Semih Ardıç / Tr724
Türkiye’nin borç krizinden mütevellit döviz şokundan kurtulması için mevcut zihniyetten kurtulması şart. Yalancı çobanın getireceği habere ne kadar itimat edilirse mevcut iktidarın ekonomiyi düzlüğe çıkaracağına dair beyanlarına da o kadar itimad edilecektir.
Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya’nın yüzde 3 faiz artış kararını açıklayamaması üzerine Başbakan Binali Yıldırım’ın devreye girdiği bir memlekette hangi bağımsızlıktan, hangi özerklikten bahsedilebilir.
MERKEZ BANKASI, ERDOĞAN’DAN ONAY ALMADAN FAİZİ ARTIRAMADI
Reuters’in haberine göre Başbakan Yıldırım, Saray’a gidip Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ı ikna etmese tansiyonu muvakkaten düşüren son hamle de gelmeyecekti.
Vatandaşın cebindeki TL yanıp tutuşurken Merkez Bankası kanunun kendisine verdiği imtiyazı kullanmakta tereddüt ediyor. Niçin? Erdoğan’ın hışmına uğramaktan korktuğu için TCMB Başkanı Çetinkaya vazifesini ihmal kusuru işlemeyi göze alabiliyor.
TL sene başından beri yüzde 22 erimiş, fiyat istikrarından mesul müessesemiz Erdoğan’ın gözlerinin içine bakıyor. Bir umut ışığı göremeyince de kendi kararını yiyip yutmaya kalkıyor. Ne âlâ!
YATIRIMCI BU YÜZDEN TASI TARAĞI TOPLUYOR
İktidara yakın kimseler dolar ya da faizin yükselmesinin sebebini niye hariçte, şer odaklarında arıyor ki! Hem kifâyetsiz hem korkak bir Merkez Bankası’nın mevcudiyeti yatırımcının tası tarağı toplaması için yeter de artar.
TCMB Başkanı toplantıyı Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) binasında yapıyorsa yerli ya da yabancı yatırımcıların bundan nasıl bir mânâ çıkarması bekleniyor ki!
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve TCMB Başkanı Çetinkaya’nın iki hafta geçmeden yeniden İngiltere’nin yolunu tutması da gösteriyor ki Erdoğan’ın son Londra seferi ile murad edilen malî destek gelmedi.
ERDOĞAN’DAN İNGİLTERE’YE İMA YOLLU SİTEM
Erdoğan geçen gün Saray’da verdiği iftar yemeğinde, “Son kur artışında yalnız bırakıldık.” diyerek destek gelmediğini ağzından kaçırdı zaten.
Son iki haftada Merkez Bankası’nın ‘özerkliğini’ dinamitle havaya uçurmaktan beter beyanlar verildikten sonra Şimşek ve Çetinkaya, Londra’da ne bulmayı umuyor ki!
Türkiye’yi para yatıracak kadar güvenli buluyorlarsa Şimşek’in gelmesini beklemezler zaten. Kimsenin bundan tereddüdü olmasın.
Bu hususu en iyi bilen parti AKP’dir. ‘Dış mihrak’ diye hakaret ettikleri yabancı yatırımcı 2002 senesinden 2018’e kadar Türkiye’ye 305 milyar dolar borç verdi. Özelleştirmeler ve diğer yatırımlar ilave edildiğinde hariçten gelen el parası 450 milyar doları buluyor.
NE KADAR HUKUK VE DEMOKRASİ O KADAR PARA
Türkiye’yi sevdikleri ya da sevmedikleri için vermediler o paraları. Hukuk, demokrasi, kalkınma ve istikbal gördüler, nihayetinde Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu kaynağı altın tepside takdim ettiler.
Hukuk devletinin himayesi altındayken onlar da kazandı Türkiye de.
Her fırsatta anlatılan altyapı yatırımların kredileri bu şekilde gelmeseydi dahildeki kaynaklarla ne yol ne köprü inşa edilebilirdi. Bütçe açığı 50 milyar TL’yi aşmış, cari açığı 60 milyar dolara koşan bir ekonominin ne kadar sermayeye ihtiyaç duyduğunu ayrıca ispata lüzum var mıdır?
RUSYA VE KÖRFEZ’İN SADECE İSMİ VAR, PARA BATIDAN GELİYOR
Türkiye sermaye kıtlığından her daim batının yardımı ile çıkmıştır. Ankara’nın savruk ve reel siyasetten kopuk adımları yüzünden siyasî münasebetlerin en vasat seviyeye indiği son senelerde bile bu destek devam etti.
Her ne kadar vanaları kapatma temayülü baş gösterse de paranın azı da çoğu da batıdan geliyor. Körfez, Rusya ve Çin’in sadece ismi var.
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından ihracat gelirlerine kadar bütün veriler bu hakikati haykırıyor.
Sadece bir misal: Türkiye’nin 165 milyar dolar ihracatının içinde 16 milyar dolar payı olan Almanya birinci sıradadır.
