Kara kamuflajlar içindeki maskeli kişiler ‘tek tip, tek renk’ giysilerle farklı milletlerden ‘düşman’a eşlik ediyor. Turuncu tulum giydirilmiş tutsakların elleri ve ayakları zincire vurulmuş. Siyah ve turuncu çiftlerden oluşan grup, bodur ağaçların arasından teatral adımlarla geliyor. Ellere zoom yapan kamera maskeli siyahların uzun masadan birer adet tabanca aldığını kaydediyor. Fonda Arapça güfteli ‘cihat’ ve ‘zafer’i müjdeleyen ‘ezgi’ler çöle doğru savruluyor.
Kamera geniş plana geçtiğinde elleri arkadan zincirlenmiş her bir ‘kafir’in, ‘münafık’ın omuzunda kara maskeli şahısların eli olduğu halde yürüyüş kolu bozulmuyor.
Bir komutla başları hep eğik olan turuncular yere çömeliyor. Diğerlerinin bir eli yine omuzda, diğeri tabancaların namlusunu havaya doğru kaldırıyor. Ekran karardığında çıkan seslerden mermilerin namluya sürüldüğünü anlıyorsunuz.
Son komutla turuncu lekeler kızgın çöl kumlarının üzerine yığılıyor. Akan kanlar zulüm tarihini hiç silinmemecesine toprağa yazıyor.
Videoda yaşananlar ne ilk ne son!
İki Türk askerinin demir kafesle çölün ortasına getirilip bağlı oldukları ipi ateşe vererek cayır cayır yakılmalarından önce mi, sonra mı belli değil!
17 yıl önce başlayan yeni bin yılın hemen başları sayılan bu günlerde şahit olduğumuz bu görüntüler yakınımızda, sınırın hemen yanında çekildi ve yayıldı. Hani Kürtlerin flamaları dalgalanmadan önce kara renkli bayrakların göndere çekildiği, Türkiye’deki yönetimin bundan hiç rahatsız olmadığı, birçok iddiaya göre yardım ve yataklık ettiği güruh var ya… Bütün dünyanın IŞİD olarak bildiği, fakat ülkedeki mahçup muhiblerin yok DAEŞ’ti, yok DEAŞ’tı gibi kelime oyunlarıyla adını koyamadıkları katiller sürüsü…
İşte onlar yapardı böyle şovları, gösterileri, gösterişleri…
Biliyor musunuz, yakıldığı ilan edilen o iki askerle ilgili henüz tatmin edici bir cevap ne ailelere ne kamuoyuna verildi.
Osmanlı yadigarı Süleymanşah türbesi bu çöl çekirgeleri tarafından işgal edildiğinde beğenmedikleri Kürtlerden aldıkları lojistikle arkalarına bile bakmadan sanduka kaçırdılar.
Özgürlüğe layık görmedikleri Kürtler yaşadıkları toprakları savunurken cephelerini belli ettiler, “Kobani ha düştü, ha düşecek” demekten imtina etmediler.
Şimdi, ya şimdi…
Hala hiçbir iddianın cevabını verebilmiş değiller.
Fakat bölgeyi talan eden, yakan-yıkan uluslararası bir terör şebekesinin ‘sünnet’ini eda ederek dostlarına ‘selam’ gönderiyorlar gizli gizli.
Yoksa Avrupa Birliği yolunda ilerleyen, yüzünü batıya dönmüş, ‘laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti’nde herhangi birinin aklına böyle ‘absürt’ fikirler gelir mi?
Hayal bile değildi, gerçek oldu.
Cumhuriyet’in yüzüncü yılına on yıldan az bir zaman kala hükümet yüz kızartıcı bir başka cürüme hazırlanıyor.
Tek tip, tek renk kıyafet!
Bir ağustos sabahı devletin ajansı duyuruyor haberi. Adalet Bakanlığı kapsamlı bir çalışma yapmış. İşyurtları Kurumu Daire Başkanlığı ile müzakereler yürütülmüş. Ceza infaz kurumlarında görevli tekstil atölyesi ve tekstil mühendisleri de bu buluşmalara iştirak etmiş.
Sonunda yeni dönem faşizminin deli gömleği ortaya çıkmış.
Yeni faşizmin resmi üniformasının seri üretimine başlanacakmış. Gömlek ve pantolonlu takım ile önü fermuarlı tulum olmak üzere 2 tip örnek masaya yatırılmış.
Bandırma ve Bursa Açık Cezaevi İşyurtları hazırmış. Badem kurusu renginde karar kılınmış. İlk etapta tutuklu olarak yargıladıkları 50 bin Gülen cemaati sanığına giydireceklermiş. Muhtemelen daha sonra bütün Türkiye’ye…
Bilmiyorum badem rengi tercihinde dindar kitleleri tanımlamak kadar tahkir için imal edilen ‘badem bıyık’ benzetmesi ilham olmuş mudur? Ne çok eğleniyorlardır değil mi, bu kinin, nefretin sahipleri…
Sırada ne var? Ateşe de verecek misiniz tek tip kıyafet giydirdiğiniz ‘kafirleri’? Kameralara tekbirli, ayetli konuşmalar yapacak, okullarda öğretmeyi planladığınız ‘cihad’a örnek diye sunacak mısınız?
Yapın…Yapın ki bahaneniz kalmasın…
Sahi siz ‘ateş’ ve ‘İbrahim’den ne anladınız?
Cem Mora / Kronos.news