AKP'den istifa eden İstanbul bağımsız milletvekili Mustafa Yeneroğlu, "2016 ile 2018 arasında 1 milyon 56 bin insan, terör örgütü üyeliği bağlamında soruşturma ve kovuşturmaya tabi tutulmuş.
Sadece çekirdek aile üzerinden hesap etsek en az 4 milyon insan eder." dedi.
‘Terör örgütü’ kavramının içinin boşaltıldığını belirten Yeneroğlu, “Milyonlarca insanı ilgilendiren ve hukuk devletinin altından kalkamayacağı bir olguyla karşı karşıyayız. Siyaset bunu göz ardı ediyor. İnsanlar artık mahkemelerde adalet aramıyor” ifadelerine yer verdi.
Gazete Duvar‘dan Özlem Akarsu Çelik‘e konuşan Yeneroğlu, hazırladığı raporun sadece silahlı örgüt üyesi olarak hüküm giyenleri değil bu suçlamayla kovuşturma ve soruşturmaya tabi olanları da kapsadığını kaydetti.
1 MİLYON 56 BİN İNSAN TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİ Mİ?
Yeneroğlu’nun açıklamalarının öne çıkan bölümleri şöyle:
“2016 ile 2018 arasında 1 milyon 56 bin insan, terör örgütü üyeliği bağlamında soruşturma ve kovuşturmaya tabi tutulmuş. Sadece çekirdek aile üzerinden hesap etsek en az 4 milyon insan eder. Soruşturma açılması için savcılığın elinde suç işlendiğine dair temel veriler olması lazım. Bir savcının hukuki değerlendirmesine girecek nitelikte 1 milyon 56 bin insan, terör örgütü üyeliğiyle suçlanıyor. Bir hukuk devletinin altından kalkması mümkün olmayan, toplumsal travma yaratacak bir konu ve incelenmesi gerekiyordu.
AKIL TUTULMASI YAŞANIYOR
Terör örgütü kavramının içini boşalttıktan sonra siyasi ayak yarışı bir hukuksuzluk yarışıdır. Tahribatı görmeyip hasmını terörize etme çabası düşman siyasetidir. 1,056 milyon insan terör örgütü soruşturması geçirmiştir! Bu akıl tutulması ne kadar sürdürülebilir.
YARGITAY KRİTERLERİ BİR ÇOK SİYASETÇİ İÇİN DE UYGULANABİLİR
İnsanlık tarihinin klasiklerindendir, hukuk güçlüye uygulanmaz özellikle ceza hukuku garibana uygulanır… Şu anda siyasi ayak tartışmasını nesnel bir zemine oturtmak isteyenlerin tekrar hukuka dönmelerinden başka çare yok. Türkiye’de hukuk, siyasi iktidarın gölgesi altında şekillendiği için şu anki Yargıtay’ın kriterlerinin birçok siyasetçi için de uygulanabileceğini ve terör örgütü üyeliğiyle suçlanabileceklerini saptamak mümkün. Bu kriterler doğrudur diye demiyorum, bu mümkün diyorum. Herkesin ortak sorumluluğu hukuksuzlukları ortadan kaldırmak ve hukukun üstünlüğüne dönmek olmalı. Aksi taktirde kimsenin huzur bulması mümkün değil. Devletin tepesindeki insanlar birbirini ‘F...’cülükle suçluyor. Bu hukukun içini boşaltmaktır. Boşaltıldığı malûm ki bir milyondan fazla insan terör örgütü üyeliğiyle suçlanıyor bu ülkede. Kendi aralarında bu polemikleri yaparken toplum üzerinde ne kadar yıkıcı bir psikoloji oluşturduklarının farkında değiller.
MAHKEMELERE GÖRE DARBEYE KATILANLAR 10 BİNİN ALTINDA
Darbe teşebbüsüne doğrudan katılanlarla ilgili elimizde somut veriler var. Şu anda yargılananları ve birinci merci mahkemelerin kararlarına bakarsak bu sayı 10 binin altında, 9 bin 800 civarında. Adalet Bakanlığı ‘F...’ bağlamında soruşturma ve kovuşturma geçirenlerin sayısını 560 bin olarak ifade etti. Bu insanların yüzde 98’i, 15 Temmuz’la ilgili suçlanmıyor. Yine aynı bakanlığın istatistiklerine göre 2016 yılından 2018 sonuna kadar terör örgütü üyeliği gerekçesiyle soruşturma ve kovuşturma geçirenlerin sayısı 1 milyon 56 bin… 2019 rakamları ise henüz tespit edilmiş değil.
İNSANLAR, ÜLKEYE OLAN AİDİYET DUYGUSUNU YİTİRDİ
Milyonlarca insanı ilgilendiren ve hukuk devletinin altından kalkamayacağı bir olguyla karşı karşıyayız. Siyaset bunu göz ardı ediyor. İnsanlar artık mahkemelerde adalet aramıyor. Yargılanan sayısız insanla görüştüm ve bu durumla karşı karşıya kaldım. ‘Artık milli maçlarla ilgilenmiyoruz, aidiyet duygumuzu yitirdik diyor’ bu insanlar. Bu bir devlet, millet için çok ciddi bir durum. Bunun sebebi ise hukuk devletinin işlememesi.
KİM 2 YAŞINDAKİ EVLADINI EGE’NİN SOĞUK SULARINA BIRAKIR?
Ege Denizi’nde boğulan insanları düşünün. Bir insan, soruşturulup yargılanabileceğini, ceza alması durumunda da cezaevinden çıkıp hayatına devam edeceğini düşünse 2 yaşında evladını Ege’nin soğuk sularına bırakma riskini göze alır mı? Hukuk devleti ceza almış insanların tekrar topluma kazandırmasıyla da mükellef. Hukuk devleti hiçbir olguya kin ve nefretle bakmaz, hiç kimseye “canı cehenneme” demez. Ama şu anki uygulamalarda ortada bir düşman hukuku var ve bu işletildikçe Türkiye’de toplumsal barışı sağlamak giderek daha da zorlaşacak.
YARGITAY KARARLARI SORUNLU
Siyasi iklim ve onun ötesinde Anayasa Mahkemesi’nin bir nevi bu konuları kendi gündemine almaması veya ertelemesiyle birlikte Yargıtay’ın kararlarını, ağır ceza mahkemesi kararlarını inceledik. Bu çerçevede Yargıtay’ın kararlarında hukuki manada çok ciddi sorunlar ve kusurlar olduğunu, işin içinden hukuken çıkamadıklarını gördük. Hukuken bana göre çok sorunlu bir biçimde, suç örgütü olduğu döneme ilişkin geriye dönerek, sohbetlere katılan veya bir bankaya para yatıran insanlara terör örgütü yakıştırması yapılıyor.
AİHM BU YÖNDE KARAR VERECEK
Kişi, 15 Temmuz Darbe Girişimine karışmıştır veya bu örgütün terör faaliyetleri tespit edildikten sonra örgütün bu vasfını bilerek ve isteyerek örgüte destek vermiştir. O zaman terör örgütü üyeliğiyle suçlanır ve yargılanır ama insanlar legal faaliyetlere katılmış olması sebebiyle terör örgütü üyeliğiyle suçlanamaz ve yargılanamaz. Yargıtay kararlarının büyük ekseriyeti, doğrudan darbeye karışmamış veya darbe sonrası süreçte, terör örgütü vasfının artık aşikâr olmasından sonra da bu örgüte destek vermemiş insanların terör örgütü üyeliğiyle yargılanması ve bu mümkün değil. Çok iddialıyım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bu yönde karar verecek.”