Alman vatandaşlarının Türkiye’de keyfî gerekçelerle hapse atılmasına Berlin’in malî müeyyide ile cevap verdiği 2017 senesinde Almanya’nın Türkiye ekonomisinde ne kadar vazgeçilmez bir ticarî ortak olduğu bir kere daha görüldü.
Erdoğan’ın ‘nazi artığı’ hakaretinin sebep olduğu kayıplar da iktidara ‘akıl parası’ oldu.
AKP’NİN 3Y’DEN ANLADIĞI BAŞKAYMIŞ
Yatırımcılar bugün gidiyorlar zira yasak, yolsuzluk ve yoksullukla mücadele için 3Y formülü ile yola çıkan AKP siyasi çizgisi itibarıyla artık medeni dünyada bahsi geçen üç kavramın fâili olarak zikrediliyor.
Nitekim dünyanın en büyük kütüphanesi Wikipedia’ya Türkiye’den erişmek 2 Mayıs 2017’den beri yasak.
ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile rutin ve sıhhatli bir münasebet kuramayacak kadar batıdan uzaklaşmış bir Türkiye’nin hem siyasî hem de iktisadî kayıpları alt alta yazılsa İstanbul Boğazı’nın üzerine dördüncü bir köprü inşa edecek yekûna ulaşılır.
S-400 FÜZELERİNE İLK MİSİLLEME F-35 SAVAŞ UÇAĞI OLDU
ABD Temsilciler Meclisi’nden 25 Mayıs’ta bir karar çıktı: F-35 savaş uçaklarının teslimatı askıya alındı.
Türkiye’nin imalatında vazife aldığı ilk uçağı Haziran’da teslim alması beklenirken alınan karardaki mesaj gayet berrrak: “NATO üyesi olduğunuz halde Rusya ile S-400 anlaşması yapıyorsanız bizden bu uçakları alamazsınız.”
Aynı gün Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christina Lagarde da Bloomberg TV’ye mülakat verdi. Mülakatın öznesi Türkiye’deki borç krizi ve doların yükselişiydi.
Lagarde, “Türkiye hakkında endişeli misiniz?” suâline, “Gerekli tedbirleri almayan bazı gelişmekte olan ekonomilerde düzen bozulacak.” cevabını verdi.
Maalesef Türkiye o tedbirleri hâlâ almadı. Zira Erdoğan’ın başkanlık ihtirası hepsinden elzem! Seçime kadar reform, tedbir, ıslahat her ne varsa unutacağız.
IMF BAŞKANI: HERKES İYİ OLDUĞU İŞ YAPMALI
Amma velakin IMF Başkanı Lagarde, gidilen yolun yol olmadığını nazik bir dille aktardı.
Merkez Bankası’na müdahale edildiği yönündeki iddialara dair IMF Başkanı, “Herkes iyi olduğu işi yapmalı. Para politikası anlamında bütün siyasi liderler Merkez Bankası’nı yapmak zorunda olduğu işleri yapması anlamında serbest bırakmak zorunda. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı sağlanmalıdır.” ifadelerini kullandı.
Lagarde bu sözlerle Erdoğan’a o veciz atasözünü hatırlattı. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!”
IMF Başkanı, Erdoğan’ın aklı başında herkesi dehşete düşüren son beyan ve icraatına mukabil dünya çapında yatırımcıların hissiyatının ne olduğunu da anlattı.
Lagarde umumî hissiyatı ve dahi endişeyi şu sözlerle aktardı: “Yapılan bazı yorumlar uluslararası kamuoyunu ve yatırımcıları alarm haline geçirdi. Merkez Bankası hakkında yapılan bazı yorumlar bankanın talimat altında olduğu, yönlendirildiği veya etkilendiği hususunda uluslararası kamuoyunu endişelendirdi. Bu durum belirsizlik ve güvensizliğe sebep oluyor.”
‘DOLAR GÜÇLENİYOR, BAZI EKONOMİLERDE DÜZEN BOZULACAK’
IMF Başkanı Lagarde, piyasanın seyrini de şu sözlerle hülâsa etti: “Dolar güçleniyor. ABD’de para politikası sıkılaşıyor. Gelişmekte olan ülkelerden para geri gidiyor. Gördüğümüz bu. Gerekli tedbirleri almayan bazı gelişmekte olan ekonomilerde düzen bozulacak. Bu bekleniyordu.”
Düzenin bozulacağını bir kişi hariç herkes bekliyordu. O büyük dalganın geminin üzerine doğru geldiğini görmek istemeyen kaptan 24 Haziran 2018 Pazar günü bütün yolcuların hayatını tehlikeye atacak manevrayı yapmak için gün sayıyor.
O vakte kadar kaptan ikazları sadece dinliyormuş gibi yapacak. Hatta yolcuların gönlünü hoş edecek bir iki taviz de verecek.
TL’deki kademeli düşüş gemi tamamen batmadan intibaha gelmemiz için telsizden yapılan son bir ikaz. Havacılık gibi denizciliğin iletişim lisanı İngilizce tabiî… Mesajın hedefine ulaşması kaptanın lisan bilgisi ile de birebir irtibatlı.
Kaptanda ve onun çizdiği hatalı rotada ısrar edilirse geminin karaya oturması bile talihlilik olacaktır.