AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıktan hedef gösterdiği gazeteci Keneş, Hollanda medyasının da gündeminde. Erdoğan, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’la görüşmesinin ardından yapılan ortak basın toplantısında sürgün gazeteci adını vererek Türkiye’ye iadesini istemişti.
NPO1 muhabiri Luuk Mulder, 2016 darbesinden hemen sonra Türkiye’deki zulüm ve baskılardan kaçarak İsveç’e iltica eden gazeteci Keneş ile görüştüklerini anons ederek programa başladı.
Bülent Keneş’in, “Ne yazık ki ailem ve ben bu tür tatsız durumlara alıştık. Türkiye’de geçirdiğimiz yıllardan bu yana bu tür saldırılar ile karşılaşıyoruz. İsveç bir despotun mantıksız taleplerine boyun eğmez.” ifadelerine yer verildi. Haberde, devlet medyasının Keneş’i gizli gizli takip ettiği ve Erdoğan’ın ailesine yakın medyada fotoğraflarının ve görüntülerin yayınlandığını aktarıldı.
“RESİMLERİMİ TÜRK İSTİHBARATI İLE BAĞLANTILI SABAH GAZETESİ ÇEKTİ”
Keneş Hollanda’nın en çok izlenen programında şunları söyledi: “Bu görüntü ve fotoğrafların çekilmesi, Türk istihbaratıyla bağlantılı Abdurrahman Şimşek (Sabah Gazetesi) gibi gazetecilerin tek başına yaptığı işler olmadığı açık. Muhtemelen büyük bir ekiple çalışıyorlar. Örneğin günlerce Lidl’in (Alman süpermarket zinciri) önünde saklanmış, beni filme almış ve fotoğraflarımı çekmiş olmalılar. Bu görüntüleri iki farklı tarihte çekmişler. Bu gazetecilik işi değil. Bu, doğrudan Türk istihbaratıyla bağlantılı bir ‘mülteci casusluğu’ vakasıdır. Elbette bunun beni tamamen etkilemediğini söyleyemem. Elbette bir etkisi var. Böyle bir şey yaşamak istemezdim ama İsveç gelişmiş bir hukuk devleti. İsveç yasaları ve İsveç’in bağlı olduğu uluslararası anlaşmalar tarafından korunuyorum. Elbette İsveç Rusya tehdidi nedeniyle olağanüstü bir dönemden geçiyor. İsveç’in NATO üyeliği başvurusu, 200 yıllık tarafsızlığın ardından büyük ve paradigmatik bir değişikliktir. Ancak İsveç’te insan hakları, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü her şeyden önemlidir. Bunlar 1776’dan beri anayasal güvence altındadır. 250 yılı aşkın geleneği ve İsveç’i İsveç yapan değerleriyle, bu uzun geleneği bırakıp bir despotun mantıksız taleplerine boyun eğmelerini beklemiyorum.
BENİM TEK SADAKATİM TEMEL İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLER
Ancak durum değişmiş gibi görünüyor. İsveç yakın zamanda sağcı bir hükümete sahip oldu ve bu hükümet de zaten mültecileri kabul etmek istemeyen seslere kulak veriyor. Hükümet sonuçta NATO üyesi olmak için birkaç Türk muhalifi iade edebilir. Örneğin altı ya da yedi ay önce bana nasıl hissettiğimi sorsaydınız, size hiç endişelenmediğimi söylerdim. Bugün NATO üyelik müzakereleri ve İsveç’in iç siyasetindeki sağa kayış beni endişelendiriyor. Ancak büyük bir çoğunluk, Erdoğan’la yapılan müzakerelerde siyasi mültecilerin olası iadesini, İsveç’i İsveç yapan tüm değer ve geleneklere ihanet olarak görmektedir. Hatta bazıları, mevcut hükümetin Erdoğan’ın Türk muhalif gazetecileri ve diğer kişileri iade etme taleplerine boyun eğmesi halinde iktidardaki koalisyonun ayakta kalamayacağını söylüyor. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, şahsen iade şansının sıfır olduğunu düşünüyorum. Bu ülkede bürokratik işler genellikle yavaş ilerler. Siyasi sığınma başvurum 31 Mayıs 2018 tarihinde kabul edildi. Nisan 2021’de, koşulları karşıladığım için süresiz oturum izni başvurusunda bulundum. Daimî ikamet iznimin önümüzdeki birkaç gün içinde gelmesini bekliyorum. Elime ulaştığında vatandaşlık işlemlerini başlatacağım. Benim tek sadakatim temel insan hak ve özgürlükleri, evrensel insan hakları ilkeleri ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde liberal demokratik değerleredir. Bu değerlere aykırı hareket eden her grup, parti, lider ya da oluşum eleştirimi hak eder. İyi bir gazeteciye yakışır şekilde, bu tür anti-demokratik oyuncularla aramda her zaman eleştirel bir mesafe tutmaya çalıştım ve bunu yapmaya devam edeceğim.”