Beylikdüzü'ne metro getireceğini belirten İmamoğlu, metrobüsle ilgili bir sürprizinin olduğunu, İstanbulluları yeni bir kavramla tanıştıracağını söyledi.
Ekrem İmamoğlu, Habertürk'ten Esra Boğazlıyan'a konuştu.
İlk işinin Beylikdüzü'ne metro getirmek olacağını belirten İmamoğlu, "Bu niye geciktirilir? Niye yapılmaz?" diye sordu.
İmamoğlu ayrıca metrobüsle ilgili sürpriz bir açıklamasının olacağını kaydetti. "Başka bir kavramı İstanbullularla buluşturacağım. Bu arada aktarmalarla ilgili sorunlar geliyor bana" ifadesini kullanan İmamoğlu, "Aktarma farklarıyla problem yaşayan çok sayıda İstanbullu var. Bunu ele alacağım. Bu rehabilite edilemez mi?" dedi.
İmamoğlu, "İstanbul'un bir minibüs sorunu var. Araçların yoğunluğu, yolcu-şoför ilişkileriyle ilgili. Minibüslere dair projeniz var mı?" sorusunu da şöyle yanıtladı:
— Bu işin eğitimi olmalı. Bir sistemi, bir süreci eğitimli insanlarla bu topluma sunmanız lazım. Bu eğitim meslek eğitimidir. Kaç minibüs esnafı meslek eğitimi almıştır. Beylikdüzü'nde ilk kez apartman görevlileri meslek eğitimi aldı. Bunu İstanbul'da her meslekte yaratabiliriz.
Boğazlıyan'ın İmamoğlu'na sorduğu sorular ve aldığı yanıtlardan bazıları şöyle:
- Seçim yarışında karşınızda çok büyük bir sürpriz olmazsa AK Parti'nin adayı Binali Yıldırım olacak. Uzun süre bakanlık, başbakanlık yapmış, şimdi de TBMM Başkanı olan, toplumun her kesiminin tanıdığı, bildiği bir rakibiniz olacak. Tanınma, bilinme sorununu 15-20 güne çözerim dediniz ama rakibiniz karşısında şansınızı nasıl görüyorsunuz?
-Rakibim açıklanmadan, kim olduğunu bilmeden konuşmayı çok arzu etmem. Tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olan Sayın Binali Yıldırım'ın kararı netleşmiş bir pozisyonu olabilir ama benim büyük bir şansım var. Toplumun benimle ilgili kanaatini netleştirme şansım var ve ben bu şansıma inanıyorum. Yani ben çok net ifade edeyim beni her tanıdıkları gün daha çok sevecekler, bu kadar inancım yüksek. Tümüyle kendini işine adayan enerjisi yüksek bir adamım, günde 20 kilometre yürümekten bahsediyorum. Kalbim inanın bu kent için çok hızlı atıyor ve Türkiye'nin yeni nesil bir enerjiye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Yeni nesil bir anlayışa muhtaç olduğunu biliyorum. Kibirden arınmış, insanlara ulaşabilen, insanlara erişebilen bir anlayış her ne olursa olsun mutabakat arayan, ortak akıl, ortak masa… Bakın bunlar şu anki yönetim kavramlarının hiçbirinde ne yazık ki yok. Aslında makam kavramı değil, bir nevi şehrin sokakları olmalı, şehrin kurumları, şehrin sivil toplum kuruluşları olmalı. Bakın partili partisiz seçim bittiği gün İstanbul'u biz yönetiyoruz diye bilmeli. Bu çok değerli bir kavram. Demokrasinin varoluş kavramıdır yani demokrasi seçenlerin yönetme hakkı olduğu bir sistemdir ama seçmeyenlerin de var olduğu, korunduğu bir sistemdir.
- Yani eğer kazanırsanız seçimin bittiği gün CHP rozetinizi çıkarmaktan mı bahsediyorsunuz?
-Gayet tabi. Ben her yerde söylüyorum bunu ülkenin en büyük düşmanı partizanlıktır ve şu an müthiş bir kutuplaşma süreci yaşanıyor. Bizim dilimiz bunu yok edecek. İddialı bir şey söylüyorum; sadece seçenlerin yönettiği bir İstanbul değil oy vermeyenlerin de yönettiği bir İstanbul olacak.