Amerikan Merkez Bankası (FED) sene sonuna kadar vanayı kısmaya devam edecek. Bunu Mart ayında olduğu gibi faizleri artırarak ve likiditeyi azaltarak yapacak. Böylece FED, 2008 krizinde bankalara can simidi olarak temin ettiği ucuz dolarları geri alma işleminde son safhaya geçmiş oldu. Kriz senesine kadar 1 trilyon dolar civarında seyreden bilanço şu anda 4,5 trilyon dolara yükseldi.
Tulumbaya su verilmesi işe yaradı, ABD ekonomisi toparlandı. İşsizlik yüzde 5’lere gerilerken, millî gelir 2016’da (GSYH) yüzde 3,1 arttı. Tam bu noktada enflasyonu yüzde 2’nin altında tutmak için paranın maliyetini artırıyor. Dünyanın dört bir yanına dağılmış dolarları şimdi ‘normalleşme’ yani bilançoyu küçültme hamlesi ile piyasadan geri topluyor.
MAYIS 2013’TEN BERİ TÜRKİYE NE YAPTI?
FED’in beyanlarını takip edenler için şaşırtıcı bir gelişme değil bu. Nitekim FED Mayıs 2013’te bu planı ilan etmişti. Şu ana dek plana sadık kaldı. Evvela tahvil alımını 85 milyar dolardan kademeli olarak sıfıra indirdi. Akabinde faiz artışları geldi. Hal-i hazırda likiditeyi kısacak, para arzını azaltacak. Bu senaryoda dövizin anavatanına rücu edeceği ilk günden belliydi. Türkiye haricindeki döviz açığı olan memleketler faiz artışları ile tahkimat yaptı. Türkiye’de ise Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Döviz almayın, yanarsınız. Elinde bomba bulunduran teröristle döviz alan arasında fark yoktur” minvalindeki mânâsız sözleri ile mücessem hale gelen popülist siyaset tercih edildi.
Dolar bolluğundan kıtlık mevsimine adım adım yaklaşılırken Türkiye yaz boyunca keman çalan Ağustos Böceği gibi davrandı. Kış yaklaştıkça buğday bulmak zorlaştı, bulabilenler de fazladan ödeme yapmaya razı oldu. Merkez Bankası’nın karar almak yerine tribüne çıkması dolar yatırımcısının kılçıksız kazanç elde etmesinin önünü açtı. Merkez Bankası (TCMB), büyük bankalar ve fonların elinde oyuncağa döndü. Dolar 2 TL’den 3,70 TL’ye kadar tırmandığı halde oralı olmayan TCMB 2016 sonunda kendi icadı olan Geç Likidite Penceresi (GLP) ile faizi artırmadan artırmak yoluna gitti. Bu şekilde en son yüzde 11,75’e gelen faiz, Saray’a sorsanız artmadı. Daha vahim bir gelişme oldu. Faiz arttığı halde dolar söylendiği gibi 3,50’nin altına inmedi. Yüksek kur ve yüksek faiz şirketlerin kârını buharlaştırırken hane halkının mutfağındaki yangını da büyütüyor.
MERKEZ BANKASI DAHA FAZLA OYALAMAMALI
TCMB inisiyatif almakta geciktiği gibi Saray’a şirin görünmek için GLP’nin tercih edildiğinin anlaşılması da çok uzun sürmedi. İtibar, ağırlık ve piyasaya yön verme gibi imtiyazlarını kaybeden TCMB martta enflasyonun yüzde 11’i aşması ile GLP’de de yolun sonuna geldi. FED zabıtlarında dolar vanasının 2017’de daha da kısılacağının altı çizildiğine göre son iki günde doların Türk Lirası’na mukabil kıymet kazanması ‘muvakkat bir hareket’ olarak mütalaa edilmemeli.
Hâdiseleri okumaktan aciz bürokrat ve siyasetçiler kabul etmek istemese de dolarda ibre zaten yukarıyı işaret ediyordu. Türkiye’yi idare edenler haricinde hemen herkes kurdaki gevşemeye ihtiyatlı baktı. TL’de kalıcı bir toparlanmadan bahsetmek için çok erkendi. Türkiye senede 30 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım çekebilse, ihracat ve turizm gelirlerini artırabilse FED’in tesirini kısmen kırabilirdi. Hem bu kalemlerde gerileme yaşandı hem de yerli yatırımcı OHAL sopasından ürktü kabuğuna çekildi.
ERDOĞAN 153 MİLYAR DOLAR ALANLARA NE DİYECEK?
Bu dönemin en bariz vasfı, TL’den kaçışı ifade eden dolarizasyonun Erdoğan’a rağmen dolu dizgin hale gelmesidir. İktisadî mesnedi olmasa da Erdoğan’dan sudur etmiş her sözü tereddütsüz dinleyen milyonlar, dolar mevzuunda farklı hareket etti. Bu husus calib-i dikkat.
Her hafta takip ettiğim bir veriden hareketle bu kadar kendimden emin bu cümleleri kuruyorum. Bankalardaki döviz hesapları Erdoğan’ı tekzip ediyor. Erdoğan’ın en hararetli nutuklarına rağmen vatandaş mütemadiyen dolar alıyor. 2016’da 129 milyar dolardan 145,5 milyar dolara yükselen döviz hesaplarında azalış bekleyen Yiğit Bulut gibi müşavirler yine ıskaladı. Zira döviz talebi azalmadı, arttı.
Tasarruf sahipleri Erdoğan’ı kale almadı ve 2017’nin ilk üç ayında 7,5 milyar dolar topladı. Bankaların döviz hesaplarındaki tutar Mart sonu itibarıyla 153 milyar dolara çıktı. Yatırımcı TL’nin son üç senede maruz kaldığı risklerin ortadan kalkmadığını, bilakis ufukta yeni risklerin belirdiğini gördükçe parasını emniyetli limana demirliyor. İyi ki de öyle yapıyor…
İNŞAAT LOBİSİ İÇİN EKONOMİ FEDA EDİLDİ
FED’in atacağı adımları TCMB biliyordu. Mamafih Saray ferman buyurunca referanduma giderken TL faizlerini sun’i biçimde düşük tutmak ve tüketim harcamalarını desteklemek gibi ekonomiye orta vadede çok pahalıya patlayacak bir misyonu üstlendi. Müteahhitlerin elde kalan daireleri eritmesi için faizlerin düşmesi şarttı. Müflis şirketleri, düşük faizle yüzdürmeye yeltendiler. Vatandaş ‘dolar bozdurana çorba bedava’ nevinden sakil kampanyalara rağbet etmedi. Düştüğü seviyeden dolar alarak ekonominin nabzını Saray’dakilerden de Merkez Bankası’ndan da daha iyi tuttuğunu ispat etti.
FED’in bilanço azaltma hamlesi ile beraber tahvil satmaya başlaması Türkiye gibi ekonomilerin para birimlerini mum gibi eritecek. Dolayısıyla piyasa faizleri de aynı oranda yükselecek.
TL’nin zor günleri bitmedi, bitmeyecek. 17 Nisan sabahının bilinmezleri yok daha bu ‘zor günler’ denkleminde. Altın formül değişmedi: Düştükçe dolar al…
Semih Ardıç / TR724.com