Samanyolu Yayın Grubu bünyesindeki 13 televizyon kanalı ve 4 radyonun, gece yarısı Türksat uydusundan çıkarılmasını zulüm olarak değerlendiren CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, uygulamanın Türkiye’yi demokratik ülkeler değil, diktatörlük sınıfına sokacak uygulama olduğunu söyledi.
Seçim sonrası Türkiye'nin, zorbaların hükümran olduğu bir düzen yaşadığını ifade eden CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, "Bugün Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu demokrasi ve özgürlüklerdir. Ne yazık ki Türkiye’de en temel haber alma hakkı iktidarın baskısıyla televizyon kanallarının kapatılması suretiyle ihlal ediliyor. Bu uluslararası evrensel kurallara, basın özgürlüğüne aykırıdır. Son dönemde muhalif medya kuruluşlarına iktidar eliyle yapılan bu saldırı uluslararası alanda da Türkiye’yi küçük düşürecek, Türkiye’yi demokratik ülkeler değil, diktatörlük sınıfına sokacak uygulamalardır.” dedi.
Toplumun duyarsızlığını değerlendiren Tezcan, “Türkiye sandıktan çıkan son seçim sonuçlarının toplumda büyük bir korku ve teslimiyet oluşturduğunu gösteriyor. Halbuki hiçbir iktidar hangi çoğunlukla iktidar olursa olsun sandıktan aldığı oy baskıyı meşrulaştırmaz. Toplum korku, teslimiyet ve yılgınlık içerisinde. Bundan bir an önce uzaklaşmamız kurtulmamız gerekiyor. Toplum korktukça sivil toplum sustukça, iktidar baskısı daha pervasız hale gelir. Bunlara her platformda karşı çıkacağız. Ancak sadece CHP olarak, muhalefet partisi olarak bizim karşı çıkmamız yetmiyor, tüm toplumsal kesimler bu zorbaca uygulamalara direnmeli."
CHP AYDI MİLLETVEKİLİ PROF. DR. METİN LÜTFİ BAYDAR
Baydar, Samanyolu Yayın Grubu bünyesindeki televizyon ve radyo kanallarının Türksat uydusundan çıkarılmasını zulüm olarak değerlendirdi. Baydar, "Medya ile uğraşan bir hükumet demokrasiden nasıl bahsedebilir?" diye sordu.
'NEREDE KALDI BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ, NEREDE KALDI ANAYASA’DAKİ TEMEL İLKELER?'
Samanyolu Yayın Grubu’na yapılanı zulüm olarak değerlendiren CHP Aydın Milletvekili Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar, “Ne söyleyebilirim ki, bir yayın kuruluşu aleyhinde yayın yapıyor diye uğraşan bir hükumet demokrasiden nasıl bahsedebilir. Nerede kaldı basın özgürlüğü, nerede kaldı Anayasa’daki temel ilkeler. Şiddetle bu karartmayı kınıyorum. Mutlaka bunların gün gelir hesabı sorulur. Zaten mahşerde bunların hesabı sorulacak ama önemli olan bunları yaşadığımız dünyada ve günlerde de sormak. Yapılan zulüm abad olmaz. Zulüm kalıcı olmaz. Kur’an-ı Kerim’deki temel ayrım, zulmedenler ve zulme karşı koyanlardır. Yani inananlar veya inanmayalar diye değildir. Bunlar zulmediyorlar şu anda. Zulmedenler mutlaka eninde sonunda cezasını bulacaktır. " şeklinde tepkisini dile getirdi.
SAKARYA GAZETECİLER CEMİYETİ BAŞKANI SEZAİ MATUR
Aynı zamanda Türkiye Gazeteciler Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi olan Sezai Matur, 13 televizyon ve radyo kanalının Türksat’tan çıkarılmasına tepki gösterdi. Bu hareketin muhalif olan tüm seslerin kısılması yönündeki yaklaşımın bir ürünü olduğunu kaydeden Matur, bunun aynı zamanda gelinen noktayı net bir şekilde göstermesi açısından da ibret verici olduğunu vurguladı.
