. Bir defasında, bir evde yüksek sesle müzik çalındığını duyuyor, duvardan tırmanıp insanların müzik çaldığını ve içki içtiğini görüyor. Bunun üzerine onları tutuklayıp derdest etmek istiyor. Ev sahibi ise kendisine 'hayırdır, ne yapıyorsun' diye soruyor. Hz. Ömer ise 'hem suç irtikab edersin, hem neden bizi suçluyorsun' diye cevap veriyor. Ev sahibi, biz bir suç işledi isek sen üç suç işledin şeklinde cevap veriyor. Hz. Ömer, adamın bu cevabına hayrette kalıyor ve adama suçunun ne olduğunu soruyor. Evvela, Kuran-ı Kerim “tecessüs yapmayın” mealindeki ayetle bizi tecessüsten men ediyor. İslami Ahlak da insanların ayıplarını araştırmaktan bizi alıkoyuyor. Halk arasında meşhur bir söz vardır: “Şeriat zahire bakıyor.” diye... Adam devam ediyor, saniyen sen evin duvarından tırmanıp bizi tutukluyorsun halbuki Kur'an-ı Kerim bir eve kapısından girmeye bizi emrediyor. Üçüncüsü Kur'an-ı Kerim, bir eve sahibinden izin almadan içeri girmeyin diyor. Adaleti ile meşhur olan Hz. Ömer'se, sen haklısın, ben hata yaptım diyerek adamdan özür dileyip evden çıkıyor.
'HIRSIZ GİBİ GELDİLER'
Biz devlet diye anılan Afgan ve Türk devletinin yaptığına şaşıp kaldık. Gördüğümüz gibi, hırsızca eğitim yuvamıza giriyorlar. Yönetim burada (Kabil), idare burada. Meseleler hukuk dairesinde çözülür. İzin almadan, bilgilendirmeden okula silahlı bir şekilde girmeyi hangi mantıkla izah edersiniz. Bildiğiniz gibi Afgan-Türk okulları 12. Sınıfa kadar çocukları okutur. Dolayısıyla orada okuyan tüm öğrenciler 18 yaşın altındalar ve Afganistan kurallarına göre 18 yaşın altındakiler çocuk sayılırlar. Sen çocukların harimine girersin. Afgan Eğitim bakanlığı bu işi yapsaydı yine izahı olurdu. Ama yabancı bir devlet böyle bir suç işliyor. Bizim için yabancı yabancıdır, ister Türk, ister Rus, ister Pakistanlı ya da ister Amerikan olsun. Benim aile ve çocuklarımın harimine kadar silahlı bir şekilde girmeye ne hakkın var? Bu bir cinayet, bir işgal hareketidir. Maalesef yaptıkları, insanlık dışı ve ahlak dışı bir muamele. Bir insanın yuvasına nasıl girmesi gerektiğini şeriat ve kurallar belirler. Yine de milletimizle gurur duyuyoruz. İşgalcilere karşı yer yer vatanseverlik, izzet ve cesaretini gösteren halkımızla gurur duyuyoruz. Bizim haberimiz olmadan dün Belh'li kardeşlerimiz işgalcilere karşı direniş gösterdiler, onları kovup onlara iyi bir cevap vermiş oldular. Biz onlara Aferin diyoruz ve onlarla gurur duyuyoruz.
