Safvet Senih - Samanyoluhaber.com
M. Fethullah Gülen Hocaefendinin ÇAĞLAYAN DERGİSİNİN AĞUSTOS 2020 sayısının başyazısında “İnanmış İnsanın Nitelikleri” başlıklı bir yazısı yayınlandı. Topluma rehber olacakların, günümüzde her şeyden daha çok, Allah’a karşı vazifesini yerine getirme şuuruyla gerilmiş mesuliyet nesillerine, ideal insanlar olduğunu ifade ile bu yazısına başlayan Hocaefendi sonra ihtiyaç duyulan bu insanların diğer özelliklerini de şöyle sıralıyor: “(Bunlar) Hemen her bunalım döneminde, dînî, fikrî ictimaî, iktisadî ve ahlâkî buhranlarla kıvranan yığınlara ışık tutmuş, insan, kainat ve topyekûn varlığı, hatta varlığın perde arkasını yeniden yorumlamış, duygu ve düşüncelerimizdeki tıkanıklıkları açmış bu cins dimağlar sayesinde, şimdiye kadar insanoğlu elli defa kefeni gömlek yapmış… Elli defa eşya ve hadiseleri yeni baştan yorumlamış… Sığ mantıklar nazarında renk atmış, matlaşmış ve abes rengini almış varlık kitabını yeniden bütün derinlikleriyle hem de duyarak, hissederek bir mûsikî gibi seslendirmiş… Bir meşher gibi temâşa edebilmiş… Bütün eşyayı fasıl fasıl, paragraf paragraf tahlile tâbî tutup kainatın ruhundaki gizli hakikatleri ortaya çıkarmıştır. Bu kutluların mazhar oldukları en önemli hususiyetleri imanları ve imanları başkalarına duyurma gayretleridir. Bu iman ve gayretleri sayesinde onlar, herşeyi aşıp Allah’a ve gerçek huzura ulaşabileceklerine, dünyayı Cennetlere çevirip ötelerde de otağlarını Firdevslere kurabileceklerine inanır ve akıbetlerinin zevkiyle hayatı da hizmeti de âdeta Cennet yamaçlarında seyahat ediyor gibi duyarlar.”
Evet “İmanın derecesi ne olursa olsun, hiçbir sistem, hiçbir doktirin, hiçbir felsefe onun insanoğlu üzerinde olumlu müessiyetine denk bir tesir ortaya koyamamıştır.” Bir arkadaşımız anlatmıştı: “Biz güzel futbol oynardık. Sadece bir Cuma namazım vardı. Biyoloji bölümünde okuyordum. Bir komünist öğrenci musallat oldu bana. Peşimi hiç bırakmıyor. Durmadan evrim teorisini anlatıyor. Benim de hiç bilgim ve cevap verecek hazırlığım yok. En son bütün direncimi kırıp beni mağlup etti. Bir anda bütün dünyam yıkıldı. Kendi kendime, ‘Madem inandığımız her şey boşmuş… Öyleyse intihar et, git…’ dedim. Meğer bir Cumalık Müslümanlık ne kadar mühim imiş. Dağ gibi güce dayanıyormuşum!.. O bile olmayınca, yaşamanın ne mânası var!” diyorum. Tam her şey bitti dediğim anda, bir arkadaş yanımda bitiverdi!.. Dedi ki: “Ben sizi dinledim. Zannetme ki, dediklerinin cevabı yok… Otur bakayım şöyle’ dedi ve cebinden bir kitap çıkardı ve okumaya başladı. Tabiat Risalesiymiş. Zaten eczane misalinden sonra her şey yerli yerine oturmaya başladı.”
Hocaefendi: “Evet bir mümin, imanın derecesine göre her zaman benliğinin derinliklerinde köpürüp duran düşünceleri sayesinde, sınırlılığı içinde sınırsızlaşır, zaman ve mekanla mukayyetken, kayıtsızlığın üveyki haline gelir, mekân üstü varlıkların, safına ulaşır ve meleklerden nağmeler dinler.
“Evet, bu ölçüde enginleşmiş ufuklu bir ruh, her zaman kendini yepyeni âlemlere açılma rampalarında, olabildiğine gerilimli ve insanî normları aşkın bir azim ve kararlılık içinde duyar. Sahip olduğu iman ve o imanın arkasındaki kuvvet sayesinde daha ne mazhariyetlere ereceğini ve ne başarılara imza atacağını düşünür… Ufku açık, önü açık irade hür ve gönlü huzur içinde yorgunluğunu hissetmeden koşar durur. Uğradığı her konakta kendisine ve çevresine alâkası daha bir artar ve derinleşir. Tam farkına varır veya varamaz; ama ruhunu dinlediğinde, sürekli kendini, bitmeyen, tükenmeyen bir huzur sath-ı mâlinde görür; başkaları için söz konusu olan onca gurbet ve yalnızlık sâikine rağmen o, katiyen yol yalnızlığı ve gurbet yaşamaz; yaşamaz, çünkü nereden geldiğini, niçin geldiğini, nereye sevk edildiğini bilir ve dünyadaki bütün toplanmaların, dağılmaların farkında, gayesi ve hedefi belli bir kulvarda koştuğunun da şuurundadır; ne yol meşakkatini duyar ne de başkalarının yaşadığı korkuları, endişeleri ve ızdırapları yaşar. Allah’a güvenir, ümitle şahlanır ve mutlu yarınların masmavi hülyalarıyla zirveye ulaşma neşvesini yudumlar durur.
“Evet, bu engin iman kahramanları imanlarının derinlikleri ölçüsünde bir yandan, âlemin düşe-kalka yürüdüğü yollarda, Cennet yamaçlarında tenezzühe çıkmışçasına huzur soluklayarak yol alırlar, diğer yandan da Hak’la irtibatları sayesinde, bütün kainatlara meydan okuyabilir, her şeyin üstesinden gelebilir; kıyametler kopsa bile endişeye kapılmaz ve karşılarına Cehennemler çıksa, da korkup geriye durmazlar. Başlarını her zaman dimdik tutar ve Allah’tan başkası karşısında katiyen eğilmezler. Kimseden çekinmez, kimseden bir şey beklemez ve hiç kimsenin minneti altına girmezler… Kazandıkları ve başarıdan başarıya koştukları zaman, bir taraftan imtihan geçiriyor olma endişesi tir tir titrer; diğer taraftan da şükran hisleriyle iki büklüm olur ve sevinç gözyaşlarıyla boşalırlar. Kaybettikleri zaman sabretmesini bilir, azimle gerilir ve bilenmiş bir irade ile ‘yeni baştan’ der yola koyulurlar. Bu nimetler karşısında küstahlaşır ve nankörlük ederler ne mahrumiyetler düçar olduklarında ye’se düşerler.”
M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin tesbit ettiği bu NİTELİKLERİ iyi belleyip bu hedeflere doğru yürümemiz icap ediyor.