Ödül töreninde konuşan Gül, "
Türkiye’nin gelişmesi kalkınmasında bilim teknolojinin çok büyük bir katkısı olacaktır. Esas
çekici lokomotif bu alandır. Türkiye bu hususu kavramıştır buna göre hukukunu düzenlemiş buna göre
destekler vermektedir." dedi.
Çankaya Köşkü’nde düzenlenen törende konuşan Gül, Türkiye’nin hala öğrenmeye açık bir nüfusu bulunduğunu kaydetti. "
Çocuklarımızı sürekli bilime özendirmeliyiz" diyen Gül, üniversitelerin sadece eğitim
öğretim yapılan yerler olmadığın aynı zamanda bilim üreten, teknolojiye dönüştüren kurumlar olduğunu vurguladı.
Bilim ve teknolojinin gelişmesi için insan ve imkan gerektiğini belirten Gül,
yurtdışında doktora yapan Türk öğrenci sayısının birçok ülkenin öğrenci sayısından daha fazla olduğuna işaret etti.
Son yıllarda hükümetin ve diğer kurumların bilim insanlarına maddi imkanlar sağlama noktasında önemli mesafeler aldığını aktaran Gül, bütçeden bilime ve AR-GE’ye ayrılan payın giderek arttığını ifade etti. Gül, "Türkiye’nin gelişmesi kalkınmasında bilim teknolojinin çok büyük bir katkısı olacaktır. Esas çekici lokomotif bu alandır. Türkiye bu hususu kavramıştır buna göre hukukunu düzenlemiş buna göre destekler vermektedir." diye konuştu.
ÖDÜLLERİ VERDİ
Konuşmasının ardından Gül, Bilim
ödülünü kazanan Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı ile kablosuz
haberleşme ağlarında üstün çabaları sebebiyle özel ödüle layık görülen Prof. Dr.
İlhan Fuat Akyıldız ile
teşvik ödülü kazanan
genç bilim insanlarına plaketlerini takdim etti. Gül, ödül kazanan bilim insanlarını
teker teker
tebrik edip hatıra fotoğrafı çektirdi.
Bilim,
Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Nihat
Ergün, 2012'den itibaren yurt dışında çalışan Türk bilim insanlarını Türkiye'de buluşturan bir kurultay düzenleyeceklerini açıkladı.
Ergün, Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül'ün himayesinde Çankaya Köşkü'nde düzenlenen ve ''46.
TÜBİTAK Bilim, Özel, Hizmet ve Teşvik Ödülleri ile TÜBİTAK-TWAS Teşvik Ödülü''nün sahiplerine verildiği törende, Türkiye'nin dünyaca ünlü sanatçılara, dünyaca kabul görmüş akademisyenlere, bilim insanlarına ihtiyacı olduğunu belirterek, Türkiye'de bu potansiyelin bulunduğunu vurguladı.
Hükümet olarak yurt içindeki ve yurt dışındaki bilim insanlarıyla çok daha yapıcı ilişkiler kurduklarını dile getiren Ergün, ''2012'den itibaren tüm dünyadaki bilim insanlarımızı ülkemizde buluşturan bir kurultay düzenleyeceğiz. Çünkü dünyanın çok değişik yerlerinde bilim çalışmaları yapan insanlarımız var. Bunlar arasındaki irtibatı kurmak, bir network oluşturmak ve Türkiye'de yılda bir defa bunları bir araya getiren bir ortak çalışmayı başlatmak amacındayız'' dedi.
Bu tür organizasyonların farklı ülkelerdeki Türk bilim insanlarının birbirlerini daha iyi tanımalarını sağlayacağına işaret eden Ergün, Türkiye'ye duyulan güven ve cesaretin artmasına da yardımcı olacağını belirtti.
