Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda, IMC TV ile Bengü Türk TV'nin Türksat'tan indirilmesine muhalefet partilerinin temsilcileri tepki gösterdi. İktidarın medya üzerindeki baskısının her geçen gün arttığına dikkat çeken CHP, MHP ve HDP temsilcileri, besleme, candaş, yandaş, havuz medyası olmadan televizyon yayıncılık yapmanın artık mümkün olmadığını söyledi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nun 50'inci birleşimi açıldı. Birleşimi TBMM Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı yönetiyor. 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısı'nın TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmesine devam ediliyor. Program uyarınca beşinci turda İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve bağlı kurum-kuruluşların bütçeleri görüşülüyor.
"HAVUÇ-SOPA YÖNTEMİYLE MEDYA YÖNLENDİRİLMEK İSTENİYOR"
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Bengü Türk televizyonunun TÜRKSAT'tan, sözleşme hükümlerini yerine getiremediği gerekçesiyle indirildiğini hatırlattı. Sorumlu bir yayıncılık yapan Bengü Türk televizyonunun TÜRKSAT'tan yayın yapmaması üzerine vatandaşların çok önemli bir kısmının bu konuda tepkilerini dile getirdiğini anlatan Vural, "Aslında karşılaştığımız nokta tipik olarak şunu ortaya koymaktadır ki maalesef, besleme yayınlar olmadığı müddetçe televizyonların yayın yapması mümkün değil. Bir yayını yapabilmek için ya yandaş ya candaş ya da havuza sahip olmak gerekiyor. Maalesef bu televizyonlara reklam vermek isteyen iş adamları takibata uğrayabiliyor, tereddüt edebiliyor. Muhalif bu değerlere sahip bir televizyona ve bu konuda da hükûmeti eleştirmekten korkmayan bir televizyona reklam verme konusunda, maalesef, iş adamlarının, mevcut siyasi iklim dikkate alınarak bu konuda reklam vermekten imtina etmesi, reklam vermeye yeltenenlerin takibata uğraması, maalesef, bu televizyonların yayınlarını sürdürebilmesini temin edecek bir iklim oluşturmayı gerçekten çok zorlaştırıyor. Umarım bir an önce bu sorunları aşarlar. Ama gerçekten bu baskılar, bu iklim bu medyayı bir politik pazarlama aracı olarak hükûmetin sürekli olarak 'havuç-sopa' yöntemiyle yönlendirmek istemesi, açıkçası medya özgürlüğünün rahatlıkla yapılabilmesini, kullanabilmesini çok zorlaştırıyor. Bütün bunlara rağmen bunları aşacak ve tekrar, aziz Türk milletiyle buluşacağına inanıyorum." diye konuştu.
"HABER ALMA HAKKINA AĞIR BİR GASP"
CHP Grup Başkanvekili Levent Gök ise tepkisini şöyle ifade etti: "Gerçekten, iktidarın, muhalif medya üzerindeki baskısı gün geçtikçe artıyor. Önceki gün de İMC televizyonunun aynı şekilde devre dışı bırakılması, dün de Bengü televizyonunun yayından çıkarılması, gerçekten, bu ülkedeki haber alma hakkı ve gazetecilik ya da televizyonculuk yapma hakkının gasp edilmesi sonucunu doğuracak bu uygulamalarla, iktidar partisinin özellikle bu süreç içerisinde göstermiş olduğu tutum, Türkiye'deki demokratik ortamın, hak ve hürriyetlerin daha da fazla gelişmesine, temel hak ve hürriyetlerin gözetilmesine hiçbir şekilde katkı sağlayamayacağı gibi halkın haber alma hakkına da ağır bir gasptır. Geçtiğimiz aylar içerisinde bir kısım televizyon kanallarına da kayyum tayin edildi. Kayyumun görevi, aldığı kuruluşu ya da şirketi bulunduğu konumdan daha iyiye götürmektir. Yani kayyum atandığı zaman bir şirket ya da kuruluşun iyi yönetilmediğini ama kendisi atandığı takdirde daha iyi yönetileceğine ilişkin bir düşünceyle atanır ama görülüyor ki atanan kayyumlar, daha önceki televizyon şirketlerine atanan kayyumlar bu televizyon kanallarını daha iyiye götürmedikleri gibi kapatma noktasına gelmişlerdir. Önceki gün İMC televizyonu, dün de Bengü televizyonu yani iktidara yandaş olmayan bütün televizyon kanallarının kapatılmasıyla Türkiye'de bir tek seslilik arzu ediliyor. Tabii, bu tek sesliliğin en büyük öncülerinden bir tanesi de TRT. TRT yaptığı yayınlarla… Elektrikten herkesin ödediği payla gelirini sağlayan TRT'nin son beş yılda yandaşlarına 1,8 milyar lira dağıttığını belgelendirmiş bulunuyoruz. Şimdi, böyle bir anlayış kabul edilebilir mi Sayın Başkan? Yani bir yandan tek sesli TRT ve havuz medyası, bir yandan da muhalif bütün kanalların kapatılması. Bu Türkiye demokrasisine ağır bir darbedir. Bunları kabul etmiyoruz ve Türkiye'nin normalleşme ve gelişmesine de katkı sağlamayacağını düşünüyoruz. Bu görüşlerimi ben de açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum."