'BURASI İŞGALCİLERE KARŞI DESTAN YAZMIŞ BİR YER'
Duygulandığım için bugün beni bağışlayın. Bir arkadaşımdan bir hikaye dinlemiştim. Ruslar'ın Afganistan'a geldiği dönemde buradan Pakistan’a göçler başlamıştı. Allah rahmet eylesin, Ecmel Han Hotak şöyle bir hikaye anlatıyor. Diyor ki biz Afgan hükümetine karşı propaganda yazıp radyoda yayınlardık. Sonra radyo yönetim kurulu, bizden propagandanın daha tesirli olması için bir Afgan’ın peştunca metin okumasını, dolayısıyla metni okuyacak bir Afgan bulmamızı istedi. Sonra ben pazarda rastgele Afgan bir manavla karşılaştım. Duruşundan okuma yazma bilen birine benziyordu. Kendisine bize okuma yazma bilen bir Afgan lazım dedim ve iş teklif ettim. Kendisi kabul etti ve benimle radyoya geldi. Kendisine işin detaylarını anlattım ve burada Kabil hükümeti aleyhine propaganda yazdığımızı, onun vazifesi de bu propagandayı okuması olduğunu anlattığım üzere gözünden yaşlar gelmeye başladı. Bana, benden daha haysiyetsiz bir göçmen Afgan bulamadın mı? Ben kendi milletime karşı nasıl propaganda okuyacağım dedi ve çıkmak istedi. O anda uyuyan vicdanım uyandı. Ben de bir Afgan'ım dedim ve bu cesaret bende de olması lazım dedim. Adam çıkmak istedi ama ben elinden tuttum. O andan sonra kendisine maaş vermeye başladık ve çocuklarını okutmaya başladık ve sonuna kadar bu adamla beraber kaldık. Ben de o andan sonra bu işi yapmamak üzere tövbe ettim. Şimdi Türk hükümeti ve onların yerli uşakları, Kabil'de birkaç tane önemli insan var, gücümüz yetmez, en iyisi biz Mezar-ı Şerif'ten başlayalım demişler. Halbuki bunlar bilememişler Afganistan'ın hiçbir köşesi cesaret ve himmet olarak diğerinden eksik değildir. İnanıyorum ki eğer bunlar Herat okuluna de tecavüz etselerdi aynı muameleyi görecekler. Celalabat'taki okulu işgal etmeye kalksalar tarihte unutmayacakları bir ders alacaklar. Kandahar'da işgalcilere karşı direnişte destan yazmış bir yer.
Biz Herat, Mezar-ı şerif, Şibirgan ve Celalabat'taki dostlarımıza da kokuşmuş yumurta ve domateslerle donatılmaları konusunda mesaj gönderdik. Kürek sapları mevcudiyeti konusunda arkadaşlarımız hemfikir değiller ama işgalcilere karşı tüm imkanlarımızla direniş göstermeye mecburuz.
'İŞGALCİLERİN ALÇAKÇA TUTUMU GÖSTERİYOR Kİ...'
Sahabe Efendilerimizden Saad (ibn-i Abi Vakkas mı ya da ibn-i Ubade hatırlamıyorum) Efendimiz’e bir mesele hakkında soru soruyor. Sorduğu Meselenin detayını anlatmıyorum isteyen varsa kendisine sonra anlatırım. Aldığı cevap üzerine “Ya Resulallah! Şeriat böyle diyor ama benim onurum izin vermiyor.” Bunun üzerine Allah Resulu (s.a.s) kendisine “Saad onurlu bir insan. Ben Allah’ın peygamberi olduğum için ondan daha onurluyum. Yüce Allah ikimizden onurlu ve o onurlu insanı seviyor.''
İman için, Milleti için, vicdanı için, ülkesi için onur ve direniş gösterenin inanın Allah yardımcısıdır. İnanıyorum ki biz başaracağız. Başarımızın göstergesi de işgalcilerin Mezar-ı Şerif okulundaki alçakça tutumudur. Demek bunlar kabiliyetlerini yitirmişler. Erdemleri olsaydı mantıkla usul ile muhakeme ile meseleleri çözmeye çalışırlardı. Ahlak ve usul caddesinden çıktıklarına göre kardeşimizin dediği gibi Allah’ın izniyle milletin iradesine karşı hiçbir zaman direnemeyecekler.
