Yeni yasal düzenlemeyi, sosyal medyanın Türkiye’de değişen rolünü ve ifade özgürlükleri açısından Türkiye’yi nasıl bir geleceğin beklediği konularını gazeteci Emre Kızılkaya ve Washington’daki düşünce kuruluşu Center for American Progress (Amerikan İlerleme Merkezi) uzmanı Max Hoffman’a sorduk.
Emre Kızılkaya: “İfade özgürlüğüne yeni bir darbe”
VOA Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye Ulusal Komitesi Başkan Yardımcısı ve yeni nesil gazeteciler için kar amacı gütmeyen platform “Journo.com.tr”nin Proje Editörü Emre Kızılkaya, yeni yasa taslağının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’deki sosyal medya platformlarını “tamamen kaldırma” sözünün ertesinde meclise sunulduğuna dikkati çekti. Kızılkaya, “Hükümetin hala onlarca gazeteciyi hapiste tuttuğu ve 400 binin üzerinde web sitesini engellediği gerçeğini düşünürsek, bu yasa taslağının da Türkiye’de ifade özgürlüğüne yeni bir darbe daha vurma potansiyeline sahip olduğunu söyleyebiliriz. Hükümetin şeffaflık eksikliğinin yanında, bu tür kritik yasalarda sivil toplumla diyaloğa da geçmemesi, tasarının mecliste görüşülmesi öncesinde iyimser olmamızı engelliyor” diye konuştu.
“Sosyal medya tarihin bir parçası, onu kontrol etmek de tarihi yeniden yazmak olur”
Kızılkaya, bir gazeteci olarak kariyerinde sosyal medyanın nasıl bir rol oynadığı sorusu üzerine, kendisi açısından sosyal medyanın hayati önem taşıdığını, kamuoyunun nabzını ölçme, haber toplama ve yeni kaynaklarla temas kurma gibi faaliyetler için sosyal medyayı sıkça kullandığını belirtti.
Twitter’ı 2008 yılından bu yana kullandığını anlatan Kızılkaya, “2013 yılındaki Gezi Parkı protestoları sırasında ya da 2016’da çalıştığım gazete binasının darbeci askerler tarafından basıldığı gün, o olaylarla ilgili son gelişmeleri okurlara anbean Twitter üzerinden duyurduğumu hatırlıyorum. Dolayısıyla sosyal medya tarihin bir parçası. Onu kontrol etmek de tarihi yeniden yazmak anlamına gelecek” ifadesini kullandı.
“Dijital alan Türkiye’de bağımsız gazeteciliğin son kalan sığınağı”
Türkiye’de medya üzerindeki baskılar artarken, sosyal medyanın oynadığı rolün de zaman içerisinde nasıl bir değişim gösterdiği şeklindeki bir soruyu da yanıtlayan Kızılkaya, dijital alanın Türkiye’de bağımsız gazeteciliğin son sığınağı haline geldiği görüşünü dile getirdi.
“İfade özgürlüklerine en büyük tehdit artık hükümetten değil dijital eşik bekçilerinden geliyor”
Kızılkaya, Türkiye’yi basın ve ifade özgürlükleri açısından nasıl bir geleceğin beklediği sorusu üzerine de, “kasvetli görünüme” rağmen Türkiye’deki yeni nesil gazetecilerin, basın özgürlüğü konusunda daha demokratik bir ortamın yaratılması için hem istekli oldukları hem de bunu yapabilecek kabiliyeti taşıdıkları değerlendirmesinde bulundu.
