Tr724'ten Mehmet Özdemir'İn haberine göre, Ruanda’ya gönderilmesi planlanan K.N. isimli Iraklı bir sığınmacının başvurusunu ‘acil’ kapsamında değerlendiren AİHM, uçağın kalkışına saatler kala ‘geçici tedbir’ kararı verdi. Kararda, bu tür taleplerin yalnızca ‘istisnai olarak, başvuru sahiplerinin geri dönüşü olmayan gerçek bir zarar riskiyle karşı karşıya kalacağı zaman’ kabul edildiği vurgulandı.
AİHM, İngiltere’deki doktorların başvurucunun işkence mağduru olabileceği yönündeki bulgusunu hatırlattı. K.N’nin avukatları dün İngiltere’de Yüksek Mahkeme’ye başvurularından sonuç alamamaları üzerine AİHM’e gitmişti.
Bu karar üzerine 7 veya 8 sığınmacıyı adadan 6.500 km uzaktaki Doğu Afrika ülkesi Ruanda’ya götürmesi planlanan uçağın kalkışı iptal edildi. Sürpriz haberi Britanya’nın kamusal yayın kuruluşu BBC duyurdu. Habere göre, İçişleri Bakanlığı’ndan bir kaynak, Wiltshire’daki bir askeri üsten 22.30’da gerçekleşecek ilk uçuşun son anda gelen AİHM kararı sebebiyle yapılmayacağını söyledi.
Priti Patel: Plandan vazgeçmemiz mümkün değil
Hükümetin ısrarla arkasında durduğu hatta Başbakan Johnson’un sığınmacıların avukatlarını bile ‘insan kaçakçıları adına çalışmakla’ suçladığı Ruanda planında şimdi hangi adımı atacağı merak ediliyor. Dün akşam medyaya yansıyan haberlere göre, İçişleri Bakanı Priti Patel ulusal sınırlarını kontrol etme planından asla vazgeçmeyeceklerini ifade ederek taviz vermeyeceğini gösterdi.
Diğer yandan İngiliz Yüksek Mahkemesi’nin temmuz ayı sonunda söz konusu planla ilgili daha kapsamlı bir değerlendirme yapacağı biliniyor. Yüksek Mahkeme, geçen cuma günü insan hakları aktivistlerinin Ruanda planıyla ilgili tedbir başvurusuna olumsuz cevap vermişti. Aktivistlerin pazartesi yaptığı temyiz talebini de değerlendiren mahkeme yine sığınmacılar aleyhine karar vermiş, hükümetin ‘kamu yararı’ tezini doğru bulmuştu.
Aslında Ruanda planına hükümet dışındaki neredeyse herkes karşı. Birleşmiş Milletler, 160’tan fazla insan hakları örgütü, muhalefetteki İşçi Partisi, Anglikan Kilisesi, başından beri planın insan hakları ve Birleşik Krallık tarihine aykırı olduğunu seslendiriyor. Son olarak tarafsızlığı ile bilinen Buckingham Sarayı’ndan da itiraz gelmiş, veliaht Prens Charles’ın plan için ‘utanç verici’ dediği gazetelere yansımıştı.
Manş denizinden gelen sığınmacılarda rekor artış
Hükümetin Ruanda planına bu kadar sarılmasının arkasında ise son iki yılda Manş denizinden gelen göçmenlerin orantısız bir şekilde artışı var. Fransa kıyılarından botlara veya TIR kasalarına kaçak binip adaya gelenlerin sayısı 2018 ve 2019 yıllarında 5 binin çok altında iken 2020’de bu sayı 10 bine yaklaştı. Bir sonraki yıl yani 2021’de ise muazzam bir artışla 28 bin 500’lere ulaştı. Hükümet önlem alınmazsa rakamın bu yıl daha da yukarı seviyelere ulaşacağından korkuyor.
Johnson hükümeti, gerekçe olarak sığınmacıların adaya gelirken hayatlarını tehlikeye atmalarını ve insan kaçakçılığı suçunun büyümesini gösteriyor. Johnson’un övündüğü İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkış planının (Brexit) arkasındaki sebeplerden biri de aslında göçmen akışını engellemekti.
Sky News’in Sınır Kuvvetleri sendika yetkililerine dayandırdığı bilgilere göre, Manş denizinden gelenlerin ekseriyetini önceki yıllarda İranlılar oluşturuyordu. Örneğin 2018’de gelenlerin yüzde 80’i ve 2019’da gelenlerin yüzde 66’sı İranlıydı.
Ancak bu oranlar son yıllarda değişti. İngiltere İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, geçen yıl küçük teknelerle gelenlerin yüzde 30’u İranlılar, yüzde 21’i Iraklılar, yüzde 11’i Eritreliler ve yüzde 9’u Suriyeliler idi.