FARUK MERCAN
Bir Ramazan’ı daha uğurladık. Ramazanlar bereketi ile gelir, varidati ile uğurlanır. Bu Ramazan günleri istikbal adına ümitlerimizi daha da şahlandırdı. Reha Yeprem’in sunduğu “İftar Zamanı” programını hemen her gün takip etmeye çalıştım. Programın dolu dolu muhtevası bir yana, dünyanın her köşesinde Hizmet insanlarının organize ettikleri faaliyetler hemen her gün ekrana getirildi. Hem heyecanımız arttı, hem de gidilen beldelerdeki canlılık ve toparlanmayı müşahade ettik.
Esasında bunu hemen her sahada müşahede etmek mümkün. İnşallah yeni bir dirilişin arifesindeyiz. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin ifadesiyle, insanlarımız yeniden “ilhamlarını coşturma” sath-ı mailindeler. Derlenip toparlanma, hemen her alanda bizi “Hey gidi Hizmet günleri” dediğimiz zamanlara geri götüren müstesna gayretler…
Ramazan bayramı sabahı, bütün hayatı Hizmet yolunda koşturmakta geçmiş çok kıymetli bir insanla beraber Fethullah Gülen Hocaefendi’nin mekanında bayram namazı kılmak üzere yola çıktık. Uzunca bir süredir, geniş bir ekiple beraber üzerinde çalıştıkları çok güzel bir proje var.
Çok geniş bir katılımla, söyleyecek sözü olan hemen herkesin fikrine müracaat edilerek projenin çerçevesi belirlenmiş. Şimdi çekirdek ekip, bu projeyi tamamlamanın gayreti içinde. Şunu fark ettim. İmkanlar kısıtlı da olsa, bazen eskisi kadar bu projeleri omuzlayacak insan sayısı azalmış olsa da himmetler âli tutulunca Allah’ın izniyle mesafe alınıyor.
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin mekanında bayram namazını müteakip irad edilen hutbenin ardından, Hocaefendi’nin bir talebesi gözyaşları içinde çok kapsamlı bir duayı okudu, cemaatin candan yükselen aminleri eşliğinde…
Namazın akabinde Hocaefendi bu duaya işaret ederek, “Yapılması icab eden bir şeyi ifa ettik” diyerek bir manada bu duaların sair zamanlarda da devamını vurgulamış oldu.
Bir süre sonra Hocaefendi’nin misafirlerini kabul ettiği salona giriyoruz. Hocaefendi misafirlere bakıyor ve gördüğü isimleri zikretmeye başlıyor: “İsmail Hoca (Büyükçelebi), Ahmet Hoca (Kurucan), Numan Hoca (Yiğit), Adnan Bey (Prof. Adnan Aslan) …”
İsimleri zikrederken Hocefendi’nin yüzüne yansıyan memnuniyet ifadesine bakıyorum. Bir manada salondaki hazirunu temsilen bu kıymetli insanların isimlerini zikretmesini, “Hepiniz buradasınız ve hizmet yolunda vazifenizi icra etmenin gayreti içindesiniz” olarak anlamamız herhalde yanlış olmaz.
Nitekim Hocaefendi kısa sohbetinde, bütün olumsuz şartlara rağmen Allah’ın lütuflarını hatırlattı ve bunları inşirah vesilesi “mübarek gayretler, mübarek oluşumlar” olarak ifade etti.
Bayramın üçüncü günü, bu sefer bir grup gazeteci arkadaşımız ile birlikte Hocaefendi’ye bayram ziyaretine gittik. Hocaefendi’nin sağlığı ile yakından ilgilenen bazı doktorları da o gün eşleri ve çocukları ile beraber ziyarete gelmişti. Onlarla Hoacefendi’nin misafirlerini kabul ettiği salona giriyoruz. Bazı gazeteci arkadaşlar da aileleri ile beraber gelmişti.
