tr724.com internet sitesinde Sefer Can, Atatürk ile Recep Tayyip Erdoğan karşılaştırması yaptı. İşte Sefer Can'ın yaptığı analiz..
15 Temmuz ve onun sembolleri bu yüzden her gün tekrar tekrar gündeme getiriliyor. Her yere darbeye direnişi çağrıştıracak isimler konuyor. Türk Ordu’su Suriye’ye girdiği gün bile Cumhurbaşkanı konuşmasının arasına darbe şehitleri ve gazilerini sıkıştırmayı ihmal etmiyor.
Erdoğan’ın kült lider haline gelebilmek için somut bir kahramanlık destanına ihtiyacı vardı. 15 Temmuz bu açıdan da Erdoğan adına ‘Allah’ın lütfu’ oldu denilebilir. Erdoğan sadece otokratik rejimini tahkim fırsatı elde etmekle kalmadı; aynı zamanda bir ‘kurtuluş savaşı’ kazanmış komutan sıfatıyla ülkeyi ve sistemi yeniden kurgulama ortamı oluşturdu. Erdoğan ikinci cumhuriyeti kuran ikinci Atatürk olmak istemiyor artık. Onun hedefi birinci Erdoğan olmak.
KUTSANMADAN KURUCU BABA OLUNUR MU?
Kurucu baba olmanın en kısa yolu kutsanmak. Atatürk bunu yaparken fazlasıyla zorlandı. Zira özünü kaybetmiş olsa da dindar bir toplumdan seküler ulus çıkarmak istiyordu. Dinin rüzgarını arkasına almadan kutsanmak ve kurguladığı ideolojinin ritüellerini oluşturmak kolay değildi. Mustafa Kemal zoru başardı. Her şehirde yattığı oda, kullandığı eşyalar gibi kutsalların sergilendiği müzeler var. En kılcallara kadar yayılmış bir seküler din Kemalizm.
Erdoğan ise dini söylemi ‘başarı’ ile kullanan bir lider. Onu kutsamak için dünden razı bir kitlesi var. Halifeden Mehdiye kadar uzanan bir skalada makamlardan makam beğenme lüksüne sahip. Fakat 15 Temmuza kadar henüz bir ‘kurtarıcı’ değildi. Kanlı ve başı sonu belirsiz darbe girişimi ona bu payeyi altın tepside sundu. Yandaşların 1. Ordu Komutanı Org. Ümit Dündar’a atfedilen ‘İstanbul’a gelin ben sizi korurum’ sözüne itirazları bu yüzden. Başkası tarafından korunmuş bir kurtarıcı olur mu hiç!
MİLLİ BAYRAM ANTİPATİSİNİN SEBEBİ
15 Temmuz ‘zaferini’ kırk gün kırk gece kutlayan AK Parti, artık alışkanlık haline gelen milli bayram kutlamama geleneğini 30 Ağustos’ta da bozmadı. Ülkenin içinde bulunduğu terör ya da başka acılar gerekçe gösterilerek neredeyse bütün milli bayramlar pas geçiliyor. Bunun mevcut kült liderin yerine oyuna girmek için ısınma turları atan Erdoğan’ın bilinçli tercihi olduğunu söylemek için yeterince sebep var. Atatürk’ü hatırlatan ritüeller birer birer rafa kalkıyor, yerine ‘Yeni Türkiye’nin (bunu yeni kült lider diye de okumak mümkün) seramonileri geliyor. Erdoğan’ın planının önemli bir aşaması diyebiliriz.
ERDOĞAN’IN VE ATATÜRK’ÜN ARTILARI
Erdoğan’ın şanssızlığı yaşadığı çağ. Bilgiye ulaşma kolaylığı ve iletişim teknolojilerinin yaygınlığı kült lider planını bozacak tehditlerle dolu. Demokrat dünyadan gelen bütün eleştirilere rağmen geleneksel medyanın tamamını susturdu. Soru soracak ve görünen/gösterileni sorgulayacak gazete ve televizyon kalmadı. Ama internet ve sosyal medya hâlâ kısmen kafa karıştırıyor. Onları engellemeye ise kimsenin yetmediği gibi Erdoğan’ın gücü de yetmiyor. Ücretsiz sahip olunan bir VPN programı bütün büyüyü bozmaya ve yasakları delmeye yetiyor.
Atatürk kapalı ve küçülen bir toplumda kült olmayı başardı. Erdoğan ise dışa açık ve büyüme mecburiyeti olan bir halkla bunu elde etmek zorunda. Diyanet ile kimi cemaat ve tarikatlar eliyle gelen din takviyesi bile yetmeyebilir. İnternet ve sosyal medyayı sadece küfür ve tehdit aracı olarak kullanan bir trol ordusuyla mücadeleyi kazanma şansı yok. Yanlış anlaşılmasın ‘önümüzdeki seçimleri kazanamaz’ demiyorum; ‘kült lider olamaz’ diyorum. Bu ise ona yetmez. Psikolojik olarak da yetmez, rejimini sürdürmek için de yetmez!