PEKİ CEMAATE DÜŞMANLIK BESLEYENLER KİMLER?
Hizmet Hareketi’ne düşman geniş bir cephe var. Bir kısmı gerçekten düşman. Diğer kısım tutuklanmamak için, mallarına işyerlerine ve fabrikalarına çökülmemesi için saldırıp böylece kendilerini emniyete alanlar. Konumuz gerçek düşmanlar.
ERDOĞAN
2012 Türkçe Olimpiyatları kapanış töreninde “Kendilerini Türkçeye adamış, Türkiye’nin barış mücadelesine adamış sevgili öğretmenlerimizi tekrar tekrar tebrik ediyorum.” diyerek şimdi kapatmak için kendini parçaladığı Türk okullarına ve Fethullah Gülen’e 25 dakika iltifat üstüne iltifat yağdırmıştı. Yolsuzluklar ne zaman ki kendisine uzandı Hizmet’e savaş açtı. 17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları oldu. 4 Bakan istifa etti. Skandallar ortaya döküldü: Rüşvet, komisyon, ihaleye fesat karıştırma, anayasayı çiğneme, yasaları dolanma, dün başka bugün başka konuşma ve daha neler neler…
Şuursuzca peşine takılan kitle hariç, aklı eren herkes bunları gördü. Büyükelçiler Toplantısı’nda “Cemaat canımı sıkmasın, 1 savcı, 2-3 polis ile Cemaat’i terör örgütü ilan ettiririm.” sözünü uygulamaya koydu. Milyonları aşkın masum insana zulüm kapısı açtı. Türkiye’yi çağdışı faşist bir diktatörlüğe çevirdi.
Şimdi bir insan veya grup Erdoğan’ın düşmanlığını kazanmadıysa kendinde kusur aramalı. Hizmet hareketi dinmeyen bu gayz, kin ve intikamdan gurur duymalı. Demek ki doğru yerde durmuşlar.
HAVUZ OKURLARI VE TROLLEŞEN KİTLELER
Havuz medyasının 4 yıldır attığı yalanları hiç düşünmeden, ölçüp tartmadan doğru kabul eden bir kitle var. Havuz’a inanıp tanıyıp bildiği komşusunu ihbar edenler. İftiralara inanıp kızına oğluna düşman olanlar…
Yıllarca çocuğunu emanet ettiği ve daima onlardan evladı için sevgi, şefkat ve yardım gördüğü öğretmenlere “terörist” gözüyle bakanlar…
Karşılaştığı hiçbiri cemaat mensubunda bir “teröristlik” görmediği halde, birileri dedi diye öyle diyenler…
Ve Erdoğan’ın neredeyse hemen her kanalda, her saat karşınıza çıkan sesine sözüne inanıp bir süre sonra “Erdoğanlaşarak” kin ve nefret soluyan; öfke ve intikam kusan bir kitle!
Akıl ve mantığını ipotek etmiş bu kitlelerin düşmanlığı bir şey kaybettirmez sadece “yazık” dedirtir ve üzer.
DEVLET BAHÇELİ
Partisini daima güç odaklarına yem etmiş, dün küfrettiğini bugün alkışlamış, partisini resmen “satmış” acınası bir siyasetçi.
Dün “başkanlık sistemi ihanettir” “başkanlık Türkiye’yi bölünmeye götürecektir.” “MHP başkanlık sistemine tümden karşıdır.” demiş ama bir anda “başkanlık gelsin” diye “evet” mitingi yapmış bir insan. Böyle yüzlerce tuhaflık ve çelişki…
Dün Erdoğan için: “Beştepe hanedanı aile boyu rüşvet ve yolsuzluk çamuruna batmıştır.” “Erdoğan, artık tedaviye cevap vermeyecek klinik bir vakadır.” demişti. Bugün ise AKP’ye koltuk değneği olmuş, MHP’yi, Erdoğan’a peşkeş çekmiştir. Dolayısıyla Devlet Bahçeli’nin düşmanlığı onur duyulacak bir düşmanlıktır.
DOĞAN GRUBU
Tarihin her döneminde gücün ve statükonun yanında oldu. Yayınlarıyla başta muhafazakar kesim olmak üzere hemen her kesime savaş açtı. Manşetleriyle Ahmet Kaya benzeri onlarca linçe sebep olmuş, Hrant Dink’in cinayetiyle sonuçlanan süreci başlatmış bir grup. 28 Şubatta askerin yanında darbe peşinde koştular. Akaryakıt kaçakçılığı gibi yasal olmayan pek çok işten dolayı daima iktidara gebe kaldılar. Güç Erdoğan’a dönünce bu defa ona “rükû” ettiler.
15 Temmuz bahanesiyle kadın erkek binlerce insana yapılan işkenceleri, 45 bin insanın tutuklanmasına, KHK ile yüz binlerce memurun meslekten atılmasına ses etmediler. Kuyuya düşen kediyi, dağda kitap okuyan çobanı manşet yaptılar ama anne ve babasından zorla ayrılan yüzlerce bebek ve çocuk haber bile olmadı.
Ergenekon’da intihar eden Ali Tatar’ı on defa manşet yapmışlardı. Yaptıkları doğruydu. Ama intihar süsü verilip hapishanelerde resmen katledilen 50 insanı ve kaçırılanları bırakın manşet yapmak haber bile yapmadılar. Üstelik Erdoğan’ın zulüm ve gaddarlığından ülkeyi terk edenleri ihbar etmek için manşetler attılar.
En büyük hassasiyetleri “Laiklik ve Atatürkçülük” idi. Kimseye kaptırmıyorlardı. Laiklik ve Atatürkçülük paspasa çevrildiğinde, devletin askeri ve polisi AKP’li kadrolara açıktan teslim edildiğinde, daha dün 10 bin AKP trolü polis yapıldığında, binlerce AKP teşkilat üyesi hakim olarak atandığında gık’ları çıkmadı. Yani Atatürk ve laiklik sevdaları da sadece bir şov.