Hocaefendi onlara dönerek şöyle diyor: “Eski arkadaşlarımız, hepsi eskimeyen arkadaşlar…Vazifelerini yapıyorlar. Cenab-ı Hak bizlere de istikamet lütfetsin inşallah…”
Şartlar ne olursa olsun Allah’ın “yeni yol ve yöntemler” lütfettiğin ifade ediyor Hocaefendi… Zor şartlar altında da olsa hizmetler böyle tabii seyri içinde devam edince bunun mükafatı ve bereketi olarak “yeni şeyler yapma imkanları” ortaya çıktığını vurguluyor: “Ne yapabilirsek onu yapmamız lazım. İnkisarımız büyüktü, inşallah telafisi de o manada olur… Ümitle yasadığımız günler vardı, bazı şeyleri tırpanladılar, şimdi farklı bir ümit içindeyiz. Hep böyle kararmalar olmuş, geceler basmış, sonra karanlık sıyrılmış, hizmetler devam etmiş. Buraya ilk geldiğimizde 1-2 insan vardı. California’ya gittik. İki talebe arkadaş bir evde kalıyorlardı. 20 kadar eyalete gittik, kimseyi bulamadık. Elhamdülillah şimdi salonları dolduracak insanlar var. Cenab-ı Hak lütfetsin, bereketi artsın inşallah…”
Bir gazeteci arkadaşımız uzun müddet hapiste kalan çok kıymetli iki insandan bahsedince Hocaefendi, “Vefalı davrandılar onlar” diyerek bu müstesna insanları tebşir ediyor.
Bu Hizmet dairesi genişliği ölçüsünde vairadatlara muhatap oluyor. Bazen Hizmet ile tanışmamın ilk günlerine zihnen gidiyorum ve “Acaba beni en çok cezbeden husus neydi?” diyorum. Cevabım şöyle oluyor: Bu dairenin insana her daim inşirah veren genişliği…
Normal hayatta dar mekanlar insanı bunaltır, insanı hava almak için bir an evvel dışarı çıkmaya sevkeder. Geniş ve ferah mekanlar insanın ruhunu bu şekilde sıkmaz, rahatsız etmez.
İnsanın içinde bulunduğu sosyal gruplar, cemaatler, camialar da benzer mahiyette bir tesir icra eder. Dar kalıplara göre cereyan eden, zamanın ruhuna ve ihtiyaçlarına tam cevap vermeyen oluşumlar bir süre sonra insanları sıkar. Dar mekanların havasızlığı gibi bir tesirdir bu…
Her zaman Hocaefendi’nin mekanında birbirinden farklı o kadar değişik insanlarla karşılaşıyorum. Bir manada “Dinde kolaylık esastır” prensibinin tezahürü gibi, hemen her insanın kendisini bu daire içinde hissetmesinin, bu itminanla mutmain olmasının kapıları sonuna kadar açık…
Bediüzzaman Hazretleri ve Risale-i Nur dairesindeki hususiyet gibi… Bediüzzaman Hazretleri sadece bir defa gördüğü nice insanlara “Seni talebeliğe kabul ettim” demiş. Onları farzları ifaya ve hayra bu tesirli ifadesiyle teşvik etmiş. O zamanın şartlarında farzları ifa ve Risale-i Nur okuma çok mühim bir hususiyetti.
Esasında günümüzün şartları da aynı… Hocaefendi de tıpkı Bediüzzaman Hazretleri gibi her daim hep bu daireyi çok geniş tutmuş. Bu vesile ile çok değişik yelpazelerden nice insanlar kendilerini bu daire içinde gördüler, niceleri “Hizmet dostları” mertebesine yükseldi, bu alicenaplıkla nice insanların düşmanlıkları törpülendi.
Ben her defasında Hocaefendi’nin sohbet salonunda insanlara bakınca aklıma hep bu hususiyet geliyor: Bu daire çok geniş, Allah’ın izniyle nice insanlara yer var, bu gönül dünyasında nice insanlara birer sandalye var.
Bu Ramazan ve bayram günlerinde bunu bir kere daha müşahede ettik, nice mazlum ve mağdurlarla beraber asıl bayramlara ulaşma arzumuzu dualarla, niyazlarla Rabbimize arz ederek…