“Journo” projesindeki çalışması kapsamında genç gazetecilerle konuşma imkanı bulduğunu ve onlara çok güvendiğini belirten Kızılkaya, “Gazeteciliğe bağlı kalıyorlar ve Türkiye’de bu işi kamu yararına yapma yönünde ısrarcı oluyorlar. Bu anlamda bence en büyük tehdit artık Türk hükümetinden gelmiyor. Son yerel seçimlerde de görüldüğü üzere, Erdoğan çoğunluğun desteğini kaybetti ve bunu geri kazanması muhtemel gözükmüyor. Bu da, bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasının çok daha zor olacağı anlamına geliyor. Dolayısıyla bence en büyük tehdit dijital ağ bekçilerinden geliyor. Örneğin, çok sayıda Türk, haberlere Google arama motoru üzerinden tesadüf eseri ulaşıyor. Google şu anda Erdoğan yanlısı yayın organlarına yoğun biçimde iltimas geçiyor ve LGBTI+ gibi kırılgan toplulukların kendi uluslararası standartlarını Türkiye’de de uygulama çağrılarına kulak tıkıyor. (Bu konuda Emre Kızılkaya’nın İngilizce ve Türkçe yazısı). Google gibi dev şirketler hükümetin propaganda makinesini beslediği sürece, genç gazetecilerin halkı bilgilendirme görevi de çok zor olmayı sürdürecek ve dijital sığınak da tüm tarafların kuşatması altında kalmaya devam edecek” diye konuştu.
Max Hoffman: “Tasarıyı getirmedeki gerçek neden, AKP’de halk desteği azalıyor endişesi ve muhalefetin sosyal medyadaki başarısı“
Geçen ay Türk medyasının durumuyla ilgili olarak Amerikan İlerleme Merkezi tarafından yayınlanan raporun yazarlarından Max Hoffman da, yasa teklifinin sosyal medyanın kontrolunun fiilen Türk hükümetine teslim edilmesini sağlayacağı görüşünde. Hoffman, “Yasa taslağı, toplu olarak ele alındığında, sosyal medyanın kontrolunu fiilen Türk hükümetine teslim edecek bir dizi yükümlülüğü hayata geçiriyor” ifadesini kullandı.
Sosyal medya şirketlerinin yerel düzeyde bir temsilci atamasının, ülkedeki boyutları düşünülürse, “makul” bir öneri gibi görünebileceğini belirten Hoffman, “Ancak bu, Türkiye’deki yüksek derecede kutuplaşmış yargı ortamında bu kişiyi esasen bir siyasi rehineye dönüştürebilir” değerlendirmesinde bulundu.
Düzenleme kapsamında, şirketlerin bir temsilci atamak zorunda olduğunu, bunu yapmazlarsa bant aralıklarının hükümet tarafından azaltılacağı ve özellikle VPN’le hizmetlerinin neredeyse kullanılamaz hale geleceğini ifade eden Hoffman, “Ancak yasanın en önemli unsuru, sosyal medya şirketlerinin Türk hükümeti yetkililerince ‘yasa dışı’ olarak nitelenen paylaşımları silmesi zorunluluğu. Bu yetkililer kararları herhangi bir duruşma ya da hukuki süreç olmadan alabilir” dedi.
Hoffman, sosyal medya şirketlerinin Türkiye’deki Türk kullanıcıların verilerini saklaması zorunluluğunun da, güvenlik güçlerinin Türk vatandaşları ve sakinlerini gizlice gözetlemesini muhtemelen daha kolay hale getireceğine dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu ay başında yaptığı açıklamada, kızı Esra Bayraktar’ın yeni dünyaya gelen bebeğiyle ilgili sosyal medyada yapılan hakaret ve saldırılara değinerek sosyal medya konusunda düzenleme yapılması gerektiğine işaret etmişti.
Hoffman, bu hakaretler hükümete sansürü daha da sıkılaştırmak için siyasi malzeme sağlasa da, bu tasarıyı şimdi gündeme getirmenin arkasındaki gerçek nedenin başka olduğu görüşünde. Hoffman, “Gerçek neden, AKP halk desteğinin azalıyor olmasından ve muhalefetin geçen yılki yerel seçimlerde sosyal medyayı başarıyla kullanmasından dolayı endişeli. Bu platformun kontrolunu ellerine almak istiyorlar” ifadelerini kullandı.