Sanayi Bakanlığının, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak yeniden yapılandırıldığını, TÜBİTAK ve Türkiye Bilimler Akademisi gibi iki önemli kuruluşun da Bakanlık ile ilgili kuruluş haline geldiğini hatırlatan Ergün, yeni yapılanmayla bilim, sanayi ve teknoloji alanında birbirini tamamlayan uyumlu politikaların devreye sokulması ve böylece Türkiye'de bilim, teknoloji ve sanayi ikliminin güçlendirilmesinin amaçlandığını kaydetti.
Türkiye'nin, dünyada sürekli yenilenen ekonomi ve sanayi politikalarını yakından izlemesi, gelecek hedeflerine uygun politikalar geliştirmesi gerektiğine işaret eden Ergün, ''
2023 yılında milli gelirini 2 trilyon doların üzerine çıkararak dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olan, yıllık 500 milyar dolar ihracat yapan,
üretim ve ihracat içinde ileri teknoloji ürünlerin payını yüzde 20'lerin üzerine çıkaran, ar-ge'ye milli gelirden yüzde 3 pay ayıran bir Türkiye hedefliyoruz'' dedi.
-''Ticarileşmeyen bilginin fazla önemi yok''-
Ergün, son yıllarda milli gelirin içindeki ar-ge payının ve bu pay içinde özel sektöre ayrılan kısmın da artırıldığına işaret ederek, bilim, sanayi ve teknoloji alanlarındaki destek mekanizmalarının geliştirildiğini ve çeşitlendirildiğini anlattı. Bilim ve teknoloji üretimine ilişkin idari ve hukuki süreçlerin de iyileştirildiğini söyleyen Ergün, Türkiye'nin bilim insanları için bir cazibe merkezi olmasını sağlayacak altyapıların kurulduğunu belirtti. Bu iyileştirmelere rağmen, bugün bir çok sektörde Türkiye'nin
tüketici konumunda kaldığını hatırlatan Ergün, üniversite-sanayi
işbirliğinin gelişmesinin önemine dikkat çekti.
California Üniversitesi'nin 20 yıl önce aldığı kararla bilginin ticarileşmesine karar verdiği anlatan Ergün, ''Ticarileşmeyen, hayata doğrudan etki etmeyen bilginin artık günümüzde fazla bir önemi yok. Bu temel bilimlerin
ihmal edilmesi anlamına gelmiyor. İyi matematikçileriniz, iyi fizikçileriniz, iyi kimyacılarınız, iyi sosyologlarınız, iyi hukukçularınız yoksa zaten araştırmacınız da olmaz,
teknik araştırmaları yapacak insanınız da olmaz. Onun için temel bilimleri de ihmal etmeden, onu da güçlendirerek bunu yapmak mecburiyetindeyiz'' diye konuştu.
Ergün, gençlerin ve çocukların bilime olan ilgilerini artırmak için de her kentte Bilim ve Teknoloji Merkezleri kurulması gerektiğini, 2012'den itibaren bu merkezlerin hayata geçmeye başlayacağını bildirdi.
-''
Kayseri, bir Cumhurbaşkanı, bakanlar ve TÜBİTAK Başkanı çıkardı''-
TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr.
Yücel Altunbaşak da bilim insanları ve sanatçıların görülmeyeni gösteren, varolmayı ortaya koyan, üreten ve bu yolla insanlık mirasına katkı sağlayan beyinler olarak
toplumda farklı bir noktada bulunduklarını ifade etti. Bilim insanının, ''yaratma sıfatına ayna olma'' özelliğinin günlük hayatın tekdüzeliği içinde unutulabildiğini dile getiren Altunbaşak, ''Ama bilin ki hepiniz çok özelsiniz'' dedi.
Çağın en önemli konusunun inovasyon ve girişimcilik kültürü olduğunu vurgulayan Altunbaşak, inovatif aktivitede ABD,
İsrail,
Kanada gibi ülkelerin ilk sıralarda olduğunu dile getirerek, ''Bu başarıların sebepleri elbette araştırılabilir ama sanıyorum ki burada kültürün de önemli bir etkisi var'' dedi.