Şimdi Saray’a yaranma yarışı yapan bu grubun sahipleri ve yazarları -bir kaçı hariç- hizmete düşmanlık yapıyorsa, Erdoğan’dan dayak yememek için sürekli Hizmet’e saldırıyorsa lanetlenir ama bununla ancak iftihar edilir.
HABERTÜRK VE MİLLİYET
Sahiplerinin ticari işleri, madenleri ve fabrikaları sebebiyle “başımıza bir iş gelmesin” korkusuyla AKP yandaşlığında zirve yapan gazeteler. 100 yıllık Milliyet gazetecilik mirası ve Habertürk’ün başlangıçtaki haberciliği bitti. Yazarları istisna Sözcü’nün de yayınları bunlardan farklı değil. Saray güdümlü kontrollü muhalefetini sürdürüyor.
Hürriyeti de işin içine katacak olursak tüm bu gazeteler isteseler Türkiye’nin diktatörlüğe dönüşüne engel olabilirdi. Zaman ve Bugün’e saldırıldığında baraj kurabilselerdi şu an özgürce yayın yapıyor olurlardı. Ama menfaatlerini ve ticari imtiyazlarını riske atmamak için havuz medyasının peşine takıldılar ve her gün Hizmet’e saldırarak kendilerini kurtarma derdinde oldular.
Şimdi bu çaresiz, dik durmaktan aciz, Saray’a secde edip bataklıkta debelenen, gözyaşlarıyla “aman dileyen” zavallıların düşmanlığına üzülmeye değer mi?
NEO HARİCİLER: AKİT
Bir kaçı istisna, yazarları ve tüm yöneticileriyle tek misyonu kin, nefret ve intikam olan gazete. Kendilerini müslüman yayıncı diye lanse ediyorlar. Oysa 25 yıldır seküler tabana dini sevimli gösterecek tek bir haber yayınlamamışlardır. Seküler kesimden tek bir insanın hakkını aramamış, birinin bile sempatisini islam adına kazanmamışlardır. AKP yandaşı değilse hiçbir müslümanın yaşadığı zulüm de onları ilgilendirmez. Son örnek Furkan Vakfı’nın Kutlu Doğum programı için toplananlara polisin gaz ve coplarla saldırması. Akit, polisin bu rezilliğini 1. Sayfasına bile almadı.
Tek misyonları Alevi, Sünni, Hıristyan, Yahudi ve Ateist’lerin barış ve huzur içinde yaşayacakları bir iklime karşı savaş vermektir. İmkan bulsalar nüfusun yarısını tereddüt etmeden keserler. Onlara tarihteki Haricilerin yaşayan temsilcileri diyebiliriz. Yani Neo-Hariciler… Şöyle bir fark var ki Hariciler asla yalan söylemez. Bunların çoğu manşet ve haberi tartışmasız yalan.
IŞİD’liler Türkiye’de gazete çıkarsa Akit’i çıkarır. Bunlar gazete çıkarmasalardı muhtemelen IŞİD saflarında haydutluk yapıyor olurdu.
İşte bu Akitçilerin tamamı Hizmet’e düşman. Bu düşmanlıkla ne kadar sevinilse yeridir.
İHLAS-TÜRKİYE GRUBU
Her dönem güce el bağlayıp biat etmiş bir grup. Vefat etmiş patronları dönemin başbakanına Kur’an’a el basarak “Sizin aleyhinizde asla haber yapmayacağız” demişti. Banka hortumlama işinin öncülerinden. 75 Bin mudinin 450 milyon dolarını hortumlayıp 16 yıldır ödemediler. Ve ödememek için Erdoğan’a “secde” halindeler.
40 yıllık yayın hayatında tek bir muhalif manşet atmamış ama iktidara yaranmak için her gün ağız dolusu höykürüp Hizmet’e saldıran acınası bir grup.
Şimdi bu grup Hizmet’e düşman ise ne mutlu!
SABAH, STAR, YENİ ŞAFAK, GÜNEŞ, TAKVİM, MİLAT…
Bunlar havuz gazeteleri. Sabah ve Takvim organik olarak zaten Erdoğan’ın. Patronları devlet ihalelerinden beslenir. 1 kuruş vergi vermez. Bunların 1 milyar TL’ye yakın vergi borcu önceki yıl sıfırlandı. Bu parazit ve asalakların, “milletin a… sına” küfreden Mehmet Cengiz ve emsalinin düşmanlığı bir şey kaybettirmez sadece şeref verir.
Devlet kurumlarının milyarlarca lirası, reklam adı altında satış rakamları komik düzeyde olan bu gazetelere ve televizyonlara gidiyor.
İki misyonları var: Ya hep beraber Erdoğan’ı manşet yaparlar veya topluca Hizmet’e iftira atarlar.
Her gün böyledir. Yazarlarının tek işi aldıkları astronomik maaşların hakkını vermek için Erdoğan’ın her yaptığı gayri meşruluğa kılıf bulmak.
Bu sözde gazetelerin ve kimliksiz yazarlarının düşmanlığıyla ancak gurur duyulur.
Aslında Hizmet hareketine düşman olan yukarıdaki şahıs ve kitlelerin çıkardığı kin ve intikam gürültüsünün büyüklüğü, çokluklarından değil devlet gücüyle medyayı işgallerinden geliyor. Hizmete düşman bu cephenin yekpareliği yok. Erdoğan, sendelediği an tüm bu gazeteler, yazarları ve sahipleri anında onun en amansız düşmanı olacaktır.
Veysel Ayhan / TR724