Matur, yaptığı açıklamada, gece 00.00'da Samanyolu Yayın Grubu’na ait 13 televizyon ve radyo Türksat’tan çıkarılmasıyla Türkiye’nin yeni bir ekran karartma uygulamasıyla karşı karşıya kaldığını belirtti. Bir yayın grubunun bu şekilde sesinin kesilmesi ve ekranlarının karartılmasının kabul edilemez bir uygulama olduğunu dile getiren Matur, şunları kaydetti: “Uygulama basın ve ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar için yeni bir yöntem olarak önümüzde durmaktadır. Bu hareket muhalif olan tüm seslerin kısılması yönündeki yaklaşımın bir ürünü olmakta birlikte, geldiğimiz noktayı net bir şekilde göstermesi açısından da ibret vericidir. Bir anayasal hak olan halkın haber alma hakkını kısıtlayan ekran karartma kararını kınıyor ve yanlıştan dönülmesini umuyoruz.”
ANTALYA DEMOKRATİK HUKUK VE EVRENSEL İNSANİ DEĞERLER PLATFORMU BAŞKANI AVUKAT MÜCAHİT GÜNDOĞDU
Gündoğdu, Samanyolu Yayın Grubu'nın Türksat'tan çıkartılmasının haber alma özgürlüğüne vurulmuş bir darbe olduğunu söyledi.
'BUNUN ADI KİN, NEFRET VE AYRIMCILIKTIR'
Birilerinin hukuksuz uygulamalarıyla ülkeyi Muz Cumhuriyeti'ne dönüştürdüğünü belirten Gündoğdu, "Bu kadar da keyfi uygulama olmaz. Bunun adı kin, nefret ve ayrımcılıktır. 2024 yılına kadar sözleşmesi bulunan Samanyolu Yayın Grubu'nu 'ben böyle istiyorum' diyerek Türksat'tan indiremezsiniz. Yapılan tek kelime ile utanç verici bir durum. Bir hukukçu olarak ülkemizin geldiği noktada şaşkınlık içindeyim. Bir hukuk devletinde böylesi bir keyfi uygulama olamaz. Ülkemizde anayasa resmen ayaklar altında paspas olmuştur. Mahkeme bu keyfi uygulamaya dur demeli. Geciken adalet adalet değildir." dedi.
Türksat'ın hukuksuz uygulamasının ancak üçüncü dünya ülkelerinde görülebileceğini belirten Gündoğdu, konu ile ilgili her yurttaşın haber alma özgürlüğü elinde zorla alındığı için Cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunabileceğini ifade etti.
'ÜLKEDE HUKUK AYAKLAR ALTINDA'
Konu ile ilgili açıklama yapan Antalya Demokratik Hukuk ve Evrensel İnsani Değerler Platformu Başkanı Av. Gündoğdu, "Maalesef ülkemiz basın özgürlüğü ve haber alma hürriyeti noktasında askeri darbe dönemlerinden daha kötü durumdadır. Hukuk devletinde keyfi uygulamalara yer yoktur. Bunun adı 'ben yaptım oldu' ise bunlar ancak dikta rejimlerinde olur. Bu kararı uygulayan Türksat ileri de çok büyük tazminat ödeyecek ve bu işin altında imzası bulunanlar yargılanacaktır. Türksat, ayrımcılık uygulayarak suç işlemiştir. Kendisini mahkemenin üstünde görmüştür. Utanç verici bir tablo. Ülkede hukuk ayaklar altında. Bu uygulamalar ileride hukuk fakültelerinde utanılacak vakıalar olarak derslerde anlatılacaktır." diye konuştu.
CHP ANTALYA MİLLETVEKİLİ DR. NİYAZİ NEFİ KARA
Milletvekili Dr. Niyazi Nefi Kara, Türksat'ın keyfi uygulama ile Samanyolu Yayın Grubu'nu karartmasını kınadıklarını söyledi.
Ülkenin basın özgürlüğü noktasında geldiği durumun utanç verici olduğunu vurgulayan Kara, siyasi iktidarın, seçim sonrası 'güç bizde, biz istediğimiz yaparız' anlayışının devam ettiğini kaydetti.
'UYGULAMA KEYFİDİR. SİYASİDİR'
Siyasi iktidarın, insanların haber alma hürriyetine yönelik kendisine muhalif gördüğü her sesi kısma girişimin Türkiye'yi dünyada gülünç duruma düşürdüğünü belirten Kara, "Bu girişim halkın özgürce haber alma hürriyetine yapılmış bir darbedir. Uygulama keyfidir. Siyasidir. Ben yaparım diyerek diğer tüm muhalif gördükleri basına bir gözdağı vermedir. Bir ülkede basın özgür değilse o ülkede demokrasiden söz edilemez. Bu keyfi uygulamaya acilen son verilmeli. Ülkede basın özgürlüğüne yapılan darbe, baskı, sindirme, otosansür, ayrımcılık ve akreditasyonlar utanç verici bir hal almıştır." diye konuştu.