17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yürütürken Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından önce açığa alınan, ardından meslekten ihraç edilen savcılardan Mehmet Yüzgeç hakkında ek bir soruşturma daha açıldı. HSYK başmüfettişi Ömer Kara, soruşturmaya savcı Yüzgeç'in açığa alınma ve meslekten ihraç kararının ardından yaptığı basın açıklamalarını gerekçe gösterdi.
Soruşturma kararını Twitter hesabından duyuran Mehmet Yüzgeç konuyla ilgili, "HSYK, bu kez de ifade özgürlüğü kapsamında yaptığım basın açıklamalarım nedeniyle hakkımda yeni bir soruşturma daha başlatmış. Soruşturmaya konu basın açıklaması, hiçbir yasal düzenlemede suç olarak tanımlanmamıştır. Unutmamak gerekir ki güç ve iktidar sahibi olmak, insana başkasına zulmetme hakkını vermez. Kuvvet hakkın emrinde olursa kıymet kazanır." dedi.
İstanbul Cumhuriyet savcısı iken 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması sonrası Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca (HSYK) 2014 yılı yaz kararnamesi ile Kahramanmaraş'a atanarak önce açığa alınan, sonra da meslekten ihraç edilen savcılar arasında yer alan Mehmet Yüzgeç, Twitter hesabından hakkında yeni bir soruşturma daha açıldığını duyurdu. Basına yaptığı açıklamaların soruşturmaya gerekçe gösterildiğini ifade eden Yüzgeç, oysa ki HSYK 1. Dairesinin 07.01.2014 tarihli ve 37-38 nolu kararlarında 'Hakim ve Cumhuriyet savcılarının haklarında yazılı ve görsel medyada çıkan haber ve iddialarla ilgili cevap hakkı kullanmasının 'İzne tabi' olmadığının açıkça belirtildiğini' söyledi.
Soruşturmayla kendi şahsı üzerinden yargı mensuplarının korkutulmaya ve sindirilmeye çalışıldığını savunan Yüzgeç, şunları yazdı: "Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarından birini yürüttüğüm için beni meslekten ihraç eden; yine rahatsızlığımdan dolayı aldığım 10 günlük sağlık raporundan dolayı da hakkımda soruşturma başlatan HSYK, bu kez de ifade özgürlüğü kapsamında yaptığım basın açıklamalarım nedeniyle hakkımda yeni bir soruşturma daha başlatmış. Ayrıca soruşturma içeriğine ilişkin herhangi bir bilgiye de yer verilmemiştir. HSYK 1. Dairesinin 07.01.2014 tarihli ve 37-38 nolu kararlarında; Hakim ve Cumhuriyet savcılarının haklarında yazılı ve görsel medyada çıkan haber ve iddialarla ilgili cevap hakkını kullanmasının; 'İzne tabi olmadığı' açıkça belirtilmiştir. Bu soruşturmalar ile şahsım üzerinden yargı mensupları korkutulmaya ve sindirilmeye çalışılmaktadır. 2014 HSYK seçimleri sonrasında göreve başlayan kurulun 25.10.2014 tarihi itibariyle hakim-savcılar hakkında yapılmış olan 10 binin üzerinde görüşülmeyi bekleyen şikayet dilekçesi varken; HSYK tarafından hakkımdaki ihbar-şikayet öne alınarak şahsıma yönelik tarafsız davranmadığı kanısı oluşturmuştur."
'SAVCILARIN BASIN AÇIKLAMASI YAPAMAYACAKLARINA DAİR HERHANGİ BİR YAZILI HÜKÜM BULUNMAMAKTADIR'
Basın açıklamalarını, siyasi iktidar ve aktörlerince hakkında olumsuz yönde oluşturulmaya çalışılan kamuoyu ve algılar nedeniyle yapma gereği duyduğunu kaydeden Yüzgeç, şunları ifade etti: "Olayı soruşturmakla görevli Başmüfettiş Ömer Kara, adil yargılama ilkesine uymamış, lehime hiçbir delil toplamamıştır. Başmüfettiş Ömer Kara, tarafsız olmadığından ve soruşturmada ön yargılı davrandığından 'reddi' yönünde talepte bulundum. Soruşturmaya konu basın açıklaması, hiçbir yasal düzenlemede suç olarak tanımlanmamıştır. Anayasa, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu, 6087 sayılı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu ile mer'i hiçbir kanun ve yönetmelikte; Hakim ve Savcıların basın açıklaması yapamayacaklarına dair herhangi bir yazılı hüküm bulunmamaktadır."