'DİRENİŞÇİLERİN CESARETİNİ ÖVÜYORUM'
Okuldaki velilerden Seyyid İbrahim İmad ise şunları söyledi:
Veli komitesinin sayın üyelerinin tüm söyledikleri gerçekten çok yerindeydi. Burada Mezar-ı Şerif direnişçilerinin cesaretini de övüyorum. Birkaç kısa meseleye değinmek istiyorum ve sizin vaktinizi almak istemiyorum. Eğer Afgan devleti bir 'demokratik devlet' ve sistem de bir demokratik sistem ise şayet, davranış tarzı niye tağutça ve zalimcedir? Afganistan Cumhuriyeti'nin kendisine göre bir kısım kuralları var. Ülke mahkeme ve savcılık sistemine sahip. Afgan-Türk okulları Afganistan toprağından dost ülke Türkiye’ye karşı herhangi kanun dışı bir girişimde bulunmuşlarsa, tarihte nitekim gösterdiğimiz gibi, yine Türk halkına sahip çıkarız.
'KARDEŞLERİMİZİ TESLİM ETMEYE AFGAN ONURUMUZ ASLA İZİN VERMEZ'
Afgan-Türk NGO’ları 20 yıl boyunca her şeyden daha ziyade eğitim ve öğretime ihtiyaç duyduğumuz bir zaman diliminde bu ülke çocuklarının eğitimine hizmet etmişler. Çok fazla sıkıntı çekmişler. Bizim mücahit bir millet olarak hicret geçmişimiz de vardır. Tüm bunları ve hicret döneminde çektiğimiz sıkıntıları hatırlayarak bize kardeş, dost ve muhacir olarak sığınan bu kardeşlerimizi size teslim etmeye Afgan, Müslüman ve muhacir onurumuz asla izin vermez.
Ben Türkiye devletinden şikayetçiyim. Allah korusun eğer bugün Afgan-Türk okulları kapansa zarar görecek olan sadece Afganistan eğitimi değildir. Buradaki yatırımcıların çok önemli bir kaygısı, çocuklarının eğitimidir. Onların çocukları bu okullarda okuyorlar. Eğer bu yatırımcılar çocuklarının eğitim sorunundan dolayı ülkeyi terk ederlerse, ülkenin ekonomik sitemi de sekteye uğrar. Bu bir nevi düşmanlıktır.
'YASADIŞI EYLEMLERİ VARSA SÖYLEYİN BİZ YARGILAYALIM'
Saniyen, biz ekmek ve sudan ziyade eğitime muhtaç olduğumuz bir zaman dilimindeyiz. Biz bu cehalet dönemini ancak eğitimle aşabiliriz. Düşmanımız maalesef eğitimimize saldırıyor.
Biz Afgan ve Türk devletine söz veriyoruz, Afgan-Türk okulları Türkiye devletine ya da milletine zerre kadar gayri meşru bir siyasi girişimde bulunmuşlarsa biz kendimiz onları muhakeme edeceğiz, ama size teslim etmeyeceğiz.
'BURAYI KORUYACAĞIZ'
Mesele sadece basın konferansı ve bir takım demeçle bitmeyecek. Eğer bu çirkin davranışınız bir daha tekrar ederse, cesur Afgan halkından size yeni sıkıntılar üretecek çok ciddi bir reaksiyonla karşılaşacaksınız. Hükümetimizden istediğimiz, bu okulları siyasi menfaatlerinin kurbanı etmemekle en azından eğitim karnelerinde millete sunacak hoş bir şey bulundurmalarıdır. Dışişleri bakanlığımız şahsi menfaatleri için okulları satmıştır.
Bizler bir kere daha, Türk devletine duyuruyoruz ki eğer sizler gerçekten iddia ettiğiniz gibi dostlarımız iseniz, gelin kendi kurduğunuz idareyi geliştirin. Ama sizler bu önceden kurulmuş bir sistemi gasp edemezsiniz. Biz koruyacağız Allah’ın izni ile. Sizin vaktinizi fazla almayacağım. Arkadaşlarımızın daha önce söylediklerini doğruluyorum ve bu yolda sizinle beraber yürüyeceğime söz veriyorum.
Okulda veliler tarafından yemek verilirken çok sayıda kişinin bekleyişi de sürüyor.
samanyoluhaber.com