Bazı kültürlerin, değişik olanı toplumun normlarına uydurmaya çalışırken, diğerlerinin çocukluk yaşlarından itibaren bireylerin DNA'sına yenilikçilik ve girişimcilik geni aşıladığını belirten Altunbaşak, ''Aslında Türkiye'de de girişimcilik kültürüne çok güzel bir örnek var; Kayseri kültürü. Bildiğiniz üzere Kayseri ülkemizde başarılı işadamları çıkarmış, şimdilerde bir Cumhurbaşkanı, bakanlarımızı ve bir de TÜBİTAK Başkanı çıkardı'' diye konuştu.
Refah düzeyi yüksek bir toplum olmak için tek çıkar yolun inovasyon ve girişimcilik olduğuna işaret eden Altunbaşak,
ucuz iş gücü ile herkesin yaptığını yaparak
zengin ülkeler sınıfına geçmenin imk
ansız olduğunu söyledi. Altunbaşak, TÜBİTAK'ın Türkiye'de inovasyon ekosisteminin canlanması ve girişimcilik kültürünün yaygınlaşması için beş yeni destek mekanizması planladığını bildirdi.
-''Makale yazılmak için
makale yazılmaz''-
Altunbaşak, Türkiye'de 1995-2010 yılları arasında bilimsel makale sayısında yaklaşık 4 katlık artış yaşandığını, ancak makale atıf sayısının neredeyse aynı oranda düştüğünü belirtti. Bilimsel makalede artık kaliteye bakmanın zamanının geldiğini belirten Altunbaşak, işin zor olan kısmının da burası olduğunu belirtti.
Altunbaşak, bilim insanlarının yazdığı makalenin bilim dünyasındaki etkisini ölçmeyi amaçlayan ''H-faktörü'' parametresinin eksikliklerine rağmen bilimsel etki analizinde en yaygın yöntem olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Örneğin bilgisayar mühendisliğini ele aldığımızda 'H-indeksi' 100 olan bir kişinin ki bir kaç kişi var dünyada, bunların bilim dünyasına etkisi, maalesef bizim pek çok üniversitemizin bütün alanlarda yaptığı etkinin toplamından daha yüksek. Burada bilgisayar mühendisliğini özel olarak seçmedim. İnternette bu listeye çok daha kolay ulaşılabileceği için bu örneği veriyorum. Bu örnek bize kalitenin ne kadar önemli olduğunu açıkça gösteriyor. Bir kişi bir tarafta, diğer tarafta neredeyse ülkenin bütün üniversiteleri...''
Bilimde sonuç odaklı çalışmanın önemli bir yer tuttuğunu vurgulayan Altunbaşak, bilimsel makalenin de yapılan bir projenin, bir çalışmanın
doğal sonucu olduğunu belirtti. ''Makale yazmak için makale yazılmaz.
Proje yapmak için de proje yapılmaz; proje bir problemi çözmek için yapılır'' diye konuşan Altunbaşak, her problemin de çözülmeye değer olmadığını ifade etti.
Altunbaşak, şunları kaydetti:
''Çözdüğümüz problemin ülkeye
hizmet etmesi lazım. Unutmayalım ki, bu projeler vatandaşın vergisi ile destekleniyor. Bizim projelerimizi desteklemek yerine, bu para il
e devlet bugün, Van'da yüzlerce kişiye çadır, kara kışta yalın ayak 5 kilometre uzaklıkta okula giden öğrencilerimize
ayakkabı alabilir veya işsizlikten intihara teşebbüs eden bir çok kişiye daha ekmek kapısını açabilir. Ancak devletimiz, bilim laboratuvarına kaynak ayırıyor, her türlü maddi desteği esirgemiyor ki hiçbir şekilde bu desteklere karşı değilim, aklın mantığın ve modernitenin gereği budur. Ama çalışmalarımızda ne yapmak istediğimizi iyi bilmemiz lazım, alternatif maliyetlerimizi iyi hesaplamamız lazım.''
