Algılar ve Gerçekler’de İlahiyatçı  Ö. Faruk Şentürk  ve Yrd. Doç. Dr. Ergün Çapan toplumda çok farkında olunmayan ve bilerek yada bilmeden sarf edilen bir kısım sözlerin insanı dinden çıkarma tehlikesine dikkat çektiler. 

Algılar ve Gerçekler’de Yrd. Doç. Dr. Ergün Çapan, sözün çok büyük bir nimet olduğunu, ancak bu dil nimetinin yanlış yerde değerlendirildiğinde insanın dünyasını da ahretini de helak eden en önemli uzuv haline geldiğini ifade etti

Peygamberimizin bu konuda “Kim çenesi ile apış arasını koruma hususunda söz verirse ben de ona Cennet’e kefil olurum” buyurduğunu belirtti.

Algılar ve Gerçekler’de Yrd. Doç. Dr. Ergün Çapan, İslam’ın bütün emir ve yasaklarının zaruriyat-ı hamse denen beş esası korumaya yönelik olduğunu, bunların da en başta dinin korunması, canın, aklın, malın ve neslin korunması olduğunu söyledi. Başta dinin korunmadığında ne Müslüman kimliğinden ne de Müslüman toplumdan bahsedilemeyeceğini, Allah’ın zat-ı ulûhiyetine yakışmayacak, Peygamberimizi (s.a.s.) alaya alan, Kur’an-ı Kerim’i hafife alan sözler söyleniyorsa, Allah’a mahsus özellikler insanlara veriliyorsa, korunması gereken birinci değer olan ‘Din’in yıkılmış demek olacağını belirtti. 

Ergün Çapan, İslâm ülkelerinden birisinde yaşanan bir hadiseyi şöyle anlattı: Çapan, Hatip hutbede konuşurken, camiye devlet başkanının girdiğini ve hatibin ona yaranmak için övgü dolu sözler söyleyerek Zat-ı Uluhiyete ait sıfatları verdiğini, hutbeden indikten sonra devlet başkanı hatibin elinden tutarak “Sen dinden çıktın, git tevbe-i istiğfar et, seni de bu vazifeden alıyorum” dediğini nakletti ve böyle durumlarda insanların doğru tepkiyi göstermesi gerektiğini hatırlattı. 

Algılar ve Gerçekler’de Yrd. Doç. Dr. Ergün Çapan insanı küfre düşüren sözlerin İslâmi kaynaklarda beş maddede toplandığını belirtti. Mesela hâşâ, Allah (c.c.) falan şahısta tecelli etmiştir, falan şahıs Allah’ın bütün özelliklerini üstünde toplamıştır demenin “hulül” olduğunu, buna örnek olarak bir ayette “Şüphesiz ki, ‘Allah(c.c.) Meryem’in oğlu Mesihtir’ diyenler kafir olmuştur” buyrulduğunu, bütün İslâmi kaynakların Allah’ın bir bedende tecelli ettiğini kabul etmenin küfür olduğunu kabul ettiğini nakletti. 

Çapan ikinci olarak da Peygamberleri kabul etmemenin, onlarla alay etmenin, kusur aramanın, dil uzatmanın, hafife almanın küfür olduğunu nakletti. Mesela daha önce birilerinin demesiyle gündeme gelen  “Peygamberimiz Mekke’ye girerken gururlandı, Allah (c.c.) onu ikaz etti. Ama biz şu kadar iş yaptık gururlanmadık” ifadelerinin en azından insanın hemen tövbe etmesini gerektiren cümleler olduğunu söyledi. 

Çapan, bir şahsın görüşünü Peygamber Efendimizin beyanının önüne geçirmenin de küfür olduğunu, yani herhangi bir konuda Kur’an ve Sünnetin net olarak bildirdiği bir hüküm varken falan şahıs ne demişse doğrudur diye kabul etmenin de insanı küfre düşüreceğini vurguladı.  

Yrd. Doç. Dr. Ergün Çapan, İslam ansiklopedisinde Elfaz-ı Küfür maddesinde üçüncü olarak, Kur’an’ın bir ayetini veya tamamını inkar etmenin de insanı dinden çıkaracağını nakletti. Kur’andaki iman, ibadet, hukuk, ahlak konularındaki bilgilerin yanlışlık ve eksiklik taşıdığını öne süren, haram kıldıklarını helal, helal kıldıklarını da haram sayarak hareket edenlerin dinden çıkmış olacağının belirtildiğini söyledi. 

Dördüncü olarak İslami ilimlere ve İslam alimlerine karşı tavır alıp dinin gelişmesine yönelik engelleyici sözler, İslam’ım temsil ettiklerinden ötürü alimler hakkında sarf edilen alaycı ve küçümseyici ifadelerin de insanı dinden çıkardığı nakledildi. 

Beşinci madde olarak da zalim bir devlet başkanına adil demek küfür sözü olarak kabul edilmiştir. Zira devlet başkanının yaptığı zalimane icraat adil gösterilmek suretiyle İslam’ın haram kıldığı zulmün dolaylı bir şekilde helal kabul edildiği sonucuna varılmıştır.

SAMANYOLUHABER.COM