Adana Barosu Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, Gazeteci-Yazar Hrant Dink cinayetinin üzerinden 9 yıl geçmiş olmasına rağmen verilen ilk kararın vicdanları tatmin etmediğini söyledi.
Barosu Başkanı Çıtırık, Dink'in ölüm yıl dönümü dolayısı ile yaptığı açıklamada, "19 Ocak 2007'de katledilen Hrant Dink'in eşi Rakel Dink'in de belirttiği üzere, "Devlet taşlarının altını temizlemek zorundadır." dedi. Dink cinayetinin devlet organizasyonu ile adım adım örüldüğünü iddia eden Av. Çıtırık, "Dink'in failleri üç-beş tetikçiden ibaret değildir. Bu cinayet tasarlanarak organize edilmiştir. O yüzden de adaletin yerini bulması için cinayette ihmali olan, sorumluluğu bulunan ve failleri kollayan herkesin adalet önünde hesap vermesi gerekir. Kamu görevlileri ihmali davranışları ile cinayete suç ortağı olmuşlardır." diye konuştu.
Dink'in öldürülmesine ilişkin yürütülen soruşturma ve yargılama sonucunda verilen kararın, toplum vicdanınca tatmin edici bulunmadığını vurgulayan Çıtırık, kararı veren mahkeme başkanın da, "Cinayetin basite indirgenemeyeceğini, verdikleri karardan rahatsız olmadıklarını; ancak kararın tatmin edici olmadığını" beyan ettiğini hatırlattı.
Bu cinayeti işleyenlerin ve arkasında ki güçlerin ortaya çıkartılmasının hükümetin ve sorumluluk sahibi kamu yetkililerinin görevi olmasına rağmen davada etkin soruşturma yürütülemediğini öne süren Çıtırık, "Kamu görevlileri almış oldukları istihbari bilgileri zamanında kullanmış olsalardı, bugün Hrant Dink aramızda olacaktı. Kamu görevlileri ihmali davranışları ile bu cinayete suç ortağı olmuşlardır. Bu dava, etkili soruşturmanın yapılmadığı bir dosya olarak kayıtlara geçmiştir." şeklinde konuştu.
Dink'e sıkılan kurşunların, Türkiye'nin toplumsal barış ve huzuruna, farklı düşüncelerine sıkıldığını aktaran Çıtırık açıklamasına şöyle devam etti: "Dink'in öldürülmesi, ötelenerek yok sayılan kesimlere, kamuda sıfat taşıyanların yaklaşımlarını net bir şekilde ortaya koymuştur. Olayın üzerinden 9 yıl gibi uzun bir süre geçmiş olmasına karşın, gerçek adalet tecelli etmemiştir. Ülkemizde farklı kimlik ve farklı düşüncedeki insanlarımıza sabır, tahammül, katlanma ve hoşgörü içinde olunması gerekmektedir. Farklılıklar; yok sayılma ve ötelenme aracı değil, bir zenginlik olarak görülmelidir."
Emniyet ve istihbarat teşkilatı ile bağlantılı kişilerin olaya isimlerinin karışması, tetikçilerin güvenlik güçleriyle hatıra fotoğrafları çektirmeleri kamu görevlilerinin de içinde yer aldığını ve derin devlet ilişkilerinin bu cinayette rol oynadığını gösterdiğini savunan Çıtırık, şöyle devam etti: "Dink cinayetinin TBMM Araştırma Komisyonu'nda Trabzon ve İstanbul Emniyet birimlerinin ihmali olduğuna dair rapor açıklanmıştır. Dink'in eşi,kardeşleri ve çocukları etkin soruşturmanın yokluğu ve kendilerine soruşturmayla ilgili yeterli bilgilerin verilmemesi nedeniyle, hak ihlali yönünden Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuşlardır. Bu süreçte Eylül 2010 'da AİHM, Hrant Dink'in eşi ve çocukları tarafından yapılan başvuruda; AİHS'nin yaşama hakkı, ifade özgürlüğü ve etkin başvuru yoluyla ilgili düzenlemelerin Türkiye tarafından ihlal edildiğine dair karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi Temmuz 2014'de çok önemli karar vermiştir. Buna göre; 'olay kapsamında ihmalleri olduğu ileri sürülen ve kimlikleri tespit edilen İstanbul ve Trabzon'daki kamu görevlilerinin cinayetin üzerinden uzunca bir zaman geçmiş olmasına karşın, halen ifadelerinin bağımsız adli birimlerce alınmadığı, olaydaki rollerinin saptanmadığı, öldürülenin yakınlarının ancak kendi çabaları ile soruşturma sürecinden haberdar olabildikleri ya da katılabildikleri, soruşturmanın makul bir özen ve hızla yapılmadığı anlaşılmış olup, hakkın özüne zarar verecek şekilde yürütülen soruşturmanın etkisiz olduğunun kabulü gerekir.' şeklinde karar verilmiştir. Kamu görevlilerinin bir kısmının ihmali, görevi kötüye kullanması suçlarından bir kısmı da tasarlayarak adam öldürmeye yardım etmek, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçlarından dolayı yürütülen soruşturma sonrasında iddianame düzenlenmiş, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 26 sanıklı Hrant Dink Cinayetine dair yeni davanın, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinde ana dava dosyasıyla birleştirilmesine karar vermiştir." CİHAN