On binlerce insanın mağdur olduğu Kanun Hükmünde Kararname(KHK) sorununa ilişkin Diplomasi ve Ekonomi Enstitüsü (instituDE) tarafından bir rapor hazırlandı. Önsözünü HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun yazdığı rapor alanında uzman hukukçular olan Hakan Kaplankaya, Harun Reşit Halisoğlu, Mehmet Bozkaya ve Dr. Yasir Gökçe tarafından hazırlandı.
“Muhalefet Partilerinin KHK Sorununa Yaklaşımı: Adil Çözüm İçin Yol Haritası” başlıklı raporda Türkiye’deki KHK sorununa muhalefetin yaklaşımı, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı sorunu gibi başlıklar ele alınıyor ve KHK mağdurlarından örnekler sunuluyor. Raporun sonunda ise çözüm önerileri sıralanıyor.
Eski Türk diplomatlar tarafından kurulan bir platform olan instituDE tarafından Türkiye’nin KHK sorununa muhalefet partilerinin yaklaşımlarının ne düzeyde yeterli olduğu sorgulamasından yola çıkarak hazırlanan raporda, KHK mağdurlarının yaşadıkları hukuksuz süreçler anlatılıyor.
DEVA PARTİSİ DIŞINDAKİ YETERLİ ÇÖZÜM SUNAN MUHALEFET PARTİSİ YOK
CHP, HDP, İYİ Parti, DEVA, Gelecek Partisi, Saadet Partisi temsilcileri ve AKP çevrelerinde muteber Ceza Hukukçusu Prof. Dr. İzzet Özgenç’in görüş ve önerileri derlenen raporda, DEVA Partisi Eylem Planı haricindeki yaklaşım ve çözüm önerilerinin, KHK meselesi gibi girift toplumsal ve hukuki bir sorunu çözecek bir derinlik, hazırlık veya kapsayıcılık içermediği tespiti dikkat çekiyor. DEVA Partisi Eylem Planının ise bazı konularda önemli çözüm önerileri sunmak ve ceza yargılaması sorununu tespit etmekle beraber, terör yargılamaları mağduriyetlerinin giderimi sorununun raporda müphem bırakıldığı belirtiliyor.
TASFİYELER SONUCUNDA TARAFSIZ YARGI KALMADI
Raporda, “Yargının Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı Sorunu” başlığı altında ise ülkedeki yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı incelenirken, yargının mevcut içtihatları ve hukuki yorumlarıyla KHK sorununa çare olma konusundaki yeterliliği sorgulanıyor. Bu başlık altında 15 Temmuz sonrası yargıda ihraçlar, HS(Y)K’nın yeni yapısı ve işleyişi, yargının siyasallaşması sorunu ile AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına riayet eksikliği olduğu, 15 Temmuz darbe girişimi bahanesiyle yapılan tasfiyeler sonrasında AKP Hükümetinin hassas olduğu konularda görevini ifa edecek bağımsız bir yargıdan söz etme imkanının kalmadığına dikkat çekiliyor. Raporda, yargı içinde siyasal gruplaşmaların gözle görülür hale geldiği, özellikle göreve yeni başlatılan yargı mensuplarının siyasal görüşleri ekseninde hüküm tesis ettiği ve adalet tecelli ettirme kabiliyetinden yoksun olduğu ifade ediliyor.
Brüksel merkezli Diplomasi ve Ekonomi Enstitüsü (instituDE), binlerce insanı mağdur eden KHK sorununa ilişkin bir rapor hazırladı.
İHRAÇ İŞLEMLERİ BİR ARINDIRMA DEĞİL TASFİYE
Terör örgütleri ya da sakıncalı oluşumlarla bir şekilde ilişkili görülmekle birlikte hakkında bu çerçevede soruşturma/kovuşturmaya başvurulmayan KHK mağdurları da raporda ele alınmış. Raporda, KHK veya buna dayanarak ihdas edilen idari tasarrufların hukuki sonuçları, dayandığı kriterleri ve geçerlilik sürelerini KHK rejimine dair ulusal düzenlemeler ile uluslararası emsal durum ve kriterler çerçevesinde incelenmiş.
Raporun sonuç bölümünde, irtibat/iltisak gerekçesiyle yapılan ihraç işlemlerinin, ‘lustrasyon (arındırma)’ kavramı ile karşılaştırılmadığı ve söz konusu işlemlerin Avrupa Konseyi, Venedik Komisyonu ve AİHM’in lustrasyona dair müktesebatından kaynaklanan ilke ve normlara aykırı düştüğü ve uluslararası hukukça reddedilen kitlesel siyasi tasfiye (purge) niteliğinde olduğu tespiti yapılıyor.
OHAL KOMİSYONU KAPATILMALI, KARARLARI İNCELENMELİ
Raporun “Çözüm Önerileri ve Sonuç” kısmında yer alan sonuç ve önerilerin bazıları ise şu şekilde:
KHK yargılamalarına temel teşkil eden terör mevzuatı uygulamasının, yargı mercilerinin görevlerini siyasi ve ideolojik yönelimleri ekseninde suiistimal etmelerine müsaade etmeyecek şekilde raporda etraflıca belirtilen norm ve kriterler ışığında çerçevelendirilmesi gerektiği,
OHAL Komisyonunun bir kanun yolu olarak varlığını sürdürmemesi gerektiği ve Venedik Komisyonu ve AİHM kriterlerine aykırı olarak verdiği kararların idari yargı tarafından ivedilikle gözden geçirilmesi gerektiği,
2014 yılından sonra gerçekleşen gelişmeler ve özellikle 15 Temmuz sonrasında uygulamaya yansıyan kararları ile bağımsızlık ve tarafsızlığını yitiren Hakimler Savcılar Kurulu’nun lağvedilerek, uluslararası standartlara uygun şekilde yeniden yapılandırılmasının sağlanması,
15 Temmuz sonrasında göreve gelen yargı mensuplarının büyük çoğunluğunun mesleki yeterlilikten ve liyakatten yoksun bulundukları göz önünde bulundurularak, adalet dağıtmak yerine siyasal ajandaya hizmet eden yargı mensuplarının görevde kalıp kalamayacaklarını adil yöntemlerle tespit etmek üzere bir inceleme (vetting) mekanizması kurulması; yargı mensupları ile kamu kurumlarının raporda ayrıntıyla işlenen ilke, kriter ve kılavuzlar üzerine köklü bir eğitime/bilinçlendirmeye tabi kılınması gerektiği,