Büyük bir beklenti oluşturarak geçen hafta bir
basın toplantısı yapan
NASA uzmanları, California'daki Mono Gölü'nde
arsenikte yaşayabilen ve hatta arseniği DNA'sına katabilen 'tuhaf bir
yaşam' türü keşfettiklerini azıklamıştı.
Ancak araştırmayı okuyan bilim insanları, 'keşfe' yol açan teknikte bazı ciddi hataları olduğunu belirtiyor.
British Columbia Üniversitesi'nden mikrobiyoloji
profesörü Rosie Redfield, kullanılan "tekniği görünce şok olduğunu" belitiyor.
Bilim insanları bakteriyi laboratuvar ortamında geliştirmiş ve azar azar mevcut fosfor miktarını çekerek yerine arsenik koymuştu. Sonuçta fosfor olmadan bakterinin sadece arsenik ve oksijenle yaşadığı sonucuna ulaşmışlardı.
Ancak bilim insanları, basit birkaç aşamanın takip edilmediğini ve bunların da bulguların güçlülüğüne gölge düşürdüğünü belirtiyor.
Sözgelimi, uzmanlara göre, DNA bakteriden alınırken, başka moleküller dikkatle temizlenmeli ve böylece örneğe bulaşma olmadığından emin olunması gerekirdi.
Harvard mikrobiyoloğu
Alex Bradley ise bulgular hakkında yazdığı blogda, DNA'nın suda olduğundan, yaşayabilmesinin nedeninin fosfatın varlığından kaynaklanmış olması gerektiğini belirtiyor zira arseniğin suda çözündüğünü hatırlatıyor.
Araştırmanın detaylı bir analizi ayrıca bakterinin
küçük miktarlarda fosfat sayesinde hayatta kalabilmiş olabileceğini de gösteriyor. Bunun tuza bulaşması yoluyla gerçekleşmiş olabileceği kaydediliyor.
Bazı uzmanlar ise çok sayıda başka bakteri türünün inanılmaz derecede düşük fosfor düzeylerinde yaşayabildiğini ve bu durumda da aynısının geçerli olmuş olabileceğine dikkat çekiyorlar.
Colorado Üniversitesi'nden mikrobiyolog Norman Pace, sert bir
eleştiri yapıyor: "Buradaki hikaye düşük düzeylerdeki fosfatın medya, toy araştırmacılar ve kötü eleştirmenler tarafından büyütülmesidir."
Profesör Redfield blogunda, "Bol saçmalar, ama çok az güvenilir bilgi. Eğer bu bir doktora öğrencisi tarafından kurula sunulsa, daha fazla
kontrol yapılması için geri gönderirdim" diye yazdı.
Eleştirilere
yanıt olarak ABD Jeoloji Araştırmaları'ndan ve araştırmacı ekiqten Ronald Oremland, "Eğer hatalıysak, o halde bu, diğer bilim insanları için bulgularımızı yeniden üretmek üzere bir
teşvik niteliğinde olmalı. Eğer haklıysak (ki ben öyle olduğumuza şiddetle inanıyorum) o halde rakiplerimiz bu fenomeni anlamamıza
yardım etmeyi kabul edecektir" dedi.