-''Eğitim çağdaşlaşmanın anahtarı''-
TÜBİTAK Bilim Ödülü'nü alan Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı da törende yaptığı konuşmada,
yaşam öyküsünden kesitlere yer vererek akademik çalışmalarını ve vizyonunu anlattı. ''Eğitim çağdaşlaşmanın anahtarıydı ve topluma hizmet en büyük idealdi'' şeklindeki dünya görüşünün sonraki yıllardaki bilimsel çalışmalarını da etkilediğini kaydeden Kağıtçıbaşı, kadınları geri kalan bir toplumun ilerleyemeyeceğini, kadının her alanda toplumsal yaşama katılmasının önemini ve kadın-erkek eşitliğinin en temel insan zenginliği olduğunu da yaşadıkları ve araştırmalarıyla öğrendiğini belirtti.
İnsan gelişimini ve bunun bağlamını oluşturan
aile ve kültür ortamını yıllardır incelediğini dile getiren Kağıtçıbaşı, 22 yıllık ''Erken Destek Projesi''nde bir aile eğitimi çalışması yaparak bunun çocuklara, annelerine ve ailelerine kısa vadede olumlu etkilerini incelediğini, projenin anne ve çocuğa yönelik yaygın eğitim programlarına dönüştüğünü,
Anne-Çocuk Eğitim Vakfı'nın (AÇEV) kurulmasına yol açtığını,
Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği içinde
erken çocukluk ve yetişkin eğitim politikalarını etkilediğini, yurt dışında da uygulandığını anlattı. Kağıtçıbaşı'nın ailesinden bahsederken duygulanması törene katılanların da duygulanmasına yol açtı.
-''Hayatımdaki tüm hedeflerimi başardım''-
TÜBİTAK Özel Ödülü sahibi Prof. Dr. İlhan Fuat Akyıldız da, konuşmasına, ''Kariyerimde çok sayıda ödül aldım ancak bu ödül, kendi önem ve değerinin yanında, kendi ülkemden olması ve kendi ülkemin insanları tarafından verilmesi nedeniyle benim için çok özel bir anlama ve değere sahip'' sözleriyle başladı.
Lise eğitimini Avusturya'da, üniversite eğitimini de Almanya'da tamamladığını anlatan Akyıldız, Almanya'da doktorasını tamamladıktan sonra alanında en iyi olmak için ABD'ye gittiğini söyledi. ''Kimseyi tanımıyorduk, hiç kimsemiz yoktu ama bilgim, başarma hırsım, sınırsız enerjim, hayata anlam ve değer katacağına inandığım özgün fikirlerim vardı. 27 yıl sonra geriye bakınca hayatımdaki tüm hedeflerimi başardığımı söyleyebilirim'' diye konuşan Akyıldız, çok çalışarak bu noktaya geldiğini vurguladı.
ATM ve uydu ağları, uzay interneti konularındaki çalışmalarının literatürde önemli yer edinerek klasikleştiğini belirten Akyıldız, 90'lı yıllarda 3G
mobil haberleşme sistemleri üzerinde çalışmaya başladığını söyledi.
Nanoteknoloji alanındaki ilerlemelere ilgi duyduğunu kaydeden Akyıldız, ''6 yıl kadar önce
nano ölçekli makinaların birbirleriyle nasıl haberleşebilecekleri beni meraka saldı. Bu teknoloji sayesinde bütün hastalıklar artık tarihe karışacak, insan ömrü 200 artı senelere çıkacak. Bu nano haberleşme alanı benim en sonuncu ve kuvvetli araştırma ilgi alanım. Bu alan önümüzdeki 50 yıl içinde dünyada belirleyici bir öneme sahip olacak ve ben de bu alanın tarihindeki öncülerden biri olmak istiyorum'' diye konuştu.
Çok çalışma, dürüstlük ve sebat etmenin yaşamının her alanında uyguladığı bir formül olarak ''başarısının sırrı'' olduğunu anlatan Akyıldız, ancak yetenek olmadan tüm bunların bir fayda etmeyeceğini de sözlerine ekledi.
CİHAN