"YÜZDE 50 OY ALMIŞ BİR İKTİDAR, BU KADAR YASAKÇI, BASKICI OLMAMALI"
HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile TBMM Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı arasında konuşması öncesi ilginç bir diyalog da yaşandı.
Bahçekapılı: Gözlük diyorsunuz ha?
Önder: Gözlüğüm yok, siz oradan açabilirsiniz.
Bahçekapılı: Yaş ilerledi diyorsunuz Sayın Önder ha, 'Görmüyorum'. Hepimiz öyle. Öncelikle 'Geçmiş olsun'. diyorum bütün iyi dileklerimle.
Daha sonra Önder: 'Ölürse ten ölür, canlar ölesi değil' demiş Yunus Emre. Onun için, yaşlılık, iyi yaşlanma tasavvufta cennet alameti olarak değerlendirilir." dedi. Bunun üzerine Bahçekapılı, "Elbette… Şikâyetim yok hiç." ifadelerini kullandı.
Ardından Önder, şöyle devam etti: 'Huysuz ihtiyar' tanımına girenler de cehennem alameti olarak adlandırılır. İnşallah, hep birlikte bilge bir yaşlanma nasip olur hepimize. Basın özgürlüğünün kısıtlanması -artık kısıtlanması da demeyelim- yok sayılmasının, sesini duyuramayan, sesini duyurmak isteyip duyuramayan mazlumlar açısından artık hiçbir kıymeti kalmamıştır, mülgadır. Kapatılan, engellenen bütün televizyonlar, kovuşturmaya, soruşturmaya uğrayan bütün gazeteciler, bundan murat edilen sonucu doğurmayacak uygulamalara maruz kalmış olurlar. Yani siz toplumun haber alma hakkını gelinen çağda engellemeye çalışırsanız, hiçbir kalibresi olmayan, kerameti kendinden bile menkul olmayan ve ne yazık ki izlenmeyen -eldeki veriler ışığında- televizyon kanallarınızda, okunmayan gazetelerinizde söylediğiniz, nadiren de olsa, doğru şeylerin de davulcunun ses çıkarması misali arada kaynaması sonucunu doğurur. Birincisi, buradan başlamamızın sebebi rasyonel değildir ama Allah bir insanın canını almadan aklını alırmış. Bu iktidar siyasi ömrünü doldurdu çünkü yüzde 50 oy almış bir iktidarın öz güveninden zerreyi miskal eser yok. Yüzde 50 oy almış bir iktidar bu kadar yasakçı, bu kadar baskıcı, bu kadar her şeyi hot zot yöntemleriyle çözmeye mütemayil olmasa gerek. Onun için, biz de basın özgürlüğünden doğan mahzurların giderilmesinin yolunun daha fazla basın özgürlüğü olduğunu düşünüyoruz. Yasaklar böler; hürriyetler birleştirir, bütünleştirir." CİHAN