Uluslararası Kriz Grubu’na göre dönen IŞİD’lilerin bir kısmı, “Yetkililerin terörle mücadele çabalarını yoğunlaştırmasıyla birlikte sıkı gözetim altına alındı." Bazıları hakkında yasal takibat başlatıldı, bazıları tutuklandı. Buna rağmen "Erken dönemde dönüş yapanların güvenlik takibine girmemiş olma ihtimali yüksek.”
Raporda alınan güvenlik önlemleri sonucunda Ocak 2017’den bu yana Türkiye’de IŞİD saldırısı gerçekleşmediği hatırlatılıyor. Buna karşın dönenlerin akıbetiyle ilgili bilginin sınırlı olduğu vurgulanıyor. Savaşmak için Suriye ve Irak’a gidenlerin bir kısmının örgüte katılmadan önceki sosyal çevrelerine geri döndüğü, çevrelerince dışlanan bir bölümünse Türkiye’nin büyük şehirlerinde izlerini kaybettirdiği uyarısı yapılıyor.
Rapora göre Türk yetkililerin IŞİD tehlikesiyle ilgili algısı da zaman içinde evrildi. Önce diğer ülkelerde olduğu gibi dönen IŞİD’lilerin oluşturabileceği tehdit yeterince ciddiye alınmadı. 2014-15 arasında yeni üye devşirme çalışmalarına büyük ölçüde kayıtsız kalındı.
Raporda bu algının, Gaziantep’teki bir polis karakoluna 26 Mayıs 2016’da düzenlenen saldırı sonrası değiştiği savunuluyor. Uluslararası Kriz Grubu’na göre bunun temel nedeni, ilk kez devlet kurumlarının hedef alınmış olması. IŞİD, 2014-17 arasında toplam 16 saldırı düzenledi. Ama Gaziantep saldırısı bu açıdan bir dönüm noktasıydı.
Gaziantep saldırısının ardından 2017 yılbaşı gecesi İstanbul’daki bir gece kulübünde düzenlenen ve 39 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırı da bir milat. Rapora göre, “Güvenlik birimleri o tarihten sonra takip, gözaltılar ve daha sıkı bir sınır güvenliği yoluyla IŞİD’in eylem alanını daraltmayı başardı ve saldırı girişimlerini engelledi. Ancak, Türk yetkililerin de kabul ettiği üzere tehdit tamamen ortadan kalkmadı.”
Uluslararası Kriz Grubu, raporunda, uygulanan bazı politikaların IŞİD’e katılıp geri dönenlerin ve mevcut şebekelerinin daha fazla yer altına inmesine yol açmış olabileceği uyarısında bulunuyor. Rapora, "Gözden kaçan birkaç kişinin bile yeni üye devşirmesi, finansman sağlaması veya yeni saldılar planlaması ciddi bir tehlikeye dönüşebilir” deniliyor.
Raporda açık kaynaklardan toplanan verilere göre Türkiye’de 5 bin ila 9 bin arasında kişinin IŞID’in kontrolundaki bölgelerde yaşamak için ülkeden ayrıldığı hatırlatılıyor ve Türkiye’nin IŞİD’in en fazla üye devşirdiği ülkelerden biri olduğu vurgulanıyor. Ayrıca dönenler arasında yargılananların genelde terör örgütüne üyelik suçundan 3-4 yıl hapis yattığı ve daha sonra serbest kaldığı belirtiliyor. Uluslararası Kriz Grubu, cezaların görece kısa olmasının yanlış bir yaklaşım olmadığı görüşünde. Raporla ilgili Twitter hesabından değerlendirme yapan Uluslararası Kriz Grubu Türkiye Direktörü Nigar Göksel’e göre cezaevlerinde IŞİD ideolojisine daha çok bağlandıkları için IŞİD’e katılan herkesi uzun süreli hapsetmek kalıcı çözüm değil.
Rapora göre dönen IŞİD üyelerinin yasal takibatı ve hapsedilmesiyle ilgili Türkiye’nin yaşadığı güçlükler diğer ülkelerle benzerlik gösterse de kendine has yönleri de var.
Raporda bu yönler şöyle ifade ediliyor:
"Savcı ve hakimler, IŞİD altında yaşamak için Suriye veya Irak’a giden kadınların kendi iradelerinden ziyade daha çok eşlerine itaat ettiklerini varsayıyorlar. IŞİD saldırı davalarındaki mağdur avukatları, saldırıları düzenleyen tetikçilerin yanı sıra azmettiricilerin açığa çıkartılabilmesi için daha fazla çaba sarf edilmesi gerektiğini ileri sürüyor. Yargılanmaları durumunda IŞİD’e katılıp dönenler genelde terör örgütüne üyelik suçundan üç veya dört yıl cezaevinde kalıyor. Bu, yüzlerce kişinin yakında serbest kalması demek. Bazıları cezaevinde yeni bağlantılar kuracak ve muhtemelen militan çevrelerde itibar kazanacak”
Raporda, devlet kurumlarının son dönemde dönen IŞİD’lilerin cihatçı ideolojiden ve şiddetten uzaklaştırılmasına yönelik çalışmalar tasarlamaya başladığı hatırlatılıyor. Bu çalışmalar daha çok tehdit oluşturabileceği düşünülen kişilerin izlemeye alınması ve militan çevrelere yönelmekte olduğu düşünülen kişileri caydırmak için kısa süreli gözaltılar uygulanması olarak sıralanıyor.
Buna karşın “rehabilitasyon” ya da “de-radikalizasyon” olarak tanımlanan politikaların hedeflerinin genelde muğlak olduğu ve bakanlıklar arası çabalarda eşgüdüm sağlanmadığı eleştirisi yapılıyor.
Uluslararası Kriz Grubu, IŞİD tehdidinin ortadan kaldırılabilmesi için bazı önerilerde de bulunuyor. Bunlardan biri IŞİD, PKK, ve aşırı solcu militan grupları ayırt edecek yaklaşımlar geliştirilmesi. Rapora göre bunların tek bir kefeye koyulması, politikalarda karmaşaya yol açıyor.
Bir diğer öneri, aşırı yük altında zorlanan hakim ve savcılara, dönen ve üye devşiren IŞİD’lilere isnat edilen suçların etkin şekilde soruşturulabilmesi için kaynak sağlanması.
Uluslararası Kriz Grubu ayrıca salıverilme kararlarının daha sağlıklı verilebilmesi için cezaevi yetkilileriyle diğer birimler arasında bilgi akışının geliştirilmesini öneriyor.
Militan gruplara yönelebileceği düşünülen gençlerin de sosyal faaliyetlere yönlendirilmesi veya iş bulmaları için destek sağlanması tavsiyesinde bulunuluyor.
Uluslararası Kriz Grubu, saha araştırması, açık kaynak taraması ve mülakatlar yaparak tüm dünyadaki çatışma ve savaşları analiz eden bir kuruluş. Grup, ihtilafları düzenli olarak raporlayarak, çözüm önerileri sunuyor.