'SİYASİ İKTİDAR VE AKTÖRLERİ HAKKIMDA OLUMSUZ YÖNDE ALGI OLUŞTURMAYA ÇALIŞTI'
Yüzgeç, konuyla ilgili şunları yazdı: "İç hukuk ve uluslararası tüm yasal düzenlemelerde herkesin görüşlerini açıklama ve ifade hürriyetine sahip olduğu güvence altına alınmıştır. Yazılı, görsel ve sosyal medyada birçok hakim ve savcı tarafından bu şekilde açıklamalar yapılmasına rağmen şahsım hakkında inceleme ve soruşturma başlatılması eşitlik ilkesine aykırı değil midir? İlgili soruşturmanın farklı bir noktasında olsam ve bu açıdan basın açıklaması yapmış olsaydım da yine soruşturma geçirir miydim? Basın açıklamaları iç hukuktaki tüm yasal düzenlemelere ve uluslararası mevzuata uygun olarak basın açıklamaları; yürütmüş olduğum 17 Aralık soruşturması nedeniyle, disiplin soruşturmalarına maruz kaldığım hususunda, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Basın açıklamaları; HSYK'nın yaşanan bu süreçte üzerine düşeni yapmaması nedeniyle, yürüttüğüm soruşturmadan el çektirilmem, bu soruşturma nedeniyle açığa alınmam ve ihraç edilmem nedeniyle yapılmıştır. Basın açıklaması; siyasi iktidar ve aktörlerince hakkımda olumsuz yönde oluşturulmaya çalışılan kamuoyu ve algılar nedeniyle yapılmıştır. Basın açıklamaları; kamuoyunu doğru bilgilendirmek amacıyla, şahsıma yapılan haksız saldırıları bertaraf etmek amacıyla yapılmıştır. Basın açıklamaları; yargı sisteminde, yargı erkine yapılan müdahaleleri saklamak yerine, kamuoyu ile paylaşarak bilgilendirilmesi ayrıca yargı erkinin nüfuz ve itibarını korumaya yönelik yapılmıştır. Basın açıklamaları; kişisel husumet, kızgınlık, alaya alma kastı ile yapılmadığı gibi, hiç kimseyi de hedef almamıştır. Ayrıca soruşturma içeriğine ilişkin herhangi bir bilgiye de yer verilmemiştir. HSYK 1. Dairesinin 07.01.2014 tarihli ve 37-38 nolu kararlarında; Hakim ve Cumhuriyet savcılarının haklarında yazılı ve görsel medyada çıkan haber ve iddialarla ilgili cevap hakkını kullanmasının; 'İzne tabi olmadığı' açıkça belirtilmiştir. Bu soruşturmalar ile şahsım üzerinden yargı mensupları korkutulmaya ve sindirilmeye çalışılmaktadır. 2014 HSYK seçimleri sonrasında göreve başlayan kurulun 25.10.2014 tarihi itibariyle Hakim-Savcılar hakkında yapılmış olan 10 bin'in üzerinde görüşülmeyi bekleyen şikayet dilekçesi varken; HSYK tarafından hakkımdaki ihbar-şikayet öne alınarak şahsıma yönelik tarafsız davranmadığı kanısı oluşturmuştur."
'GÜÇ VE İKTİDAR SAHİBİ OLMAK BAŞKASINA ZULMETME HAKKINI VERMEZ'
Yüzgeç, sözlerini şöyle tamamladı: "Unutmamak gerekir ki güç ve iktidar sahibi olmak, insana başkasına zulmetme hakkını vermez. Kuvvet hakkın emrinde olursa kıymet kazanır. Yine unutmamak gerekir ki adalet ne kadar mülkün temeli ise zulüm de o kadar bu temele yerleştirilmiş bir dinamittir." CİHAN